Haşim Akın
Zalimlerin Zulmü Ve Mazlumların Pısırıklığı
“Biliyorum bir yerlerden gelecek bahar…”
Allah resulü “İslam, garip olarak gelmiş garip olarak gidecektir. Müjdeler olsun o gariplere...” diye buyurur. Bu ümmet, hep acılarla yoğruldu. Benim yaşadığım hayatta gördüğüm ümmet manzarası veya tarihten okuduklarımız hep aynı… Peygamber (SAV) küfrü tek millet olarak tanımladı. Bu ilahi ferman değişmedi ve değişmeyecek. Küfrün yekvücut karşımızda duruşu, beklenmeyen bir durum değildir. Lakin Müslümanların bunu başaramaması, acı sonuçları ve vahim manzaraları önümüze serivermiştir.
Cuma günü Yeni Zelanda'da yapılan ağır bir katliam haberiyle sarsıldık. Bu satırları okuyanların her biri olayların detaylarını en az benim kadar biliyorlar. Olayın gelişim serüveni yerine arka planına bakıp kendimize ders çıkarmak sanki daha faydalı olacak. Burada dikkat çeken temel hususları şöylece sıralarsak;
- Müslümanlara yapılan bu elim saldırı, herhangi bir mekânda değil camide yapılmıştır. Müminlerin kendini emin olarak bulacakları, güvenli bir şekilde kalacakları bir mekânda yapılmıştır. Buradaki mesaj unutulmamalıdır.
- Bu saldırı bir cuma günü yapılmıştır. İslam dininin başka dinlerden olan insanların ibadetlerine ve onların mabetlerine gösterdiği saygıyı biz biliriz. Aslında onlar da bilirler… Ama böyle bir bayram günü, bir ibadet haneye yapılan saldırının mesajı sadece Yeni Zelanda ile ilgili değildir.
- Bu menfur katliamı gerçekleştiren şahıs; deli, türedi, anlık karar vermiş, çılgın bir Hristiyan falan da değildir. Uzun süre planlanmış, birçok ayrıntıları düşünülmüş bir saldırıdır. Dünyanın farklı noktalarında benzeri hadiselerin vuku bulma ihtimali göz ardı edilmemelidir.
- Biz tarihin bize ait bazı temel hususlarını, leh veya aleyhimizde olan şahıs, kavram ve tarihleri unutmuş olsak da birileri unutmamışlar. Bizi tarihimizin tozlu sayfalarına yeniden dönüp bakma mecburiyetinde bıraktıkları için neredeyse teşekkür edeceğiz.
- Burada birikmiş bir kin, mevcut demek ki… Bu kin, hiç sönmemiş ve sönmeyecek… Demokrasi, insan hakları ve bir kısım birliktelikler; sadece görecelidir. Bu kinin sürekli olarak diri tutulduğunu anlamamak akıldan yoksun olmaktır.
- Bunun faturasını İslam ülkelerinin üzerine kesmek, terörü ilk olarak İslam dünyasının başlattığını söylemek ve batı dünyasını bundan arındırmak… Üzerinde söz söylemeye ve eleştirmeye değer olmayan bir zırvadır.
- Yeni Zelanda'da yapılan saldırı, İslam’ın ilk doğduğu şehirlere veya güçlü- zayıf ayrımı yapmadan başka bir İslam ülkesine mesaj göndermiyor. Mesajın tek bir adresi var, o da İstanbul. Ayasofya’nın namaza kapalı olması; bizim içimizi, ayine kapalı olması da onların içini yakıyor. Üzerimizdeki sorumluluğu bu kadar güzel hatırlatan, dünyadaki konumumuzu böylesine güzel özetleyen çok nadir bulunur. Bizim sınırlarımızı 783.562 km ile sınırlı görenlere bunu anlatmak zor ama…
- Hayatımda hiçbir olaya ırkçı bir düşünceyle bakmadım. Bir ırkın övülmesini, başka bir ırkın da yerilmesini sevmedim. Bu saldırıda da şu gerçeği gördük; dünya düzleminde “Türk” kelimesi sadece bir ırkı tanımlamıyor. Bunu Afrika’da da görmüştüm. Şimdi de Yeni Zelanda’dan ilan edildi.
- Başka İslam ülkelerinden çok şey beklemeyeceğim. Türkiye'nin hem Devlet hem de sivil toplum kuruluşları olarak acilen Yeni Zelanda'ya bir dizi çıkartmalar yapıp oradaki Müslümanların yalnız olmadığını göstermeleri gerekir. Burada sivil toplum kuruluşlarının dikkat etmesi gereken en önemli nokta; kendilerine bir alan açma, diğerlerinden daha çok pasta kapma ve kendi yapılarının özgün rengini ve anlayışını oraya taşımak olmamalıdır. Ümit bilinci, öncelik olmalıdır. Bu madde ile zor bir şey istediğimi biliyorum ama istemesem de olmaz.
- Halkımızın bu olay karşısında sürekli olarak dillendirdiği “Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması” konusu var. Bu güzel, riskli ve bize yeni ödevler verecek bir uygulama olacaktır. Bunun faturasını sadece devleti yönetenler ödemeyecek hepimiz ödeyeceğiz. Şayet ekonomik, sosyal, siyasal veya askeri tüm faturaları kolaylık da ödeyebileceksek bu durum; benzeri katliamların arkasını destekleyen Hristiyan âlemine güzel bir cevap olacaktır.
- Müslümanların kendi içlerinde pasif görünen, 16000 kilometre İlerideki kardeşlerine dua ve benzeri yöntemlerle gösterdikleri desteği küçük görüp alaya almak; oturup bir şey yapmamanın kolay bir yönüdür.
- İslam dünyasının önderlerini ve liderlerini, İslam ve insanlık düşmanı bu güruhun karşısına dikecek birlikteliğimiz olsaydı… Veya bu musibetlerden nasihat alacak akli melekesi tam ve sağlam olsaydı…
“Biliyorum bir yerlerden gelecek Bahar…
Baharı bekleyen umutlarımıza, bazen gözyaşlarımız bazen de terlerimiz su verecek ve filizlendirecektir. Allah bu ümmete daha çok gözyaşı akıttırmasın!
Not: Bu yazıyı kaleme aldıktan sonra 9. Maddenin uygulandığını gördüm. Bunun için de devlet yönetimine teşekkürlerimi sunarım.