Dr. Faik Özdengül
Zehirli tırnaklar
Bedende Nefsi Mutmainne’nin yüzünü düşünce tırnakları yaralar.
Kötü düşünceyi zehirli tırnak bil. Bu tırnak, derinleştikçe can yüzünü tırmalar.
Müşkül düğümleri açmak ister; fakat bu, adeta altın bir kaba aptes bozmaya benzer. Ey işin sonuna varan düğümü çözülmüş say. Bu düğüm, boş keseye vurulmuş kuvvetli ve çözülmez bir düğümdür.
Düğümleri açmakla uğraşa uğraşa kocaldın, başka birkaç düğümü de çözülmüş sayıver!
Asıl boğazımızdaki çözülmez düğüm şudur: Sen kendini bil, bakalım, aşağılık bir adam mısın, yoksa bahtı yaver bir adam mı? Adamsan bu müşkülü çöz. İnsan nefsine sahipsen nefsini bu yolda sarf et.
Ayan ve arazı bildin tut, ne çıkar? Asıl, kendi haddini bil ki bundan kaçıp kurtulmaya imkan yok. Kendi haddini bilince de artık bu hadden kaç da ey toprak eleyen, hadsiz aleme ulaş.
Ömrün mahmul ve mevzu derdiyle geçti. Gözün açılmadı, hayatın, duyduğun şeylerle geçip gitti.
Neticesiz ve tesirsiz olan her delil boş çıktı. Sen kendi neticene bak.
Yapanı ancak yapılan şeylerle görebildin; iktirani kıyas’la kanaat ettin.
Filozof davasında delilleri çoğaltıp durur. Halbuki kalbi temiz Tanrı kulu, onun aksine delillere bakmaz bile.Mesnevi.V.557-570
Nefsi Mutmainne, olgunlaşmış, huzura ermiş olan nefs.
Kuran'da:
"Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir! Fecr Suresi.27-30" diye bahsedilen.
Kötü düşünceler, huzura ulaşan, huzurdaki nefsi yaralar, acıtır, kanatır. Sadece yaralamakla kalmaz, zehirler, hasta eder. Somutlaştıralım. Müşkül ve baş edilemez bir durumla karşı karşıya kalan birisinin, birden kendisini, ucuna zehir bandırılmış sivri tırnaklarla çizmeye başladığını düşünelim. Yara bere içinde kalmış bir deri ve ardından iltihap. Tıpkı bunun gibi. Can derisi, görünmez ve içerdeki benin yüzünde kaplı. Kötü düşünceler baş göstermeye başladığında içerde de benzeri oluyor.
Yukarıdaki beyitlerde bahsi geçen kötü düşünceler daha çok problem çözmekle ve ne olup biteceğine dair olumsuz varsayımlarla ilgili. İki temel varsayım var burada:
1-Bütün problemleri, müşkülleri ben çözmek zorundayım, kontrolü elden bırakamam.
2-Takdirden bihaberim. İşin başı da sonu da bana aittir.
Elbette elinden geleni yap, bir kaç düğümü, problemi çöz, gayret et ancak; iş kendini paralamaya doğru gitmeye başlayınca orada dur. Orası başka birinin boş keseye attığı ve ancak O'nun çözebileceği sağlam bir düğüm. Orada dur. Orada durmak had bilmekle de ilgili. Haddini bil ey insan. Tanrı karşısındaki acziyetini bil. Orası senin gücünün üstünde. Tırnakların çıkıyor artık, dikkatli ol. Devamı sana zarar. Ömrün müşküllerle geçti ama hangi müşküller? Bir iş için görevlendirilen birisinin, bir iş yerinde ondan istenen asıl işler değil de başka bir sürü şeyi yaptığını düşünelim, makbul birisi midir? Demezler mi ona: senin asıl işin şu niye laf dinlemiyorsun? Neden seni ilgilendirmeyen, sana ve bize faydası olmayan şeylerle meşgulsün?
Ha! madem problem çözmeye, müşkül çözmeye o kadar meraklısın bak ben sana asıl uğraşman gereken bir problem söyleyeyim, bir ödev veriyim dedikten sonra Hz Pir şöyle söylüyor: Sen kendini bil, bakalım, aşağılık bir adam mısın, yoksa bahtı yaver bir adam mı? Adamsan bu müşkülü çöz. İnsan nefsine sahipsen nefsini bu yolda sarf et.
İşte zurnanın zırt dediği yer. Asıl nefsimizi meşgul etmemiz gereken ana problem.Zihnimizi ve tüm çabamızı yöneltmemiz gereken ana yol. İnsanın kendini bilmesi. Kaç para ettiğini, haddini, değerini, kıymetini, iyilerden mi kötülerden mi olduğunu, sınırlarını, gücünü, ait olduğu yeri, geldiği ve gideceği yönü.
İlk iş kendi haddini ve sınırlarını bilmek. Sonra?
Sonra bundan da vazgeçmek. O daha zor olanı. Şükran evresine ulaşabilmiş, İnsan-ı Kamil olma yolundakilerin yapabileceği. Nihai hedef.
Şimdi soru şu: bu kendini bilme denen şey nasıl yapılır?
En temel ve basit cevabı şudur: Bir sarrafa gidip mihenk taşına sorulur. Bir aynaya bakılır. Elbette ki kamil bir insan sarrafı arayıp bulmak en akıllıcası.
Başka yolları yok mu? Mutlaka vardır.
Biz niyaz edelim:
Ey Rabbimiz haddimizi bilmeyi, kendimizi anlamayı ve seni bilmeyi nasip et. Sana layık ve sende takdir bulacak işlerle meşgul et. Dünyada da ahirette de huzur ver, afiyette kıl ve bizi mağfiret olanlardan eyle.