16 Nisan'dan Sonra...

Adını anarak hakkında yazı yazmanın anlamsızlığını biliyorum. İslami camiadaki kıymeti, 28 Şubat döneminde yazdığı yazılar ve başörtüsü konusunda verdiği mücadeleden dolayı tutuklanmasından geliyor. Maalesef bunun kadri kıymetini bilemedi ve tüm bu müktesabatını HDP milletvekili olarak gösterdiği performansla hoyratça harcadı.

Hüda Kaya’dan bahsediyorum. Kendisi HDP milletvekili. PKK’nın siyasi kanadında milletvekili olması ya da mecliste Kemalizmin temel dinamiklerine sadık kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmesi, onun inancına ve dindarlığına zarar vermiyormuş ama 16 Nisan’da “evet” diyecek olanların bu tercihleri, imanlarını alıp götürecekmiş. Ona göre “evet” diyenler, Allah’ı inkâr etmiş olurlarmış.

Neden inkâr etmiş olurlarmış? Parlamenter sistemin değiştirilmesine katkı sağladıkları için.

Sanki parlamenter sistem, Allah’ın Kitab’ı Kerim’de olmazsa olmaz olarak emrettiği bir sistem. Sanırsınız ki, İslam Peygamberi Muhammed (as), bu sistemi bize şiddetle tavsiye etti ve sıkı sıkıya sarılın dedi.

Aynı hanım, geçtiğimiz günlerde Demirtaş’ı ziyarete gelen Avrupa Parlamentosu İngiltere milletvekili Julie ward’a eşlik ederken, onun yanında sus pus dururken, ne de İslamcı! bir görüntü veriyordu.  Zihin dünyasında ve koridorlarının duvarlarına astıkları haritada, Türkiye’yi parçalamış Avrupa ve ABD’ye hizmet etmek, onu hiç rahatsız etmiyor.  Son yüzyılın yaşanmış tüm katliamlarının ve insani faciaların ya planlayıcısı ya da eşlik edicisi olan İngiliz’e hizmet etmek, hanımefendinin dinine zarar vermezken, milletin 16 Nisan’da yapılacak değişikliğe “Evet” diyecek olması Allah’a isyan sayılıyormuş.

Artık millet bu ucuz numaraları yemiyor. Onun kimi ya da kimleri gözüne kestirdiğini biliyoruz. HDP ve Hayır’cı cenah, hanımefendi üzerinden bu ülkenin İslami hassasiyet sahibi gençlerinin isyan duygularını harekete geçirmeye çalışıyor. Hüda Kaya, onlar adına bir toplum mühendisliği çabasında. Gezi’de kısmen başarılan bir süreci, yeniden ateşlemek istiyor.

Gençlerimizi yine ve yeniden çalmak ve kim olduğu neye hizmet ettiği bilinmez mahfillerin emrine vermek istiyorlar. Ama o köprünün altından çok sular geçtiğinin farkında değiller. Artık bu milletin evlatları ne taktıkları başörtüsü ile verdikleri görüntüye, ne de o başörtüsü ile hizmet ettikleri  HDP ve görevlendirme yapan efendilerine inanmayacak.  Siz, artık milletin kapısını çalamayacak kadar bu milletten uzaklaştınız. Kapısında beklediğiniz AB’nin, size merhamet edip Can Dündar gibi ihanetinizi ödüllendireceği güne kadar yalnızsınız.

Öte yandan CHP, henüz 16 Nisan gelmeden ve Cumhurbaşkanlığı sistemi halkın onayını almadan değişmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı sisteminin adı bile CHP’ye yetti. Mütemadiyen yaptığı ve herhangi bir içerik sorgulaması yapmadan meclis çalışmalarını AYM’ye taşıma ahlakını bıraktı. En azından görüntüde bile olsa halkın hakem olabileceğini kabul etti. Bu anlayışın çok uzun sürmeyeceğini biliyoruz. Çünkü alışkanlıkların tekrar etme, gerçeklerin de bir gün ortaya çıkma gibi bir kötü huyu var. CHP'nin gerçeği, siyaseti halk adına değil, halka rağmen yapmaktır. Ne kadar dişlerini sıkıp bu gerçeği gizleseler de uzun süre dayanamayacakları aşikar.

16 Nisan bir büyük değişimin miladı olacak. Bu değişim beraberinde, halkın yönetimde etkinliğini arttırdığı, sözünün bir kıymetinin olduğu, kendisi için hizmet üretenleri ödüllendirip, kendisine rağmen siyaset yapanları cezalandırabildiği bir güce ulaştığı dönemi getirecek.  16 Nisan sonrası belki sistemin bir çok eksik yönü de tamamlanacak. Eklemeler ve çıkarmalar olacak. Ama netice itibariyle bir, iki puanla hükümetsiz kalınan günler geride kalacak.

Ayrıca yerel yönetim ve milletvekili seçimlerinde de halkın kimi istiyorsa onu tercih etme kabiliyetini arttıran bir model üzerinde çalışılması gereklidir. En azından milletvekili sıralamasını oylarıyla halkın yapacağı ve kimin halkın yanında ne kadar değeri olduğunun öğrenileceği bir model araştırılmalıdır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kahramanmaraş konuşmasında dediği gibi bu sistem, yönetimi güçlendirerek şahıslara bağımlı olmaktan kurtaracaktır. Sistem, kendisini kimin yönettiğinden bağımsız olarak, istikrarı kendi mekanizmasıyla üretecektir.

O sebeple, bu sistemin mütemmim bir cüzü olarak hiç değilse sisteme çomak sokacak vekilin seçilmesine mani olacak bir yöntem için de çaba sarf edelim.

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum