Haşim Akın
Ziyaret
Sevgili peygamberimiz, Müslümanların her hangi bir maddi menfaat beklentisi olmadan ziyaretleşmelerini emreder ve buna büyük mükâfatları vaat eder. Bu konuda birçok hadisi şerif vardır. Merak edenler kolayca ulaşıp bu müjdeler için hazırlığa başlayabilir.
Ama bir özel beklentiden uzak bir Müslüman’ı evinde ziyaret edip, onu mutlu etmeyi düşünürseniz; sizi Burkina Faso’ya davet edeyim. Kesinlikle bundan büyük bir lezzet alacaksınız. Aldığınız haz, sizi uzun zaman mutlu edecektir.
Bir komşumuzun Gana’da oğlu trafik kazası geçirmiş ve orada vefat etmiş. Tabi iklim ve maddi imkânlar nedeniyle, cenazenin aileye getirilmesi de mümkün değil. Orada defnediliyor. Baba - anne, sadece oğlunun vefatını duyar ve onun acısına yanıyorlar. Biz de taziye için eve gittik. Sokakta bisikletle gezen evin küçük oğlu bağırıyor: “Allah! Bizim eve beyazlar gelmiş.” Kısa bir taziye ziyareti yaptık. Ama bundan sonra namaz çıkışlarında amcayla daha bir ayrı selamlaşıyoruz.
Beraber çalıştığımız öğretmenlerin evlerine ziyarete gittik. İlginç manzaralar var doğrusu. Bir eve vardık, akşam ezanı okunuyor. Burada namaz için mutlaka camiye gidilir. Bir Müslüman’ın yapacağı en büyük hata, camiye gitmemesidir. Biz de camiye yöneldik. Belli ki camiye ilk kez beyaz bir Müslüman gelmiş. Namazdan sonra dua etmemiz istendi. Burada bizden kaçmayan çocukların büyüğüne çantamızdan bir şeker veriyoruz. Küçüklerde siyah bir suratın içinden parlayan gözlerle bakıyor, korkulacak bir şey yokmuş dercesine… Hepsi şekerini afiyetle yiyorlar. Bütün cemaatle musafaha yapıp kardeşliğimizi perçinliyoruz.
Eve ulaştığımızda öğretmen arkadaşımız Ebu Bekir, “Bu çocuklar ve bu camide bulunan Müslümanlar, uzun yıllar bu şekeri unutmayacaklar” diyor. Aman Allah’ım! Şeker değil de Sanki bir milat… Tabi buralara beyaz olarak Fransızlar gelmiş. Ne varsa sömürmüş. Sonra Araplar başta olmak üzere bazı Müslümanlar gelmiş. Ama verirken bile onlara temastan kaçınmış. Yerli bir kardeşimiz, “En önemli fark: Siz musafaha yaptıktan sonra ellerinizi yıkamıyorsunuz!” demişti. Dokunmaktan korkan garabet bir kardeşlik oluşmuş. Bu da gönüllerde iz bırakamamış. Zira çok dikkatli bir gözlemleri var.
Evin bahçesinde hazırlanmış sandalyelere oturuyoruz. Evde elektrik var. Bu çok güzel ve lüks bir durum. Yıllar önce vefat eden kardeşinin üç yetimi de bunlarla kalmış senelerce... Kızlar evlenmiş, oğlan da jandarma olmuş ve gitmiş. Şimdi azalmışlar. Hocamızın eviyle okulun arası, yaklaşık yirmi beş kilometre. Her gün motorla gelmek zorunda. Evin, okula uzak olduğunu bu nedenle yorulduğunu söylüyorum. Teşekkür edeceğim ya... Cevap: “Ama Türkiye daha uzak. Siz daha uzak bir yerden geldiniz. Bizimki çok yakın sayılır.” Gülümseyip susuyorum. Teşekkürün ve duanın sınırı yok.
Gelen misafire vazgeçilmez ikram sudur. Bizim için satın alınmış. Kendileri sürekli bunları içmez. Şişe veya poşet su. Burada meyve suyu da ikram ediliyor. Misafirden duydukları memnuniyet her hallerinden aşikâr. Ayrılırken, bütün aile tekrar çıkıp büyük çoğunu anlayamadığım ama sadece “Âmin!” dediğim dualarla uğurlanıyoruz.
Bir başka öğretmenimizin evine gittik. Önce bir bahçeye girdik. Yan yana daireler var. Ama ne daire! Birisine girdik. Burası, kirası ucuz olduğu için tutulmuş. Eni iki metre, boyu üç metre civarında. Burası mutfak… Burası oturma odası… Burası salon… Kenarda bekleyen süngere bakılırsa, burada yatılıyor da… Her şey üst üste binmiş. İçeriye doğru bir kapının daha açıldığını gördük. Ama ne vardı bilemem. Gayet Eski ve küçük bir koltuğa zorla iliştik. Evde en lüks şey, elektriğin olması ve bahçede ortak kullanılacak bir çeşmenin varlığı. Tuvalet ve banyo, bahçede bütün kiracılar için ortak. Burada oturan bir öğretmen... Eşi ve bir bekleri var. Bir de kız kardeşleri yanlarında kalıyor. Sabit bir geliri var. Acaba böyle geliri olmayan diğer insanların oturduğu evler nasıldır? Allah bilir.
Bir akşamda dört ev ziyaret ettik. Hepsi de ayrı bir manzara. Ama asla şikâyetleri yok. Bunlar, bizim standartlarımızda sorun. Onlar için kesinlikle değil. Mesela bahçede ortak kullanım bile olsa bir suyun varlığı, çok önemli bir değer. Başkentte elektriği olan konut sayısının %30’larda olduğunu düşünürseniz, anlarsınız ne kadar lüks olduğunu.
Çocukların kaçamak gülüşleri, kadınların bir saygı ifadesi olarak dizlerini kırarak verdikleri selam, ev sahibinin ikram edebilmek için gösterdiği gayret… Hepsi de yaşanılası tatlar.
Denemek isterseniz buyurun.