Mustafa Yiğit
“Açılım”ın içi seni, dışı beni yakar
“Açılım”ın içi seni, dışı beni yakar
Nihayet meşhur “açılım” milletin meclisinde de görüşüldü.
Özellikle iktidar partisinin aylardır dillendirdiği ve bir türlü kamuoyuyla paylaşmadığı “açılım” paketi açıldı.
İçinizden pek çoğunun mecliste konuşulanları dinledikten sonra, “açılım dedikleri de bu muymuş” şeklinde istihzalı bir gülümseme içinde olduğunu görür gibiyim.
Hatta “dağ fare doğurdu” diyenleriniz de vardır.
“Bu konuşulanları biz zaten daha önce de duymuştuk” diyenleriniz de çoğunluktadır muhakkak.
Önerilerin neredeyse tamamı pek çok “şer” mahfilinde! bundan önce defalarca dile getirilmişti.
DTP de, DTP öncesi “etnik” temelde siyaset yapan partiler de, terör örgütü de aynı şeyleri söylemişlerdi yıllarca.
Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken bir husus var.
Onu atlamayalım.
Açılımın içi seni dışı beni yakar cinsten…
Korkarım ki, bundan sonra hem Kürt’e, hem Türk’e yazık olacak…
Terörün yıllardır yapamadığını, ülkenin büyük bir kesiminin oyunu almış muhafazakâr bir iktidar partisi ve onun şakşakçı yazar çizer takımı yapmak üzere…
Bu meselenin meclis genel kuruluna taşınması, “açılım” adı altında bir oturumun yapılmış olması bu anlamda başlı başına bir başarı!
Kimin için bu başarı, tabii ki “açılım”ı ortaya atanların ve bundan sonra devamının geleceğini bilenlerin.
Evet, 10 Kasım 20009 tarihi itibariyle bu ülkede artık ciddi manada bir “etnik” sorun yaratılmıştır.
10 Kasım 2009 tarihi itibariyle bu ülkede maalesef yalnızca “ PKK terörü” değil “Kürt-Türk” meselesini de konuşmak zorunda kalacağımız günler için sağlam bir temel atılmıştır(!)
Bundan böyle, “ Ayrımcılık Komisyonu”na ihtiyacımız olacak!
Yıllardır terörün başaramadığını “açılım” başarmak üzere…
Bu nedenle gerçekten MHP lideri Devlet Bahçeli’nin söylediği gibi “talihsiz bir oturum, acı bir oturum” gerçekleşmiştir Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
Bu oturumda, “açılım yanlıları” yüzlerce yıldır mazlum milletlerin öncüsü olan, yüzlerce yıl adalet dağıtan bir milleti adeta sanık sandalyesine oturtmuşlardır.
Hatta dünyanın belki de sicili en düzgün milletini “etnik ayrımcılık” yaptığı gerekçesiyle mahkûm etmişlerdir.
Şüphesiz en acı olan da budur…
Oturumda, açılımı savunan hükümet sözcüleri “bağımsız bir ayrımcılık komisyonu ülkemizde de kurulacak, ayrımcılıkla ilgili her türlü şikayeti olan bu komisyona rahatlıkla başvurabilecektir...” diyerek bu milletin onurunu kırmışlardır.
Getirdikleri öneriyle geleceğin karanlık tablosunu da gözlerimizin önüne sermişlerdir.
Yazıklar olsun bu cümleyi sarf edenlere…
Ayrımcılık komisyonlarına etnik sorunu olan ve geçmişinde etnik temizlik yapan ülkelerin ihtiyacı vardır…
Açılım taraftarları bu önerileriyle Türkiye’nin, Türk milletinin temiz sicilini kirletilmeye çalışmışlardır.
Üstüne üstlük, bunu yaparken “açılım”ı eleştirenleri “faşist” olmakla bile suçlamışlardır.
Ey, bir zamanlar demokrasiye “şeytan düzeni” diyerek aşağılayan “demokrasi havarileri”(!)
Size sesleniyorum…
Sizin getireceğiniz “açılım”ın Türkiye’yi o söz ettiğiniz faşizme doğru götüreceğini, etnik çatışmalara yol açacağını göremeyecek kadar gözleriniz kör mü?
Ayrımcılık Komisyonu kurulması önerisi ne anlama geliyor?
Kim kimi ayırıyor, nereye koyuyor?
Gerçekten bugüne kadar hem Türkiye Cumhuriyetine, hem tarihine, hem de Türk milletine hiç böylesine bir hakaret yapılmamıştır.
Bu ülkede hangi tarihte ve zaman diliminde dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi bir ayrımcılık yapılmıştır?
Kim ırkından, renginden, etnik kimliğinden dolayı herhangi bir makama, mevkiye getirilmemiştir?
Kim etnik kimliği yüzünden siyaset, ticaret, sanat yapamamıştır?
Önü kesilmiştir, engellenmiştir….
Açılım taraftarları, savunucuları bir bedel ödemeyi göze alıyorlarsa ve hala samimiyseler “ bu ülkede insanlar renklerinden, ırkından, etnik kimliğinden dolayı değil ama, inancından dolayı herhangi bir makama mevkiye getirilmemiştir, siyaset yapması engellenmiştir, sermayesinin rengi sorgulanmıştır” diyebilirler, demeliler.
Ey açılımcı demokrat(!) muhafazakârlar, bunu en çok da sizler yaşadınız, daha iyi bilirsiniz.
Şimdi unutmuş gibi görünseniz de, diyebilirsiniz; çünkü türbanlı kızlar üniversitelere hala giremiyorlar.
Ama bu ülkede etnik kimliği yüzünden ayrımcılık yapıldığını söyleyemezsiniz, söylememelisiniz.
Size yakın televizyonlarınızda, gazetelerinizde, köşelerinizde açılım karşıtlarına, bin yıllık kardeşliği savunan siyasi parti temsilcilerine faşizm yaftasını yapıştıramazsınız.
Bu yaptığınız hem bu millete, hem de bu milletin değerlerini savunanlara karşı ayıptır, günahtır…
Siz sanırım bu ülkeyi faşizmin doğduğu Avrupa ile karıştırıyorsunuz…
Sizin öğüne öğüne bitiremediğiniz demokrasinin beşiği olduğu gibi, faşizmin de doğduğu ve hala iliklerine kadar yaşandığı yerlerle karıştırıyorsunuz bu ülkeyi…
Doğrudur, Avrupa’da bir Fransız, Cezayirliye “Sen Fransızsın” demez, “Sen Fransız olamazsın!” der.
Ona “Cezayir asıllı Fransa vatandaşısın” der.
Bir İngiliz, bir Amerikalı zenciye hala “Afro Amerika”lı der.
Batılı; Fransız olmayı, Alman olmayı, İngiliz olmayı bir hak olarak görür.
Onlara göre herkes Fransız, İngiliz, Alman olamaz.
İşte asıl etnik ayrımcılık budur.
Asıl “faşizm” budur.
Türkiye’de ise hiçbir zaman etnik kimliğe vurgu yapılmaz.
Hatta herkes etnik kimliğine bakılmaksızın Türk olarak kabul edilir.
Türk kelimesinin ve Türklüğün ne anlama geldiğini de en iyi Batılılar bilir.
Herkesin Türk olarak kabul edilmesine de, “dışlayıcı” değil, olsa olsa “birleştirici” bir milliyetçilik anlayışı denilebilir.
Peki bundan sonra da bu anlayış, bu bakış acısı böyle devam edecek mi?
Hiç sanmıyorum…
Sayenizde Türkiye’de de tam anlamıyla Batılı bir etnik milliyetçiliğin tohumları atılmış bulunuyor.
Evet, açılım yanlıları mutlu olabilir, bravo onlara!
Bundan sonra toplumu sımsıkı tutan harçlar birer birer dökülecektir.
Etnik kimlikleri birlik içinde farklılık değil, bir ayrıcalık ve üstünlük olarak algılayanlar arttıkça sevinebilirler.
Terör sorununu Kürt sorunu ve nihayetinde Türk sorunu haline getirme becerisini gösterdiniz, çok yaratıcısınız.
Tebrikler…
Bölücülerin başaramadığını başardınız.
Tebrikler…
İnsanlar kendi kimliğinden farklı birine bundan sonra “Sen Türksün” demeyecek, “Sen Türk olamazsın!” diyecek.
Tebrikler…
Evet “açılım”cılar haklı!
Acılım sonrası acilen bir “ Ayrımcılık Komisyonu”na ihtiyacımız olacak.
Ondan sonra mı?
Ondan sonrası eyvah ki, eyvah!