Ahmet Altan: Sahtekarlığı bırakın!

Ahmet Altan: Sahtekarlığı bırakın!

"Sivil darbeden" korktuklarını söyleyenler, sahtekârlığı bıraksınlar da..." Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan yazdı...

Sivil darbe

Bu ülkede yargıya güvenen kimse kaldı mı?

Kalması mümkün değil.

Çünkü karşımızda “tek parça” bir yargı yok.

Yargıçlarla savcıların önemli bir kısmı “devletin içine uzanan” suçları soruşturmaya uğraşıyor, o suçları ve suçluları soruşturuyor.

“Yüksek Yargı”nın önemli bir kesimi de “devlete uzanan” her türlü soruşturmanın önünü kesebilmek amacıyla çabalıyor.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun gerek İstanbul’daki Ergenekon soruşturmasına müdahale edip savcılarını değiştirmek için, gerekse bir ucu Üçüncü Ordu Komutanı’na dokunan Erzurum Ergenekon’u davasının savcılarını görevden almak için verdikleri büyük mücadeleyi hatırlayın.

Eğer HSYK’nın istedikleri olsaydı Ergenekon ve Balyoz soruşturmasının savcılarıyla yargıçları hiçbir şey yapamazlar, davalar daha baştan reddedilirdi.

Türkiye, eskisi gibi “devletin içindeki” suçları sorgulayamadan ve bu suçları engelleyemeden o çarpık yapısını sürdürürdü.

Bu tür bir engellemenin başarıya ulaşması halinde Türkiye bir “darbe ortamı ve tehdidi” içinde yaşamaktan kurtulamazdı.

HSYK’ya, ona destek veren Yargıtay’a, Danıştay’a ve 367 kararı gibi kararlara imza atan Anayasa Mahkemesi’ne güvenen insanlar var.

Onlar, “AKP’nin şeriat devleti kurmasını”, ordunun ve “yüksek yargıçların” önlediğini düşünüyorlar.

AKP’nin “şeriat” getirmek istediğine dair somut bir işaret görmüyorum ben.

Bunun “darbe alışkanlığını” sürdürmek için ortaya atılan bir “bahane” olduğu kanaatindeyim.

Ayrıca “bahaneleri” ne olursa olsun “darbe ihtimalinin” sürmesini isteyen herkesin hukukun dışına çıktığına inanıyorum.

Darbeli hukuk olmaz çünkü.

Seçimlere en fazla bir yıl kalmışken, seçimlerin erteleneceğine dair hiçbir işaret yokken, bir “şeriat” tehlikesinden söz edilemez.

AKP, böyle bir iş yapmak isterse seçimde hesabını verir.

Zaten, “darbe severlerin” çıkmazı da bu noktada, onlar sadece AKP’nin değil halkın da “şeriat” istediğini ileri sürüp “seçimleri” kuşkuyla karşılıyorlar, halkın iradesinin gerçekleşmesinin önüne geçmek istiyorlar.

Bir hukuk sistemini “halk şeriat getirecek, halkın iradesine engel olalım” diye kurduğunuz, seçimlerin sonuçlarını “yok saymaya” hazırlandığınız vakit zaten ortada “hukuk” kalmaz.

Yüksek Yargıyı, orduyu ve darbe sever “ilericileri” çıkmaza sokan da seçimlere bir yıl kalmış olması.

Seçimlere bir yıl kalmışken onların “AKP üzerine” kurdukları her türlü strateji iflas ediyor ve onların “halk düşmanlığı” ortaya çıkıyor.

Peki, yargının böylesine ikiye bölündüğü bir durumda ne yapacağız, birbirine düşman iki parçalı bir yargıyla yola devam edebilir miyiz?

Edemeyiz, onun için de siz yargının “hangi parçasını haklı görürseniz görün” bir yargı reformu şart.

AKP de bu yargı reformunu yapmaya hazırlanıyor.

Peki, CHP ne diyor?

Daha Meclis Genel Kurulu’na bile gelmemiş “yargı reformunu” Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini söylüyor.

Belli ki Anayasa Mahkemesi’nin, daha Meclis’ten nasıl geçeceğini kimsenin bilmediği yargı reformunu iptal edeceğine emin.

Böylece Parlamento’nun egemenliği bitmiş, onun yerini “CHP-Anayasa Mahkemesi” ikilisinin egemenliği almış oluyor.

Sivil darbe budur işte.

Parlamento’nun halk iradesine dayanan “meşru” egemenliğini çeşitli yollarla yok etmek, onun kararlarını geçersiz kılmak, vereceği her kararı, daha o karar verilmeden engellemektir sivil darbe.

Halkın yüzde 85’inin katılımıyla oluşmuş bir parlamento ve halkın yüzde 47’sinin oyunu almış bir siyasi iktidar varken, bu parlamentonun “meşru zeminde” aldığı kararların hayata geçmesini önlemektir sivil darbe.

CHP kendisini iktidara getirecek oyu alamıyor halktan, hiçbir zaman da alamayacak böyle giderse ama Anayasa Mahkemesi sayesinde “iktidarın” gücüne sahip oluyor, halkın ona vermediği yetkiyi Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden alıyor.

Parlamento kararlarının “içeriğini” tartışma hakkı olmayan, sadece yasaların anayasaya uygunluğunu usul yönünden denetleme hakkına sahip Anayasa Mahkemesi, parlamentonun iktidarını gasp ediyor ve suç işliyor.

Sivil darbe budur işte.

Parlamentoyu işlevsiz kılmaktır.

“Sivil darbeden” korktuklarını söyleyenler, sahtekârlığı bıraksınlar da seçimlere bir yıl kala parlamentonun egemenliğine kast etmenin ne olduğunu anlatsınlar bize.

AHMET ALTAN - TARAF