Aliya İzzet Begoviç: Oruç özgürlüktür!
Aliya İzzetbegoviç’in ‘Oruç Özgürlüktür’ başlıklı yazısını daha önce okuyup okumadığımı hatırlamıyorum ama Ramazan’ın ilk günü okuduğumda, tam da bugünlerde ve buralarda bir yerlerde yazılmış bir yazıyı okuyormuş gibi hissettim.
Söz konusu yazıyı okuyanlarınız vardır muhakkak. Ancak Ramazan’ın ilk günlerinde tekrar okumak faydalı olur diye düşünüyorum.
İşte Begoviç’in “Ramazanı aracı kılarak kendimizle ilgili genel bir muhasebe yapmak, gündelik hayatımızın resmettiği tablo üzerinden bazı tesbitleri sizlerle paylaşmak” niyetiyle kaleme aldığı satırlar:
1- Kapitalizmin küresel çapta da, aile ölçeğinde de, bireysel alanda da bariz olarak hüküm sürdüğü bu zamanda, hassasiyet sahibi Müslümanların yüzleştiği en büyük mesele ‘sekülerleşme’dir. Haram-helal denkleminin yerine, en kârlı olanın meşru sayıldığı, kaynağı ve usulü sorgulanmaksızın elde edilen her türlü kazancın mubah görüldüğü, erdemin, tevazuun sözde kaldığı, değerleri ‘piyasa’nın belirlediği hayat, seküler hayattır. Seküler hayat, eş zamanlı olarak seküler bir ahlak, seküler bir siyaset, seküler bir din tasavvurunu da beraberinde getirmektedir. Öyle ki, ubudiyetin en kapsamlı şekilde yaşanması gereken Ramazanlar bile bu sekülerleşmeden nasibini almakta, kişi başına düşen tüketim miktarı had safhaya ulaşmaktadır. Sekülerleşme başkaca isimler ve biçimler altında her dönem varolmuştur, olacaktır. Ancak mesele, seküler hayat tarzının günümüzde hiç bir alternatif bırakmayacak derecede yaygınlaşması, Müslüman hayatının en mahrem alanlarına kadar sızması, buna mukabil asgari eleştiri ve tashih anlayışının yerini, her şeyin normal karşılandığı izafi, kaygan, belirsiz bir ortama bırakmasıdır.
2- Her sınıf, kendi ilmî, kültürel ortamını, bedii zevklerini oluşturur. Ancak seküler hayatların sağladığı dünyevi kazançlar, Müslüman topluluklarda başlangıçta zannedildiği gibi ‘hizmet’lere dönüşmemiş, tersine yine seküler hayatın kendisinin ivme kazanmasına yol açmıştır. Mesela son on beş-yirmi yıldır, siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda kazanılan mevzilerin maddi refaha tahvil edilmesiyle kaba saba da olsa bir tür burjuva sınıfı doğmuş, ancak bu sınıf aracılığı ile ne ilmi, entellektüel anlamda her hangi bir terakki yaşanmış, ne de bu imkânlar, lisanın, edebiyatın, müziğin neşv-ü nema bulduğu gündelik yaşam tarzlarında bir zerafete, bir inceliğe dönüşmüştür. Çünkü daha lüks hayatlar, pahalı eşyalar, yüksek makamlar, ‘kalbi selim’, ‘aklı selim’ ve ‘zevki selim’in garantisi olmadığı gibi, bizatihi dünyevi gücün kendisinin bu ‘selimler’ olduğu yanılgısını beraberinde getirir.
3- Bir zamanlar topluluk olarak veya şahsen gördüğümüz yüce ‘hayaller’, ‘rüyalar’ bugün yerini ‘projelere’ bırakmıştır. Oysa, müslüman topluluğun kıymeti, projelerinin büyüklüğü, sayılarının çokluğu, maddi gücünün bolluğu, siyasi bağlantılarının stratejik oluşu gibi niceliksel değerlerden çok, adalet, istikamet, sahih itikad gibi niteliksel değerlere sahip olmasıyla alakalıdır. Müslüman topluluğun caydırıcı gücü, yeryüzünün herhangi bir yerinde işlenecek herhangi bir kötülüğün, bu topluluğun hesaba katılarak işleniyor olmasında yatar. ‘Bu kötülük işlendiğinde kendilerinin ne diyeceği ve nasıl bir tavır takınacağından çekinilen topluluklar’dır hayır sahipleri. (…)
4- Seküler hayatın dili medyadır. Müslümanlığın taşıdığı kodların bu dil aracılığı ile dile getirilip getirilemeyeceği henüz tartışılmamıştır. Şu halde, radyolarda, televizyon kanallarında ve gazete köşelerinde Ramazanlar’da nisbî olarak artan ‘dini’ içerikli yayınlar, iftar ve Ramazan programları, sohbetler, magazinle karışık muhabbetler medyatik ortamın ramazanlaşmasından çok, Ramazan’ın medyatikleşmesiyle ilgilidir. (…)
5- Bu ve benzeri tesbitlerin yapılması, Müslümanlığa ve onun barındırdığı imkânlara halel getirmez. Her şeye rağmen Ramazan bütün rahmetiyle, bereketiyle ve coşkusuyla gelmiştir. Samimiyetle tutulan ve kabul edilen tek bir oruç, açılan bir iftar, yapılan bir dua, sadece Müslümanları değil, belki bütün insanlığı Rahim-i Zülcelâl nezdinde temsil edebilir, onlara şefaatçi olabilir. (Özgürlüğe Kaçışım-Zindandan Notlar, Klasik Yayınları, İstanbul 2005)
Ekrem Kızıltaş - Haber 7