Fatıma Nur Mücevher

Fatıma Nur Mücevher

Allah’ın Vaadi Haktır..!

“Bana bak!

Bir daha bak!

Sen hiç gördün mü bu kadar dünyaya sarılmış başka bir insan?!..”  şaşkına döndü kız.

Anlamadı.

Yere düşürdüğü için kızmamızı bekliyor olmalıydı.

Ama dünya sıkıntısı o kadar çok bunaltmıştı ki beni, onun saniyelik davranışı bizim dalgınlığımızı destekledi. Ve yerdeyiz işte. Evet. Nefsimizin,  yerle bir olduğu yerde... Yere değdi nefsimiz. O an sanırım kızmamız lazımdı. İtiraf edeyim, yapımız fazla ciddi lakin şu halde, elimden tutmuş birine nasıl kızabilirdim? İçimdeki tüm hiddeti, eliyle sıyırdı.  Sonra tanıştık, tanışık çıktık.  Zira bizi yaratan/yaşatan Rahman, ruhlarımızı dünya hayatında da buluşturmuştu.

Mini sohbetimiz, otobüsün gelmesi ile bitti.

Normal hayata dönüyorduk. Tam olarak,  kargaşaya…  Birbirlerinden habersiz, umursamaz bir robot gibi yürüyen kalabalıklar arasında ruhumuz bilmem kaçıncı yedi katın altında, yürüyorduk umutlarımızın üzerine basa basa.  Bununla beraber başımız göğe hiç değmedi. Umutlarımızı, dualarımızı, benliğimizi ayaklarımız altına alırken ve dahi yürürken hiç değmedik göğe. Hiç. Öyle işte.

Bir pencere kenarına oturunca ve değince başımız cama, yeniden daldık düşler dünyasına.

Bizi, ilk ne zaman vurdular? İlk ne vakit kanadı tenimiz. İlk ne zaman ağrıdı kalbimiz? İlk, ne zaman içten dua ettik? İlk ne zaman karşılıksız, gönülden sevdik? Çok tuhaf sorular bunlar. Bunlar belli ki içimizdeki bunalımlar…

***

Hayat ne tuhaf hep oyalıyor bizi. Hep oynaştırıyor. Önümüze piyonları koyarak, büyük hamleler yapıyor. Sanıyorum ki hayata karşı fazla ketumuz.  Ya da olaylara göre farklıyız, farkındalık oluşturuyoruz. Misal ki; Fransa’da öldürülen vatandaşlar için dünya seferber oldu. Bir araya geldiler. Merak ediyor insan, aynı duyarlılık  “Cumhuriyet Gazetesi” için de gösterilecek mi? Söz konusu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e hakaret. Yo eğer, susarsanız, eğer tepki göstermezseniz ve eğer kapatma davası bile açmazsanız; özür dilerim kıymetli büyüklerim ama büyük “gaf” yaparsınız..!

Devam edersek,  çoğu basın kanalımız “İslam’cı Teröristler!” diye haberler girdiler. Fransa ise “Fransız Vatandaşı Teröristler” dedi.  Aklımıza  “Güneşin batıdan doğma” hadisesi geldi. (En iyi bilen Allah ve Resül’(s.a.v.)’üdür.)  Bizim memleket, evet neredeyse  % 99’u Müslüman olan ülkemde, göz göre göre  “Cumhuriyet Gazetesi” arsızlığa simsiyah bir imza bıraktı… Görüp görmemek vicdanınıza kalmış!

Biz camide ve cephede bir olmuşuz. Şeytan aramızdan sızmasın diye bedenimizi siper etmişiz.

Şu halde susmamızı, eli kolu bağlı duracağımızı sanan yanılır...

 “Dünya, birliği de dirliği de İSLAM’DAN dolayısıyla o güzel Nebi (s.a.v.)’den  öğrendi..! “

Anam, babam, canım fedadır sana Ey Güzel - En Güzel Sevgili (s.a.v.)

***

Son olarak diyeceğim o ki; Bir dönem bizi Arabistan’a gönderen zihniyet, çok rahatsızsa  AMERİKA ve İSRAİL’e gitsin ve o kirli ellerini inancımızdan çeksin..!

Biliyoruz ki; çok defa düşürmek istediler, imanımızla doğrulduk. Yine doğrulacağız, Peygamberimiz (s.a.v.)’e gönderilen her hançere bedenimizi kalkan yaparız. Bizdeki bu sevgiyi siz anlamazsınız zira biz, ümmetini seven Peygamber (s.a.v.)’in neferiyiz...! (Layık kılsın Allah.)

Düşününce, dişlerini bu denli net göstermelerinin tek anlamı olabilir, korkuyorlar. Burada teselli sözleri kullanamayacağız; zira Hz. Allah;

Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff-8) buyurmaktadır.  Hesap günü mutlaka görüşeceksiniz.

***

Mevla yüreğimizi sağlam, imanımızı taze, inancımızı diri tutsun.

Amin.

Selam ve dua ile.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum