Arıboğan herkesin merak ettiği 5 soruyu sordu
Son Gaziantep saldırısı ve ardından gösterilen tepkileri analiz eden Deniz Ülke Arıboğan, 5 kritik soru sordu..
Terör ve dış politika uzmanı Akşam yazarı Deniz Ülke Arıboğan, son Gaziantep saldırısıyla ilgili dikkat çekici satırlara imza attı. Terör olayları sonrası herkesin aklındaki 5 soruyu soran Arıboğan, PKK terörüyle neden baş edemediğimize ilişkin, 3 maddelik kapsamlı bir değerlendirme yaptı..
İşte Arıboğan'ın bugünkü o yazısı
Bayramımız yine zehir oldu. Birbiri ardına gelen şehit haberleri, Gaziantep'te meydana gelen terör saldırısı ve küçücük bebekler de dahil toprağa verdiğimiz onlarca vatandaşımız yüreğimize ateş düşürdü. Herkesin kafasındaki sorular aynı: "Niye bu kadar çaresiz görünüyoruz?"; "Niçin kimseler bir şeyler yapmıyor?";"Ne zaman bitecek bu?"; "Neden oluyor bütün bunlar?"; "Ne istiyorlar?"
PEKİ NEDEN BAŞ EDEMİYORUZ
Dünyada terörle bizim kadar uzun süre bu denli iç içe yaşayan, bunca kayıp veren ve böylesi bir deneyimle yüzleşen bir başka millet/devlet yok. Nasıl çözümleneceğine dair bir prospektüs de yok. Kullanılan pek çok farklı yöntemin hiç birisi yeterli olmuyor. Bundan sonrakilerin de başarılı olacağı kuşkulu. Peki neden baş edemiyoruz? Kısaca değerlendirelim.
PKK ÜZERİNDEN VEKALETEN YÜRÜTÜLEN SAVAŞ
1 PKK'nın uluslararasılaşmış ve çok merkezli yapısı karşımızdaki yapıyı kontrol edilemez ve politik olarak muhatap alınamaz kılıyor. PKK ve uzantılarının Batı ile müttefik duran ucu ile, Suriye, İran, Rusya ile bağlantılı ucu birbirinden çok farklı amaçlara ve hedeflere sahipler. Üstelik Batı ile müttefik duran kısmında da Avrupa'ya yakın duran ve İsrail-ABD hattına dayanan farklı bakış açıları mevcut. PKK 2000'li yılların başlarına kadar Batı tarafından gizli veya açık olarak desteklenen ve kimilerince özgürlük savaşçısı formatına oturtulan bir örgüttü. Uluslararası kamuoyunda örgütün Kürt kimliğinin tanınması için çaba gösterdiğine inanan kitleler vardı. ABD ve AB tarafından terör örgütü listesine alınsa da temelde politik bir hareket olarak görülüyordu. Oysa bugün örgütün eylemleri, bırakın Kürtleri savunmayı ya da Kürt kimliğine destek vermeyi direk olarak Kürtlerin çıkarlarını, haklarını tehlikeye atan, Türkiye ile Kürtler'in yakınlaşmasını engellemeye çalışan bir yapıda. Şunu net olarak söyleyebiliriz ki, PKK bir taşerondur ve tek hedefi Türk-Kürt birlikteliğidir. Bu birliktelik Türkiye'nin etki alanını bütün Ortadoğu'ya yayabileceği ve hem Türkler'in hem de Kürtler'in geleceğini son derece olumlu etkileyeceği içindir ki, PKK bir yandan bölgesel, bir yandan da küresel aktörler tarafından kullanılmaktadır. Bu artık bir terörle mücadele değil, PKK üzerinden vekaletle yürütülen uluslararası bir savaştır. Kayıplar da bu yüzden artmaktadır, daha da artabilir. Hazırlıklı olmak ve psikolojik bir yıkıma karşı durmak gerekir.
PKK YENİ BİR FAZA MI GEÇİYOR
2 PKK'nın ana hedefinin Türk-Kürt yakınlaşmasını engellemek olduğundan hareketle yeni eylemlerin bugüne kadar olduğundan farklılaşarak sivillere yönelmesi ve bir iç savaş atmosferi yaratması hedefleneceği söylenebilir. Toplumsal psikolojide kırsalda cereyan eden savaşla şehirlere inen ve geniş kitleyi hedef alan saldırılar arasında fark olur. 30 yıldır devam eden bir süreçte hala halkın birbirine düşmeden yaşayabiliyor olması, teröristlerin eylem stratejisini devlet ile özdeşleşen kimliklerle sınırlı tutmasıydı. Şimdi başka bir faza geçiyoruz. İlk sinyalleri gelmeye başlayan bu yeni eylem stratejisi sivilleri hedef alacaksa, İstihbarat servisimizin ve polisimizin insan üstü gayretle çalışması gerekecektir. Bu tür mücadelede en büyük rollerden birisi de medyaya ve kanaat önderlerine düşecektir. Her hal ve şartta halkın galeyana gelmesini engellemek, getirmeye çalışanları bertaraf etmek çok önemlidir.
AKP'YE VERİLECEK HALK DESTEĞİNDE AZALMA OLABİLİR
3 Terörizmin yansımaları doğal olarak iç siyasette de etki yaratacaktır. Giderek şiddetlenen teröre karşı ortaya çıkan çaresizlik ve başarısızlık duygusunun sadece psikolojik değil, ekonomik yansımaları da olacaktır. Doğal olarak bu yeni süreç AKP'ye verilen halk desteği açısından ciddi bir kayıp anlamına gelebilir. Böylesine zayıf bir damarın hem ulusal rekabette, hem de uluslararası düzeyde iktidara karşı kullanılması mümkündür. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 2 yıl kala bu sebeple oluşacak bir güven erozyonu, Türkiye'deki siyasi profili de ciddi şekilde etkileyebilir. Önümüzdeki dönemin en sıcak tartışma konusunun bu minvalde şekillenmesi beklenebilir.
GAZİANTEP BU RÜZGARDA EĞİLMEZ
Baba ocağım Gaziantep'te meydana gelen saldırı beni ayrıca can evimden vurdu. Tüm hemşehrilerime başsağlığı ve metanet diliyorum. Şehrimizin insanları kardeşliği sözde değil yüreğinde hisseder, özgürce yaşar, bir olmayı her şart altında dosta düşmana gösterir. Ayrıca da bilenler bilmeyenlere söylesin: "Gaziantep öyle vurulmakla düşmez, bu rüzgarla da eğilmez."