Artık durdurmak çok zor

Artık durdurmak çok zor

Amerikan basınında Erdoğan...

CNN: 2011 seçimlerinde artık Erdoğan'ı durdurmak zor. . .

"CNN'in internet sitesinde Simon Hooper imzalı analizde, referandumun, Başbakan Erdoğan'a "güçlü zafer" getirdiği ancak politikacılar ve analistlere göre, sonuçların, Türk toplumundaki "katı bölünmeyi" de ortaya çıkardığı ifade edildi. Analizde, "referandumla kazanılan bu son zaferin, 2002 yılından bu yana iktidarda olan Erdoğan ve AK Parti'nin gelecek yılki parlamento seçimlerinde durdurulmasını zorlaştıracağı izlenimi uyandırdığı" belirtildi.

Görüşü sorulan İstanbul merkezli gazeteci Andrew Finkel, Başbakan Erdoğan'ın Türk halkı üzerindeki kişisel popülaritesinin, partisinin başarısında kilit faktör olarak kalmaya devam ettiğini belirterek, "Erdoğansız AK Parti, bulunduğu noktada olamazdı" dedi ve Başbakan Erdoğan'ın, seçmenleriyle nasıl konuşması gerektiğini bildiğini kaydetti.

Los Angeles Tımes: "Erdoğan, dünyada, çok iyi etki yapabilecek eşsiz bir konuma sahip"

Los Angeles Times gazetesinde yer alan makalede de "Başbakan Erdoğan'ın iki dönemdir süren iktidarında demokrasiden vazgeçmediği, referandumdan sonra zafer kazanmış edasında olmadığı" kaydedildi. Analizde, Erdoğan'ın, AB sürecine devam etmeyi, İran ile ABD arasında kolaylaştırıcılığı sağlamayı ve İsrail'in Gazze'ye giden gemilere saldırısı sonrasında artan gerginliğe rağmen İsrail ile ilişkilere devam etmeyi istediğini ifade ettiği hatırlatılarak, "Erdoğan, söylediklerini kastediyorsa, güzel olmaz mı? Çünkü, o, dünyada, çok iyi etki yapabilecek eşsiz bir konuma sahip" ifadesi kullanıldı.

Washington Post gazetesinde de referandumun, "Anayasa değişiklikliğine karar verilmesi kadar, ülkenin liderine güvenin oylaması olarak da değerlendirilebileceği" belirtildi. Halk oylamasında alınan sonucun, gelecek yılki seçimlere hazırlanmada, AK Parti'nin "güç tazelemesini" sağladığı yorumunda bulunuldu. Haberde, halkın geniş bir kesiminin, anayasa değişikliği paketinin içeriğinin farkında olmadığı da ileri sürüldü.

Guardian Başyazı: Türkiye'nin sessiz devrimi

Anayasa değişikliğinin, insan haklarını dikkate alan bir gündeme sahip olduğu ancak muhaliflerin, gerçek amacın yargı üzerindeki kontrolü artırmak olduğu görüşünü savunduğu belirtildi. Erdoğan ve hükümetini, icraatları ile değerlendirmek gerektiğine işaret eden gazetede, şu ifadeler yer aldı:"Geçmişi baskı ve askeri darbelerle dolu bir ülkede sessiz bir devrim yapılıyor. Üstelik bu devrim kansız ve demokratik bir şekilde yapılıyor. İktidarın, 1960'tan beri dört hükümeti deviren generaller ve yargıçların elinde toplandığı sistem demokratik bir uzlaşı ile değiştiriliyor. " Türkiye'nin dış politikasına da değinilen yazıda, "dış politikanın, AB sonsuza kadar kapıda bekletse bile, büyük mesafe katettiği" belirtildi. Rusya ve İran gibi "geleneksel rakiplerin" Türkiye'nin uzlaştırıcı rolünden övgüyle bahsettiği kaydedilerek, şöyle denildi:"Ayrıca Türkiye Mavi Marmara olayının ardından, bir yandan Gazze'de hapsolmuş Filistinlilerin davasına destek olurken bir yandan da İsrail ile ilişkilerini sürdürmesini bildi. Türkiye attığı her adımla, hem demokratik standartları ve ekonomi yönetimiyle Avrupa'ya yaklaşıyor, hem de Ortadoğu'daki bağlarını güçlendiriyor. Bu alkışlanmalı. "

AB'nin değişiklikleri memnuniyetle karşıladığı açıklamasının yerinde olduğunu ancak Brüksel'in daha fazlasını yapabileceğini yazdı. Gazete, Brüksel'in, "Türkiye'ye üyelik şansını şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde sunarak, bu kutuplaşmış ülkenin Doğu'ya olduğu kadar Batı'ya doğru da yürümesini de cesaretlendirebileceğini" kaydetti.

Türkiye yüzünü batıya döndü ama müzakereler 2011'de dondurabilir!

Referandum sonuçları Alman basınında geniş olarak değerlendirilmeye devam ediyor. . . Referanduma "günün konusu" başlığıyla tam sayfa ayıran ülkenin saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, "Türkiye İkilemi" başlığıyla yayınladığı yorumda Türkiye'nin giderek daha Avrupalı olduğu, ancak AB'nin Ankara'nın üyeliği konusunda bir türlü karar veremediği belirtti.

Gazete "eğer politik bir mucize olmazsa, AB ile Türkiye arasındaki müzakereler, 2011 yılında dondurulabilir, çünkü Türkiye ile AB arasında müzakere edilecek, konuşulacak bir konu kalmamış olacak. Türkiye'de de AB heyecanı bir süredir azalmış görünüyor. Türkiye'nin modernleşmesini isteyenler, Başbakan Erdoğan'ın partisinin taraftarlarından çok daha fazla. Referandum sonucu bunu gösteriyor. Bununla, Türkiye'deki temel bir çelişki de ortaya çıkıyor: Avrupa bunu takdir etmeli ve kaydettiği ilerlemeler nedeniyle Türkiye'ye karşı gerekli saygıyı göstermelidir" ifadesini kullandı. . .

Süddeutsche Zeitung'da Kai Strittmatter imzasıyla yayınlanan haber-analizde, sandıktan "evet" çıkmasının ardından Türklerin, kendilerine karşı Batı'da varolan birtakım önyargı ve klişelerin artık ortadan kalkmasını umdukları belirtiliyor. Yazıda batı ve güneydeki sahil şeridinin referandumda "hayır" dediği hatırlatılarak, özellikle muhafazakâr kimlikleriyle bilinen Anadolu insanının oylarıyla Türkiye'nin daha modern yapıya kavuşacağına vurgu yapılıyor.

Yine Süddeutsche Zeitung'da "Türkiye ikilemi" başlığıyla yapılan yorumdaysa Türkiye'nin giderek daha Avrupalı olduğu, ancak Avrupa Birliği'nin Ankara'nın AB üyeliği konusunda bir türlü karar veremediği dile getiriliyor. Yorumda özetle şu satırlar yer alıyor: "Türkiye, daha demokratik, liberal ve dünyaya açık bir ülke haline geliyor. AB ile beş yıldır süren üyelik müzakereleri ise yerinde sayıyor. Nedeni, Kıbrıs'ın, Ada'nın bölünmüşlük sorunu yüzünden neredeyse bütün fasılları veto etmesi, Yunanistan'ın Rum kesimiyle dayanışma için buna destek vermesi, Fransa'nın ise Türkiye'nin Avrupa'ya uyup uymayacağı yönündeki temel endişeye sahip olması. Eğer politik bir mucize olmazsa, AB ile Türkiye arasındaki müzakereler, 2011 yılında dondurulabilir, çünkü Türkiye ile AB arasında müzakere edilecek, konuşulacak bir konu kalmamış olacak. Türkiye'de de AB heyecanı bir süredir azalmış görünüyor. Türkiye'nin modernleşmesini isteyenler, Başbakan Erdoğan'ın partisinin taraftarlarından çok daha fazla. Referandum sonucu bunu gösteriyor. Bununla, Türkiye'deki temel bir çelişki de ortaya çıkıyor: Türkiye'de kökleri siyasal İslam'a dayanan bir güç, bundan 90 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği, Batı'ya giden yolda ilerlenmesi hedefini, önemli bir seçim sonucuyla sürdürüyor. Belki de kendilerini, Atatürk'ün bıraktığı mirasın savunucuları olarak gören muhalefeti bu kadar öfkelendiren ve Avrupa'ya şüpheli bakmaya iten neden de bu. Avrupa bunu takdir etmeli ve kaydettiği ilerlemeler nedeniyle Türkiye'ye karşı gerekli saygıyı göstermelidir. "

Frankfurter Rundschau gazetesi de "Türklerin büyük çoğunluğu reform istiyor, demokratik değerlere önem veriyor, yüzünü Avrupa'ya dönmüş durumda. AB, buna yanıt vermeli ve Türkiye'ye 'eğer' ve 'ama' gibi koşulların, çekincelerin bulunmadığı, açık ve net bir avrupa perspektifi sunmalıdır" dedi. . .