Büyük bir salonda ama çok büyük, köşeye sıkışmış ve ellerini bacaklarının önünden bağlayıp başını da dizlerine kapamış biri. Kapanmış.
Bakmak ve görmek istememiş.
Korkmuş göreceklerinden.
Geriye dönmüş. Regrese olmuş.
Orada kalacak uzun bir zaman.
Yas tutacak.
Emniyette olmaya ihtiyacı var.
Arada bakacak her şey yerli yerinde mi? Güvene ihtiyacı var.
Sessizlik ihtiyacı.
Tabi ki anlatacak. Kulağı bulduğunda.
Sabırla bekleyenlere. Gülümseyenlere. Sevecen gönüllere.
Bağlamış kendini görünmez bağlarla. Sonra çözülecek. Özgürleşecek.
Ağlayacak. Bolca.
Kalkmak kolay olmayacak. Önce tuttuğu ele bakacak. Bakmadan yüzüne.
Sonra elin sahibine. Sonra da elin sahibinin sahibine.
O zaman teslim olacak.
Suyun sesini duyacak.
Rüzgarın sesini.
Yaprakların düşüşünü. Ne kadar uzun bir zaman aldığını tek bir düşüşün bile.
Zaman uzayacak. Nefes uzayacak. İyice dolacak içine. Vermesi de.
Sonra duyanları duyacak.
Acelesi kalmayacak.
Sabırla acelenin üstesinden gelmeyi öğrenecek.
Sabrın anahtar olduğunu gülümseyerek anlayıp anlatacak sonra…
Işıkla aydınlanmış kocaman bir cadde.
Gülümseyen aydınlık bir yüz.
Eller ceplerde.
Dudaklar kıpır kıpır.
Ayaklar bastığı yerle uyumlu. Diğer ayaklarla harmonik. Ayakkabı ayakla. Ayak bacakla. Bacak gövdeyle. Gövde başla.
Baş yukarda. O da gökyüzüyle flörtte.
Ve müzik.
Müziği duyuyor musunuz?
Çoktan kalkmış bağlarını çözmüş ve yürüyor.