M. Faik Özdengül
Aşkın Kanatları
Semazen net’e (www.semazen.net) özellikle teşekkür etmek istiyorum. Daha önce Feyz dergisi tarafından benimle gerçekleştirilen bir mülakatı yeniden yayınladılar. Okuyanlardan olumlu geri bildirimler aldım. Bunun yanında okuyuculardan da özür dilemek zorundayım. Adı geçen mülakatı yayınlanmadan önce kontrol etme imkanım olmadı. Bu yüzden hem bazı isimler hem de bazı konulardaki anlatımlarda kısmi hatalar var. Bunu da okuyanların anlayışla karşılamasını rica ediyorum.
Bugün İstanbul’dan daha önce tanımadığım bir kardeşimiz aradı. Sanırım bu röportajdan dolayıydı arama nedeni. Konuşma sırasında bu çıkarımı ben yaptım. Son derece samimi bir sesi vardı. İstanbul’dan, modern yaşamdan bıktığını, Konya’ya yerleşmek istediğini, Mevlana ve Mesnevi’nin anlayışının yaşatıldığı bir yer varsa orda dervişane bir yaşam sürmek istediğinden bahisle bu konuda benden yardım istiyordu. Ne diyebilirdim ki? Mevleviliğin canlı yaşandığı bir yer arayışı sözünü ettiği. Biliyorsunuz tekke ve zaviyeler Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra kapatıldı dedim. Böyle bir organizasyonun olması mümkün değil. Böyle bir istek halisane görünse de şu an için çok gerçekçi değil. İnsanlar Tibet’e gidiyor dedi. Hindistan’a gidiyor dedi. Haklı olarak kültürel değerlerimizi canlı yaşatabileceğimiz mekanlarımız neden yok dedi. Haklıydı. Daha önce de başka kanallardan benzer dilekleri içeren mesajları almıştım. Konya’da özellikle Mesnevi anlayışını içeren ruhsal gelişim mekanlarına ihtiyaç var. 2005 de Rumi Ve Aşkın Terapi isimli kitabım yayınlanmıştı. Kitap bu beklentinin nasıl olabileceği ile ilgili düşüncemin bir yansımasıydı. Umarım benzer çalışmanın ikinci eserini de Aralık ayına yetiştirebiliriz. Şu an Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığınca teknik çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca kitapta adı geçen konular ve çalışmalarımı Aralık ayı içinde bir aksilik çıkmazsa Mevlana Kültür Merkezinde 17 gün boyunca sizlerle paylaşacağım.
Ülkemiz ve Dünya için kaos senaryoları yazılan bir dönemdeyiz. Daha bugün okudum bir gazetede daha beter günlerin geleceği söyleniyor. Geriye doğru bakınca bu hep yaşanıyor. Yaşam hep zikzaklı. Ve insanın doğası genellikle ümitsizliği ve olumsuzluğu pompalayan nitelikte. Olumlu konuşanların sayısı çok az. Böyle zamanlarda ümidi hatırlatmalı birileri. Kadim gerçekler, kadim kaynaklar hep yeniden ve yeniden okunup hatırlanmalı.
Hz Pir: Hayat zıtların ahengi diyordu ya. Karışmaya başlayınca dünya durulma beklenmeli artık. Kış geliyor ya yavaş yavaş yazın habercisi bu. Sıkıntı bastı ya birilerini huzurun habercisi. Toprak bitirdiklerini içine almaya başladı ya yeniden çıkaracak. Kavga gürültü aldı başını gidiyor ya barışın habercisi. Kim söylüyor bunları? Kadim kitaplar.
Yiğit düştüğü yerden kalkarmış. Düşüşünü hissedenlere sesleniyorum. Sıkıntılarla boğuşanlara. Hayatı demir parmaklıklarla çevrili görünenlere. Daralıp bunalanlara. Yere sağlam bağlarla sımsıkı kendini bağlı hissedenlere. Dönüp o bağlara yeniden bakın lütfen. Yere çakılı değil aslında. Ellerimizle tutan biziz. Eski alışkanlıkları terk etme riskini alırsak, bozuk yapılarımızı yıkma riskini, incinmelerimizi, acılarımızı serbest bırakırsak, korkularımızı bir kenara bırakırsak, bırakmasak bile tam ortasına dalarsak gözümüzdeki perde kalkacak. Özgürce kendi uçuşunu gerçekleştirenlerle beraber olacağız.
Aşkın kanatları bizi özgürce uçurmak, menziller aldırmak için bekliyor. Bağlarından kurtulup azad olanları. Hüsamettin Çelebi Hz Mevlana’dan herkesin okuyup yararlanacağı bir eser yazmasını istediğinde, Hz Pir sarığının içinden Mesnevi’nin ilk 18 beyitinin yazılı olduğu kağıdı çıkarıp vermişti kendisine ve sen yazarsan ben de söylerim demişti. Yaklaşık 15 yıl söyleştiler. O ilk 18 beyitten sonraki söylenen ilk söz de azaldıkla, özgürlükle ilgiliydi:
“Ey oğul bağı çöz azad ol”(Mesnevi.1/19)
Aşkın kanatları azad olanların hediyesi.
www.pozitifdegisim.com