yazar-2
ASKON’un 2006 fotoğrafı
ASKON Konya Şube Başkanı Ali Sarı Pazar sabahı gazetecilerle birlikteydi. Tatil günü olması nedeniyle gazetecilerin pek ilgi göstermediği toplantıya Başkan Ali Sarı’yı ilk kez dinlemek için katıldım. Başkan’ın Konya ekonomisi ile ilgili söyleyecekleri önemliydi.
2006 değerlendirme raporu ve beklentiler konulu 57 sayfalı bülteni görünce Konya ile ilgili bir ayrıntı bulmaya çalıştım ama Başkan, içimizden geçenleri okumuş olacak “Elde henüz veri yok, bununla ilgili ayrıca bir toplantı yapacağız” dedi. Bir daha ki toplantıyı merakla bekliyoruz…
Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin hukukî ve kurumsal altyapısının tam olarak yerleşmemiş olması, haksız rekabet ve sermayenin tekelleşmesinin önüne geçilememesi nedeniyle kurulan MÜSİAD ve ASKON, kuruluş felsefelerinde bu sorunların çözümüne yer verdiler. İnsanı horlayan ve yozlaştıran ekonomi anlayışına karşı, erdemli toplum ve erdemli ekonominin inşası için yola çıkan bu oluşumlara destek vermeliyiz. ASKON ve MÜSİAD şubelerinin Konya ekonomisi için bugüne kadar ortaya koydukları çalışmaları da takdir ediyoruz.
Ali Sarı, Türkiye ekonomisinin kurtuluşu için dört probleme dikkat çekti… Başkan’ın çektiği Türkiye fotoğrafı oldukça pusluydu. Cari açık, işsizlik, yüksek faiz ve vergi sarmalından bir an önce kurtulmalıydık ki, ülke düzlüğü çıkabilsin…
“Nerem doğru ki” diyen o meşhur deve misaliydi gördüğümüz rakamlara göre…
Başkan, dersine iyi çalışmış, iyi hazırlanmıştı. Emek mahsûlü olduğu belliydi raporun… “Tarım sektörü sancılı, küçük esnaf zorda, özelleştirme politikaları yanlış” dedi ve bir çok yanlışın altını çizdi Başkan… Hükümet'in ekonomi politikasından yanlış ve kötü olan o kadar çok şey vardı ki, raporda “neresi doğru” diye arayıp taramadığımız yer kalmadı…
Başkan’ın “KOBİ’lere Anadolu Yaklaşımı gibi ne olduğu belirsiz destek” ifadesini, küçük esnafı, “Bize de Anadolu Yaklaşımı” isteklerinden vazgeçirmeye yönelik bir uyarı gibi anladım ben... Ancak, bildiğim kadarıyla KOBİ’ler dört gözle bu yaklaşımı bekliyor, bakkal esnafı “Yasa bizi de kapsasın” arzusunda…
IMF'nin eleştirilerine karşın vergi barışı adı altında af yasası çıkarılması, sigorta prim borçlarının iki kez yeni ödeme planına bağlanması, kredi kartı borçlularına soluk aldırılması, ve bu operasyonlar dizisinin son adımı olarak da küçük ve orta ölçekli işletmelerin kredi borçlarının “Anadolu Yaklaşımı” adı altında yeniden yapılandırılması geliyor. Bütün bunlar başta muhalefet partilerine ve Hükümet politikalarını eleştiren ekonomi çevrelerine göre tamamen “seçime yönelik” ya da “popülist” politikalar.
Genel seçim yolunda geri sayımın başladığı bir zamanda yapılacak yasal düzenlemeler popülist görülebilir. Bugüne kadar ortaya konulan ekonomik politikaların hangilerinin “popülist” hangilerinin “seçim yatırımı” olduğunu bilmek ya da ölçmek zor. Bu yönde derin analizler yapan uzmanların görüşleri de çoğu zaman objektiflikten uzak…
Ben siyasilerin eleştirilerinde orta yolcu bir yaklaşım tutturamadıklarını ya da tutturmak istemediklerini görüyorum. Bildiğim kadarıyla “külli” yargılar, her zaman tehlikeli ve yanlıştır. Türkiye’deki muhalefet geleneği, maalesef “toptancı”lık üzerine kurulmuştur. İktidar olarak yaptığınız her şey, neredeyse “tartışmasız” yanlıştır. Bu da Türk usulü demokrasimizde muhalefet zaafıdır.
Başkan’ın genelde yapıcı eleştirilerini, bakalım iktidar çevresi nasıl okuyacak. Asıl bu önemli…İktidarın yerel cephesinde bir yankı bulur mu, bekleyip göreceğiz…