Durali Göğüş
Asrın Felaketi
Yüzyıllar insanlık tarihinde hep büyük vakalara, zafer ve kahramanlıklara, yeni buluşlara en acısı da felaketlerin yaşanmasına not düşmüştür.
Ne yazık ki bu yüzyılın felaketi de ülkemizde yaşanıyor. Felaket 06 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli Saat 04.17 ve 13.24 de iki kez vurdu. On şehrimizi yıktı, enkaza dönüştürdü içindeki canlarla birlikte.
Yeni bir haftanın başlanacağı ertesi gün için masumca uykudaydı insanımız. Çalışan babalar, anneler çalışacakları iş yerlerine gidecekti. Çocuklar yarıyıl tatilinin son günü olması hasebi ile kavuşacaklardı okuluna, öğretmenine ve arkadaşlarına. Sevinç ve heyecan ile uykuya dalmışlardı. Bizleri geceye kavuşturan Rabbim bizi sabah namazına ve gündüzüne kavuştur duası ile uyunmuştu.
Ülkedeki kış bu yıl kurak geçmekteydi. O gecenin öncesi Allah rahmetini kar ve yağmur olarak indirmişti. Mevsiminin rahmetine kavuşmanın mutluluğu vardı insanlarda.
Gecenin en koyu ve derin anında geldi kulakları sağır eden ses. Binaları yer kabuğundan kopararak sallantı ile canlı cansız tüm varlığı ürperten yıkan kırılma.
Panik ve çığlıkların gecenin sessizliğini bozan ‘’Allah’ım Allah’ım’’ bizlere yardım et duaları ağızlarda. Kendilerini bir an evvel dışarıya atma anı kıyametten bir zamanı yaşıyordu insanlar.
Yeni haftaya tarihin en büyük felaketi ile uyanmıştı ülkemiz. Yurdun her köşesindeki insanımıza ulaşmıştı yıkıma neden olan acı haber.
Seksen beş milyonun yüreğine ateş düşmüştü, kışın soğuk günlerinde. Yürekler yanmaktaydı. Tüm planlar, programlar ve gündem boşa çıkmıştı. Tek duygu, düşünce, akıl, vicdan ve kalplerde konu ‘’DEPREM’’di.
Saatler geçtikçe felaketin dehşete düşüren görüntüleri ve yıkımların büyüklüğü tüm kalpleri acıya boğmuştu. Gözyaşları artık dışa değil kalplere akıyordu. Milyonların yüreği kardeşlerinin acısına, çaresizliğine çare olabilmek için çarpıyordu. Vicdan, ruh, beden aynı amaç için bütünleşti. Enkaz altındaki canları kurtarabilmek için can pahasına emekte var olabilmekte birleşti.
Bu millet zor ve acılı günlerde bir bütün olabilmeyi başaran dünyadaki üç beş millettin en başındaki halktı. Tarihinde pek çok kez tek yürek olmuşluğu kanıtlarla doludur. Zoru kolay kılmada hasbiliği olan zamana mührünü vuran bu milletti. Bu deprem boyutu şiddeti ve sonuçları ile dünya deprem bilim insanlarınca ‘’Asrın Felaketi’’ olarak nitelendirilmiştir. Felaketin büyüklüğü, inancı, kalbi ve gücü ile yediden yetmişine dayanışma ruhunu taşıdı bölgeye. Kış şartları çok çetindi. Afetin vurup kırdığı yollar ve kar engeldi kardeşlerin elini tutmak için ilk gün.
Devlet buna rağmen geceleyin harekete geçmişti bölgeye tüm kurumları ile. Asker, polis, STK'lar koordinasyonlarla halk ise elinde, evinde cebinde ne varsa kardeşleri için düştü yollara. Türkiye tek yürek olmuştu yardımlaşmada bir ve beraber olmada.
Bu öyle bir seferberlik ruhu ki kardeşleri için gece, gündüz her saniye aklında, ruhunda, bakışında deprem ve oradaki kardeşleri vardı.
Dünya devletleri de bu acıyı paylaşımda desteğe koştular insanlığın gereği.
Bir de bu acılı durumda insanlıktan nasiplenmeyen charlie hebdo ve en acısı onlarla aynı yumurta ikizi olan bizden görünümlü şeref yoksunu kimliksizler ve nasipsizler vardı.
Duygusu çöken bu kimliksizler siyasi rant derdine düşüp insanlıktan çıktılar. Provokasyona yeltendiler.
Sıcak ve loş Tv stüdyolarında kin, nefret ve fitne tohumları ekiyorlar yorum adı altında. Milliliği ve inancı esnek, vicdanları satılmışlık da bir kimliktir nihayetinde. Oysa acının yaşandığı her saniyenin bir can için önemli olduğu inancı ile haber yapılmalı. Enkaz altından bir can kurtarmak için gece gündüz bitkin, gözleri uykusuzluktan şişmiş, ölümüne çalışan kurtarma timlerinin azmine, emeğine, duygusuna saygı gösterilmeli. Umudu yeşerten, acıyı sevince dönüştüren kahramanları alkışlamalı. Soğukta üşüyen enkaz altındakilerinin canlı çıkarılması ile yüreklerimizi ısıtandı onlar. Çünkü herkes kahraman olamaz. Çıkan bir can için ‘’Allahü Ekber’’lerden rahatsız olmamalı. Azeri can kardeşimizin ağlayarak ‘’Allah'a inanmayana lanet olsun.’’ Haykırışını duymuş olmalısınız. Moral verici yardımlar için rehberlik etmeli, sevindirici haber sunulmalı. Enkaz kaldırılana kadar bu yapılmalı. Deprem yönetmeliği, hatalar, eksikler, tedbirler ve çıkarılacak dersler ilerideki programlarda tartışılmalı. Öncelik yaşanan zamana çare sunmalı katkı vermeli.
Ekran karşısında bilim adamı kılıklı papyonlular objektiflikten uzak ideolojik karamsarlık anlatmaktalar. Yabancı uzmanlar kadar objektif, gerçekçi ve hasbi olmadılar.
Dedik ya insafsız ve vicdanı kokmuşlar her fırsatı ahlaksızca kullanmaya kalkar. Alçaklar felaket alanından ganimet devşirmek için hırsızlık, gasp ve yol kesme eşkıyalığında sınır tanımazlar. Burada asker ve polisimizin tedbir ve metotları işler acılı günlerde. Millettin duası ise ‘’Eliniz dert görmesin kardeşler, minnettarız sizlere.’’ Ülkemizde ve Suriye’ de ki ölenlere rahmet yaralılara acil şifalar dileriz. Kalanlara sağlık, sıhhat, dirlik, birlik ve sabır dileriz. Allah’ım bizleri, Suriye’deki kardeşlerimizi ve insanlığı böyle büyük felaketlerden koru.
Son söz Mevlana‘nın;
Yeryüzünde bir tek mümin üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin. Bende biliyorum ki yeryüzünde üşüyen müminler var, artık ben ısınamıyorum...