Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Atlar ülkesi: “Kırgızistan”
19-22 Eylül tarihlerinde Manas Üniversitesinin paydaşlarıyla birlikte düzenlemiş olduğu “Avrasya Tarım ve Doğa Bilimleri” Kongresine katılma vesilesiyle Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te bulunduk.
Kırgızistan 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuş bir ülke. Ama hâlâ Rusya’nın etkisinden çıkmış değil. Bunu gerek halkla yaptığınız sohbetlerde ve gerekse Bişkek’in büyük meydanlarında gördüğünüz Lenin ve Stalin heykellerinden anlayabilirsiniz. Bazı memurların kılık-kıyafeti bile eski dönemleri hatırlatıyor. Kırgızistan yaklaşık beş milyon nüfusa sahip bir ülke. Bişkek, adeta cetvelle çizilmiş bir Başkent.. Ülkenin gelir kaynakları; tarım, hayvancılık ve altın.. Üretime dönük çalışmalar yok gibi.. Sınır komşusu olan Çin’in ürettiği mallar; Oş ve Dorday halk pazarlarını dolduruyor. Adeta, Bişkek çarşı ve pazarları, Çin mallarının diğer ülkelere sevkiyatında bir üs gibi vazife görüyor.
Kırgızistan, maddi kalkınmasını geliştirmeye çalışan bir ülke. Yaklaşık bir milyon Kırgız, Rusya, Kazakistan ve Avrupa ülkelerinde çalışıyor. İthalat kısıtlaması yok. Vergi ve gümrük kolaylıkları sebebiyle Avrupa’dan değişik modellerde ülkeye giren arabaların sayısı artmış. Araba fiyatları bize göre çok düşük. Bu sebeple trafik yoğun. Yaya geçitlerinde vatandaşa saygı büyük. Araba sürücüleri hangi köşeden çıkacağı belli olmayan trafik polisleri için tetikte, hazırlık olarak sürücü belgelerinin arasında en az 200 som bulunduruyor. Som, Kırgızistan’ın para birimi..
Atlar ülkesi olan Kırgızistan, suyun da ana vatanı. Başta Issık gölü olmak üzere 100’ü aşkın göle sahip. Adeta göller ülkesi. Tanrı (Tiyanşan) dağlarının başı, bembeyaz karlarla örtülü.. Gürül gürül buz gibi akan sular, Kırgızistan ovasına iniyor. Eğer su değerlendirilirse önemli bir elektrik ihracatı sağlanabilir. Toprak arazileri devletin tekelinde, vatandaş toprağı, tarlayı kiralıyor. Eğer modern tarım yapılırsa, bol ürün elde edilecek durumda..
Bir diğer açıdan Kırgızistan, ormanlar ülkesi.. Bişkek’te bunun bir parçası. Geniş caddeleri, yemyeşil parkları ve meydanları var. Yol kenarları dev ağaçlarla donatılmış. Yemyeşil bir kent.. Kentin simgesi olan komünist dönemden kalma eski binalar korunuyor. Yeni konutlar yapılıyor. Evler, yüksek avlu duvarlarla çevrilmiş.. Sanırım bu bir güvenlik tedbiri.. Sokakta, Türkçe, Kırgızca, Rusça gibi diller konuşuluyor. Ahıska Türkleri çok güzel Türkiye Türkçesi konuşuyor. Kırgız resmi televizyon kanallarında Muhteşem Süleyman gibi Türk dizileri yayınlanıyor. Özellikle gençler Türkiye kanallarını izlemeleri hasebiyle Türkiye Türkçesini çok güzel konuşuyorlar.
Bu ülkede Türk inşaat şirketleri harıl harıl çalışıyor. Şayet küçük sanayi alanında üretim varsa, bunlar Türkiye’den giden iş adamları marifetiyledir. Türkiye kültür, sanat, eğitim, iktisat ve diğer alanlarda işbirliğini artırmalıdır.
Kırgızistan küçük bir ülke ama yürekleri büyük insanların ülkesi. Onlar söze önce selamla başlıyor, arkasından kelam geliyor. Türkiye ve Türk insanına karşı sevgileri çok büyük. Bunda Cengiz Aytmatov gibi yazarların görüş ve düşünceleri etkili olmuş.. Çünkü o, Türk Dünyasının birliğinden yanı idi. Ata Beyit anıt müzesi ve Cengiz Aytmatov’un mezarından da bahsetmek gerekirdi. Çünkü orada büyük bir dram yatıyor. İnşallah başka bir yazımızda bahsederiz. Aslında Kırgızistan’la ilgili çok anlatılacak şey var. Dini, sosyal, kültürel ve sanat hayatı ayrı başlıklar halinde ele alınmalıdır.
Netice olarak, Orta Asya’nın incisi Kırgızistan, sen çok yaşa.. Dini eğitim veren medreselerinle, İlahiyat Fakültelerinle, diğer dini kurumlarınla, Ata Beyit mezarlığında yatan şehitlerinle, İslam medeniyetinin ihtişamlı günlerinin yakın olduğunu müjdeliyorsun. Her ne kadar arada sınırlarımız varsa da gönlümüzdeki sınırları kaldırdık. Bir gün büyük rüyanın gerçekleşmesi umuduyla…
Yüce Allah, Kırgızistan’ı korusun…