yazar-64
“Bağlar bozuldu”
Var olduğun günden beri tarih yaptın. Tarihler boyunca bir millettin, bir soluktun… Zulmün olduğu her yerde aranan ve özlenen sendin. Kurtuluşun rüyasını görenler o rüyada en büyük rolü verdiler sana… Sen kuvvettin, kimi zaman haksızlığın ensesine inen bir gürz, kimi zaman da mazluma karşı bir ana kucağı sıcaklığında başlı başına bir rikkattin.
Tarih, milâdî 751 yılından sonra destanını daha bir coşkuyla yazmaya başladı. Çünkü Asya steplerinden çıktığın günden beri, derdin, düştüğün kıtlığa bir çare bulmaktı. Ama bu kıtlık sadece ekmeksizlik aşsızlık değildi. Çağlar öncesinden atanın “titre ve kendine dön…”, sözünü kulaklarında İsrafil’in suru bildin de yürüdün, İpekyolu’nu. Aradığını bu tarihten sonra buldun. Gürbüz evlâdını en son Nebî’nin (s.a.v.) kucağına gönderdin de, orayı o tarihten sonra Peygamber ocağı bildi bilenler. Seni barbar diye bilen barbarı, yetiştirdiğin en medenî kâmetlerinle ilzam ettin. Sinan’ın dili oldun kimi zaman, mimârî bu dedin. Batılı en sanatlı tükürmenin yarışını yaparken, Fuzûlî ile ıstıraba bile estetik verdin. Kendisi gibi sevgisi de cismâniyete mahkum olanlara bedeninden sıyrılmanın dersini kimi zaman Yunusça kimi zaman da Mevlânâca verdin. “Sevgi, bu” dedin.
Gel gör ki talih aynı görkeminde gitmedi. “Bir muhalif rüzgâr” ile savruldun ganimet paylaşma vadilerine. Her bir evladın, Nebî’nin eteğine sarılan, sarılıp da “Ey Peygamber! Babanın malından mı veriyorsun biraz daha versene…” diyen, kadar yüzsüzleşti. Mal dedin, makam dedin, mansıp dedin, yüreğinden gelen, samimiyet gamzeden şiirleri dahi üç beş akçe dünyalığa değiştin. Ve ne atanın sözü aklına geldi ne önüne dikilip “bu gidiş nereye” diyen nâsihlerin feryadı… Bağlar bozulmuş, bir zaman “Vatan oğul, devlet oğul, din oğul/ Bunu bilen aşıklara bismillah…” diyen babalar gitmiş, yerini “makam oğul, mevki oğul, kazan oğul, çal oğul, çırp oğul” diyen akıldâneler türemiş ve onların elinde büyüyen evlât, önce bu garip gayeyle kendini yetiştiren ebeveyninin başını yemiş, hırs yamaçlarında. Mekteplerinde, ilmin izzetinden iz kalmamış. Garip ekranlarından düşünmeyi değil, okumayı değil, onların tabiriyle, “sevişmeyi” önermiş asrının okumuşları. Bir dertlinin dediği gibi:
Bâd-ı hazân esti bağlar bozuldu,
Gülistânda katmer güller mi kaldı
Şecerler kırıldı bârlar üzüldü
El atacak dahî dallar mı kaldı.(1)
Şimdi ey şanlı soy, Peygamber sözleriyle, veli himmetleriyle kutsanmış millet, yeniden “millet olmanın hakkını verme” adına bu sefer topunla, tüfeğinle değil; himmetinle ilminle, ahlakınla, halinle, kâlinle şahlan, şahlan da şirâzeden çıkmışlara bir kere daha “buradayım” de… Hafızanı tazele:
Hisse alın Çırakman’ın sözünden
Zerre kaçmaz Ariflerin gözünden
Kemâlâta Türk’ün ayak izinden
Bugün bize hoş geldiniz erenler
Dipnot:
(1) Alvar İmamı Efe Hazretleri