Durali Göğüş
Batının Bataklığına Özenmek
İnsan yaşadığı anın saniyeler sonrasında nasıl bir düşünceye kapılacağını bilemiyor. Bir bakıyorsunuz elinizde kumanda ekranlarda gezinti yaparken bir film ‘’Bir Efsanenin Hayatı’’ siyahi bir artist başrolde. Okulda problem öğrenciler için disiplin cezası olarak oluşturulan satranç kulübü bir sınıf. Öncesinde kirli işlerden mahkûm olmuş birisinin, hapis sonrası bu öğrencilerin başına görevlendirilmesi. İnsanlığın var oluşundan itibaren Hak ve Batıl (Rabbani ve Şeytani) mücadelesi malumunuz. Batının tercihi şeytani yol olmuştur. Batılılar Orta Çağ sonrasında; siyasi, kültürel, politik, bilim, sanat, mimari ve eğitim alanlarında ‘’yeniden doğuş’’ ile yenilenmeye gitmiştir. 14. yüzyıl ile 17. yüzyılı içeren bu yenilenme döneminde sanal, yapay cazibe ortamı sundular. Ortaçağ Kilisesi ile korkutarak. İnsanlara ilahi ve imani akıllarının yerine hayvani aklı nakil yaptılar. Akılları boşaltılmış sadece etten kemikten oluşan, yürüyen, yatan, kalkan, yiyip içen kimliksiz robota dönüştürdüler. Adına da pragmatik, seküler akıl dediler. Modern, özgür ve huzurlu bir yaşam düzeni ile kandırdılar. Daha sonrasında diğer toplumlar üzerine transfer etme gayreti ile şeytani bir dünya toplumu vaattiler. İnsanlığı ruhsuzlar bataklığına doğru sürdüler. Son iki yüz elli yılı bu yalanlarla domine ettiler. Ettiler de ne oldu? Sonuç her birey kendini özelim diye kutsadı. Dokunulmaz oldu. Kendi bireysel özerklik ve tercihi yolunu seçti. Nihayetinde ilk çöküş kendi toplumlarında filizlenmeye başladı. Sağlıksız, güvensiz, huzursuz, kargaşa, buhranında boğulan bir nesil sundular çağımıza. Üretilen sahte huzur ve refah, nesilleri çılgın, doyumsuz ve tatminsiz bir topluma dönüştürdü. Bu da toplumlarında kontrolsüz problem unsurları oluşumuna sebep oldu. Vahşi batı medeniyetinin oyun kurucu vampir yönetimleri güçlerini diğer milletler üzerinde kullanma siyasetinde oldular her daim. Kültürel, ekonomik, siyasi, sektörel yapılar ve tuzaklarla hegemonya kurdular. Kendine bağlı siyasetçi, sanatçı, sermaye ve medyayı fonladılar, makam mevki verip köpürttüler. Maalesef ki kendi öz kimliklerinden bihaber milletler bu yapay medeniyet güçlüleri karşısında eğilip, el pençe durup boyun eğdiler. Onları ilerici ve çağdaş görüp onların izinde şuursuzca takibe koyuldular. Oysaki batı adından belli bataklık bir saha ve coğrafyaya dönüştü. Maneviyatsızlık ve ateistlik sonunda Lbgt ye yönelen batı nesli çürümenin yok olmanın eşine sürüklendi. Şeytani medeniyetin temsilcileri batılı insana tavsiyemiz şu olsun. Bataklıktan kurtaracağınız nesiller için durun!.. Bize kulak verin!.. Yöneldiğiniz istikametin sizi içi boş ,kimliksiz bir millet ve toplum çamuruna sapladığı apaçık ortada. Yol yakınken vazgeçin. İnsanlarınızı sürüklediğiniz bataklığınızdan kurtarmak için rasyonalist çabası basiretsizliğinden kurtulun. Formatını bozduğunuz insanın yaratıcısının fabrika ayarlarına geri dönün. Toplumun çekirdek yapısı olan aile kavramını yeniden oluşturun. İnsanlığın onuru ve kurtuluşunun ilahi çizgide kulluk yaşamınızı sürdürmek olduğunu idrak etmekten başka çıkar yol gözükmüyor.
Şimdi gelin bir de İslam dünyamıza seslenelim. İlk söz şu batılılaşma uğruna her şeyimizi feda etme sevdasından vazgeçelim. Batılı neslin geleceği alenen ortada iken bu heves neden? Müslüman milletler olarak yerimiz, yönümüz ve kararımızın belirleyici çizgisi ne olmalı? Birde buna kulak verelim. Batıyı cazip görüp her bakışını oraya yöneltenlere hitabımız. Halklar öz benliğine, tarihi medeniyetinin dokusuna, ruhuna, coğrafyasına ve misyonuna göre yol gitmeli. Milli ve manevi değerlerini en üstte önceleyerek siyasetini belirlemeli. Eğitiminden, ekonomisine proje ve yatırımlarına, üretimine, güvenliğine kültürüne sahip çıkmalı. Elbette ki dünya milletler arası bilim ve teknolojik, politik ilişkilerini, ticaretini sürdürmeli. En önemlisi ‘’Eğitim ve Kültür’’ politikaları milli ve manevi değerlerin ruhuna uygun, taviz vermeden sürdürülmeli. Getirisini ve götürüsünü çok ince hesaplamalı. Yoksa batının bataklığına düşürdüğümüz Z kuşağı ile sorunlar çıkmazı deryasında enerjimizi gücümüzü heba eder, yok eder gideriz. Bırakalım batı kokuşmuş çöplüğünde yaşamını sürsün. Bırakalım şu batılılaşma özentisini, hevesini. Çocuklarımızı Eşref-i Mahlûkat sınıfında yücelten milli ve manevi değerlerimizle yüceltelim, onları bu duygularla besleyelim. Aileden çocukları üç beş yaşında eğitim içine alarak, ebeveynlerden alınacak değerlerden koparmayalım. Batılı kafaların özgür birey ve yaşam aldatmacaları, seküler birey üretme projelerinin sonucu ortada. Anneler, babalar, eğitimciler ve toplum akil kanaat önderleri! Üzerimize düşen sorumluk ve görev çok büyük. Bu bilinçle canla başla, tüm enerjimizle bu ülke, bu topraklar ve ümmet için, insanlık için, zaman kaybetmeden elimizi taşın altına koymalıyız. Yoksa batının kendi insanını önce yok edip sonra bir efsane diye yutturdukları filim kahramanlarına dönüşürüz.
Selam ve dua ile…