M. Faik Özdengül
Bayram Harçlığı
Hazır olun size bayram harçlığı vereceğim.
En son ne zaman aldım bayram harçlığını, bugün hatırlamıyorum. Harçlık almanın yolu bayramlarda, büyükleri ziyaret edip ellerini öpmek, hatırlarını sormak, bayramlarını kutlamaktan geçerdi. Yine öyle. Ama ben büyüdüm. Bir de küçük olmak sanırım şartlardan biri. Boyunuz ya da takvim yaşınız büyüyünce harçlık için el cebe gitmiyor.
Ziyaret şart. Hatır sormak. Gönül almak. Ben de verdim çocuklarıma yeğenlerime bu bayram her zaman olduğu gibi. Çocukken hatırlarım öpünce ellerini büyüklerin, kimi pantolon kimisi de gömleğinin cebinden çıkarırdı. Rahmetli büyükbabamınsa para kesesi vardı. Keseyi eline alınca paranın şıngırtısı gelirdi kulağımıza. Ve genellikle de bozuk para olurdu onun verdiği. Biraz büyüyünce paranın yerini balonlar almaya başladı. Sonra da bitti.
Bu bayramın üçüncü günü yanıma küçük kızımı ve yeğenimi de alıp İrfander’in bayramlaşmasına gittim. Ben önde onlar arkada sayısını bilemeyeceğim bir kalabalığın ellerini sıkıp bayramlarını kutladık, sonra da bir sandalye bulup oturdum. Açılış seremonisinden sonra Mustafa Yavuz Hoca mikrofonun arkasına oturdu ve size vereceğim bayram harçlığını ne pantolon ne de gömleğinin cebinden ve ne de para kesesinden çıkardı. Ceketinin iç cebinden çıktı beyaz bir kağıt. Çocukken harçlığımızı alınca hemen hızlı bir bilek hareketiyle cebimize indirirdik harçlığımızı. Eğer belli bir yaşın altındaysak buna imkan bulamazdık çünkü anne ya da babamız ki ben de genellikle anne olurdu. Yavrum sen düşürürüsün ben sonra evde sana veririm deyip elimizden alırlardı. Sonra geri bize döner miydi hatırlamıyorum. Aynı hızla Hocanın harçlığını da gönül cebime indiriverdim. Eskiden olsa harçlık kaç gün idare edecek ki? Fakat bu kez öyle olmadı. Bu kez aldığım harçlık ölünceye belki sonrasında da idare edecek nitelikte.
Madem gazete elinizde köşemi ziyaret ediyorsunuz ve hatırımı sordunuz. Ya da internetten web üzerinden halleştik. Ben de bayramınızı kutluyor ve harçlığınızı takdim ediyorum. Yaşım ya da yaşınız ne olursa olsun.
Bu harçlığı ilk kez Ebu Zer almış Peygamber(sav)’den. Ebu Zer, yalnızlığın, tek başınalığın simgesi. Kendine yeten, kimseye eyvallah etmeyen, boyun bükmeyen, minnet etmeyen bir tevekkül ve hakseverlik abidesi. Ebu Zer, hep “gittiği yolun delisi ve doğru bildiğinden şaşmayan inatçı bir adam” olarak anılıyor. Ebu Zer’i, Ebu Zer yapan üç özellik var: “Uzlaşmazlık, sosyal adaletçilik ve devrimcilik. Lafı uzatmayalım. Ebu Zer’den sonra da insanlar birbirlerine ikram ede gelmişler bu bitmeyen tükenmeyen harçlığı. Şimdi de Hoca’dan bana, benden de size.
Harçlıktan önce selamlama ve halleşme, hatır sorma oluyor ya, harçlık ve ikram sonra geliyor. Hoca da önce şu sözlerle halleşti: “Büyüklerimizin bir adeti var, bir söze bir sohbete başlayacaklarında hep şu Hadis’le başlarlardı: “Sözlerin en güzeli Allah'ın kelâmı ve yolların en güzeli, Muhammed'in yolu, sîrettir. Dikkat! (Sonradan) dinde ihdas edilmek istenen şeylerden sakının. Çünkü şer işlerden birisi de, ihdas edilen şeylerdir. (Dinde) icat edilen her şey bid'attir. Bid'atler dalâlettir." (İbn Mâce, Mukaddime, 46). O yüzden ben de hatırınızı bu sözle sordum” dedi ve sonra da harçlığı verdi.
O çocuk halim geri geldi sanki. Harçlık dışındaki her şey silindi birden. Sadece harçlık. Çabucak alıp gönül cebime indirdim. Şimdi de oradan çıkarıp size hediye ediyorum.
Şöyle buyuruyor Peygamber (sav) Ebu Zer-i Gıfari’ye:
“Sana Allah’tan korkmanı( Allah’ın emirlerini istekle, ihlasla, özenerek yapmanı, yasaklarından kaçınmanı) tavsiye ederim. Zira o korku bütün işlerin ziynetidir. Sana Kur’an okumanı, Allah’ı zikretmeni tavsiye ederim. Zira o senin semada anılmana sebeptir. Yeryüzünde ise senin için nurdur. Sükutunun(sessizliğinin) uzun olmasını tavsiye ederim. Ancak hayır söz müstesna. Zira bu sükut şeytanı senden uzaklaştırır. Ve din işinde sana yardımcı olur. Çok gülmekten de sakın. Çünkü o kalbi öldürür ve yüzünün nurunu giderir. Cihada mülazemet(bir işe sıkı sıkıya bağlılık) et. Çünkü o ümmetimin ruhbanlığıdır. Miskinleri(hiçbir mal ve gelire sahip olmayan yoksuldur. Arapçada hareket edemeyen demektir) sev ve onlarla düşüp kalk. Kendinden aşağıdakine bak. Yukarıdakine bakma. Zira sana Allah’ın verdiği nimetleri küçümsememen için bu hal daha uygundur. Seninle alakayı kesseler de akrabanı ziyaret et. Acı da olsa hakkı söyle. Allah yolunda kınayanların kınamasından korkma. Kendin hakkında bildiğin şeyler insanlardan seni alıkoysun. Yaptığın şeylerde onlara üstünlük taslama. Şu üç hasletin bulunması kişiye ayıp olarak yeter: Kendi kusurlarını bilmeden başkalarının kusurlarıyla ilgilenmesi, aynı hal kendinde de olduğu halde, onu başkalarında utanılacak hal görmesi ve arkadaşına, dostuna eziyet etmesi.
Ey Ebu Zer! Tedbirli olmak gibi akıl, sakınmak gibi vera(dînî hükümlere riayette titizlik) ve güzel huy gibi de şeref yoktur”
Bu harçlık bana da sizlere de bizlerden sonrakilere de yeter. Göreceğim bir yerde duracak hep. Hem gözüm hem de gönlümden eksilmesin diye.
www.pozitifdegisim.com