'Beyaz Türkler'in MHP'yi kurtarma planı!
Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş yazdı...
Geçenlerde şaşa kaldım. Ankara’da yaşayan sosyal demokrat eğilimli bir iş adamı, sohbet sırasında hazirandaki seçimde kime oy vereceğimi sordu. Her zamanki gibi lafı geçiştirip onun oyunu sordum. İş adamı, son derece kararlı bir biçimde ‘MHP’ dedi. ‘Nasıl olsa oturduğum semti CHP’nin alması garanti. Barajı geçmeleri için MHP’ye vermeyi düşünüyorum.’
Beklemediğim bir cevaptı. Fakat o zaman bu zamandır etrafa bakıyorum da, normalde merkez sağ ya da CHP’ye oy atması beklenen ‘endişeli modern’ ve ‘Beyaz Türkler’in bir bölümünde gizliden gizliye ‘MHP’ye mi oy versek?’ tartışması başlamış durumda.
Meselenin özünde tabii ki MHP’nin ‘baraj sorunu’ var. Her ne kadar MHP yönetimi yok dese de, farklı kamuoyu yoklamaları ısrarla partiyi %10 barajıyla haşır neşir gösteriyor. Kâh altında, kâh üstünde; ancak parlamentoya rahatlıkla girecek yüzde 15-16’larda değil.
MHP’nin parti kurmaylarınca da çok iyi bilinen bir dizi sıkıntısı var. Öncelikle Devlet Bahçeli, kritik bir dönemde sorumlu davranmak ve Türk-Kürt çatışması yaratmamak adına, MHP’nin ‘aktivist’ damarını köreltti. Türkiye için hayırlı bir iş yaptı, ama bunu yaparken partisindeki heyecanı da öldürdü.
Bir de MHP’de, Ak Parti ve bir o kadar da motive olan BDP’ye kıyasla ‘hantal’ diye tanımlanabilecek bir yapı var. Deniz Baykal’ın genel başkanlığının son dönemlerinde CHP teşkilatlarıyla ilgili yapılan eleştirileri hatırlıyor musunuz? Şimdi onu alıp 10’la çarpın, MHP’deki sorunu görmek için. Partide anlaşılabilir bir iletişim stratejisi, kamuoyu yaratma kabiliyeti yok. Son dönemde sadece muhafazakârlığı değil, milliyetçiliği de Ak Parti’ye kaptırmış vaziyetteler. MHP’nin halkla iletişimi, Devlet Bahçeli’nin haftada bir salı günleri Meclis’te yaptığı grup konuşmasından ibaret. (Bir de ara sıra genel merkezden yapılan yazılı açıklamalar...) Sağdan sola, soldan sağa Oktay Vural, Mehmet Şandır ve Cihan Paçacı dışında ağzını açan MHP’li pek yok. Toplumsal dinamiklerin dışındalar. Bırakın ‘yeni yüzleri’ falan, ‘40 yaşın altında kim var partide?’ diye düşününce, hafızamı epeyi zorlamam gerekti.
Bir de tabii ‘referandum travması’ var. Ak Parti referandumda MHP’nin İç Anadolu’daki tüm kalelerini aldı. O zaman bu zamandır, Başbakan Erdoğan’ın milliyetçi söylemi ve eski MHP’lileri aday gösterme kararı, MHP’yi milliyetçi tabanda iyice marjinalleştiriyor. Partinin buna karşı stratejisi ise, ... ıııhhh bilmem ki... ben anlayabilmiş değilim.
Yanlış anlaşılmasın, MHP’deki mesele tembellik falan değil; zamanın ruhunu yakalayamamak. Parti hâlâ Mısır’daki iktidar partisi Ulusal Demokrat Parti modeline göre örgütlenmiş durumda; 2011’de Türkiye’de siyaset ise apayrı bir yerde.
MHP’nin barajla imtihanı meselesini hafta sonu Münih’te CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğumda, uzunca bir süre duraksadıktan sonra ‘Bence MHP barajı geçecek’ dedi. Ama her halinden aslında ‘Umuyorum ki MHP barajı geçer’ dediği belliydi.
MHP Lideri Bahçeli son dönemlerde ara ara CHP ve Kılıçdaroğlu’na ‘çakıyor’; ana muhalefet cevap vermiyor. Kılıçdaroğlu’ndan anlıyorum ki seçime kadar cevap verme niyeti de yok; MHP ve Bahçeli’ye yönelik belli bir tolerans var. Yeter ki parti barajı geçsin.
Söylemeye hacet yok; Türkiye’nini siyasi geleceği, büyük ölçüde MHP’nin barajı geçip geçmemesine doğrudan bağlı. Barajı geçerse şu ankine benzer bir Meclis yapısı; geçemezse AK Parti’nin ezici üstünlüğüyle şekillenen yepyeni bir Türkiye olacak. Anladığım kadarıyla ‘Beyaz Türkler’in derdi de, bu tarz bir fren-denge (checks and balances) mekanizması olmayan Türkiye’de yaşama ihtimalinin ağırlığı.
Ben yine de başa dönüp, sadece AK Parti’ye ‘denge olsun’ diye MHP’ye oy vermenin akıllıca bir adım olmadığını söylüyorum. Yıllarca aynı sebeple rekabet gücü olmayan siyasi partiler sistem içinde tutuldu; sonunda kimseye hayrı olmadı. Ama daha fazlasını söyleyecek yerim kalmadı. Başka sefere...