Hümeyra Uslu
Beynim bilir…
Helen Fisher’ı tanır mısınız bilmem ben de son zamanlarda birkaç videosuna denk gelerek tanıştım kendisiyle. 72 yaşında bir profesör… Ne profesörü derseniz anladığım kadarıyla davranış bilimci. Özellikle insan beyni üzerine çalışmalar yapıyor. TED Talks’ta bir konuşmasını izledim. Acayip şeylerden bahsediyor… Birini sizinle de paylaşayım.
Çok aşık olduğunu söyleyen 37 insanın beyinlerinin MR’ını görüntülemişler. Bunlardan 17’si mutlu, 15’i terk edilmiş, diğerleri ise hala eşlerine aşık olan 15 yıllık evliliklerini yürüten kişilermiş.
Araştırmaya göre bu, birine çok aşık olan 17 kişinin beyinlerindeki bir kısım hücreler dopamin üretip beynin birçok bölgesine iletiyorlarmış. Bu durum ise kişinin, sürekli birini düşünme halini yaratıyormuş. En azından bahsi geçen 17 kişide bunun böyle olduğunu tespit etmişler.
15 terk edilmiş bireyin sonuçları daha enteresan; beynin 3 bölgesinde hareket tespit etmişler. Bu bireylerin şiddetli aşkla ilgili olan beyin bölgeleri etkinmiş. Beynin bu etkinliği, sizi terk eden insanı unutmanız yerine ona daha çok bağlanmanızı ya da bir şekilde onu daha çok sevmenizi sağlıyormuş. Bunun sebebi, beynin istenilen şey elde edilemeyince hedefe daha çok konsantre olması. Bana enteresan geldi tüm bu dinlediklerim. İnsan beyninin muhteşem bir ürün olduğunu yine yeniden anlamama vesile oldu.
Helen Fisher bu çalışmasının nihayetinde şunu söylüyor; “dünya üzerindeki bunca aşk cinayetine şaşmamak gerek.” Reddedilen aşık bir beyin, reddeden kişiye derin bir bağlılık hissediyor. Beyindeki mükafat sistemi harekete geçiyor ve son derece konsantre bir biçimde her şeyi riske etmeye kendini hazır hissediyor. Mükâfat sistemi o kişiye sürekli, böyle olursa dünyanın en güzel şeyine sahip olacağı hissini pompalıyor.
Araştırmanın yürütücüsü Fisher’a göre aşk bir güdü. Aşk bir itici güç. Açlık gibi yok edilemez bir hal, bir çeşit dengesizlik. Yoksa o kişiyi kazanmak için delice riskler almaz herhalde insan…
Sözün özü o kadar bilim insanının oturup böylesi bir şeyi araştırmalarının sebebi; maalesef aşk denilen şeyin bir çeşit bağımlılık olduğu ve tıp camiasının, akademik camianın bu konuyu bir şekilde araştırmaları gerekliliği…
Peki hala aşık olduklarını söyleyen bu 15 yıllık çiftle ilgili araştırmadan ne çıkmış dersiniz?
Şöyle ki; o kişilerin hala aşık olduklarını söylemeleri yalan değilmiş. Beyinlerindeki, yoğun romantik aşk ile ilgili olan bölgeleri aktif olarak çalışıyormuş. Evet hala…
Helen Fisher’ın dediği şey aslında şu: Aşık olunca işler değişiyor, mesela insan neden başkasına değil de o kişiye aşık olduğunu bile açıklayamıyor.
Peki bütün bunları neden anlattım?
Cevap çok basit, beynin acayip bir mekanizma olduğunu, sizin, bizim aslında hiçbirimizin bilmediğini sadece beynin bildiğini söylemek için.
Acayip bir son, havalı bir imza atarak bitireceğimi falan sanmış olabilirsiniz ama benim için yeterince fosforlu bir yazı. Zira boynumuzun üstünde taşıdığımız şey tahminimizden katbekat daha değerli.
Belki hikmetini anlayamayız ama kıymetini bilebiliriz… Deneyin.