Zeki Oğuz
BEYRELİ
“Yağmur yağar, mor sümbüller bitirir;
Yel estikçe kokuların getirir.
Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur;
Karışmış güller çimenin dağlar!”
Böyle demiş bir şiirinde Karacaoğlan. Geçtiğimiz hafta üç gün toroslardaydım. Daha mor sümbüller bitmemiş, sarı çiçekler savran kurmamış ama havada bahar kokusu var. Kar az yağdı, ancak yükseklerde var, o kadarıyla bile derelerde sular çağlıyor.
Beyreli’den arkadaşım Hacıali gelip alacaktı beni. Birlikte gidecektik köye. Onu beklerken Taşkent’li dostlarla konuştuk biraz. Geçtiğimiz yaz belediye çalışanları hakettiklerini alamamaktan yakınıyorlardı. Aynı dert devam ediyormuş. Seçim çalışmaları da tüm hızıyla sürüyor oralarda. Kıran kırana bir yarışma var adaylar arasında. İşin ilginç tarafı Taşkent merkezden aday yok. Yarışan adaylar Çetmi, Balcılar ve Avşar’dan.
Feslikan yaylasını geçerken bu dağların yazın nasılda cıvıl çıvıl olduklarını düşünüyordum. Her koyakta bir yörük obası olur. Dağların şenliğidir keçi sürüleri. Şimdi dağlar ıssız ve küskün sanki. Gevne tepelerini aşınca, Gevne barajı inşaatı güzelim vadinin bağrına açılmış derin bir yara gibi görünüyor. Gevne vadisi ülkemizin çok çeşitli bitki örtüsüne sahip bir bölgemiz. Ama biz milyon yıllarda oluşan bir güzelliğimizi birkaç yılda tarumar ediyoruz.
Cumartesi akşamı Çamiçi mahallesinde Hacıali’nin konuğuydum. Yemekten sonra Hasan Yüksek, kızı Fatoş ile Mehmet Yüksek geldiler. Gece yarısına kadar sohbet ettik.
Pazar sabahı müthiş bir sis vardı vadide. Köylüler, yıllardır böyle bir hava olmamıştı diyorlardı. Mehmet Yüksek, Tuğba ve Fatoş ile birlikte ağ ve olta alarak Gevne çayına indik balık tutmak için. Çayın yukarı ve aşağı kısımlarında kırmızı benekli alabalık varmış ve dediklerine göre ülkemizde ancak birkaç yerde bulunuyormuş. Lezzetide hiçbir balıkla kıyaslanmazmış. Mahallenin altından geçen sularda ise sazan bulunuyormuş.
Bütün uğraşlarımıza rağmen balık tutamadan geri döndük.
Gevne çayı Ermenek Göksuyunn kollarından biri. Geyik Dağlarının eteklerinden çıkıp Ermenek Göksuyu ile buluştuktan sonra Akdenize dökülüyor.
Beyreli’nin yüz yılı aşan bir geçmişi var. Çevrede yaylalar var ama onlar baharda gelip güz aylarında Alanya tarafına göçüyorlar. Hasan Yüksek’in anlatımına göre Çamiçi mahallesine ilk olarak Boz Osman ile oğulları gelmişler. Köyün tek geçim kaynağı küçükbaş hayvancılık. Mala kışın köyde bakıyorlar yazın ise Kocaalan ve Aymugarı yaylalarına çıkıyorlar. Köy çok göç veriyor. Çumra, Konya, Aydın, Karaman ve Alanya’da köydekinden daha çok Beyreli var.
Köyün en büyük sorunu eğitim. Çocuklar dördüncü sınıfa kadar okuyabiliyorlar köyde. Beşten itibaren Hadim’de okuyor ve cemaat yurtlarında kalıyorlar. Ana baba şefkatine muhtaç çocukların yurtlarda kalması derinden yaralamış köylüleri.
Gevne vadisinin yamaçları ıssız görünüyor ama çok değil iki ay sonra cıvıl cıvıl olacak oralar. Aliefendi yörükleri, İsaklı, İspatlı, Keşşefli, Güççüklü, Deli Ahmatlı, Vikkilli, Kargıcaklı yörükleri dolduracaklar yaylaları.
Geçtiğimiz yaz Kocaalan yaylasında Hacıali’nin kızı Emine’nin düğününü yapmıştık. Bu yaz da Bahriye’yi gelin edeceğiz.. Hacıali şimdiden hazırlanıyor görkemli bir düğün yapmak için. Aslında bir yandan da yüreği sızlıyor kızları gittiği için. Çünkü onun eli ayağıydı kızları. Koyunu gece yaylımına bile çıkaran onlardı.
Benden bir okuntu size. Yaz aylarında Kocaalan yaylasında düğünümüz var, buyrun gelin.