Bir MHP'liden daha çok PKK'dan nefret ediyorum
Baransu: Ben Kürt'üm ama bir MHP'linin nefret ettiğinden daha çok PKK ve DTP'den nefret ediyorum..
Taraf gazetesinin en çok tartışılan muhabiri... Haberleriyle özellikle TSK’nın şimşeklerini üzerine çeken, ‘gazeteci’ Mehmet Baransu, hakkındaki iddialara cevap verdi. Akşam gazetesinden Nagehan Alçı'ya konuşan Baransu, "Ben Kürt’üm ama bir MHP’linin nefret ettiğinden daha çok PKK ve DTP’den nefret ediyorum" dedi.
Son dönemin en çok tartışılan gazetecilerinden biri Mehmet Baransu. Taraf’ta TSK ile ilgili birbiri ardına yaptığı haberler nedeniyle Türkiye’de yer yerinden oynadı. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı o ortaya çıkardı, Kafes Operasyonu’nu o yazdı.
Yaptığı haberlerle medyada ‘servis edilme’ tartışmalarını başlattı. Bir kısım medya ‘Bu haberler belli amaçlarla veriliyor’ diyerek onu topa tuttu. Ancak o kararlı bir şekilde yoluna devam etti ve bu yılın Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’nü aldı.
Peki bunca tartışmayı beraberinde getiren ‘gizemli’ gazeteci Mehmet Baransu kim? Mesleğe nerede başladı, bu haberlerin arkasındaki ilişkileri nasıl edindi?
Bu hafta Taraf muhabiri Baransu ile bir araya geldik ve onun ilginç hikayesini dinledik... Tartışılan haberleriyle özellikle TSK’nın şimşeklerini üzerine çeken, ‘asimetrik harekatçı gazeteci’ Mehmet Baransu, Fethullah Gülen’den servis iddialarına gülüyor: Siz yolsuzluklarla ilgili dosya yazarsanız size dosya gelir. Bu kadar basit. Emin Çölaşan’ın Minik Kuş’u yok muydu? Uğur Dündar’a telefonla ihbar gelmiyor muydu? Onlara neden servis ediliyor diye ses çıkarmadılar?
- İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Kafes Operasyonu, ödül aldığınız “Pimini çekip bombayı askerin eline verdi” haberi... Son döneme damga vuran haberlerin neredeyse tamamını siz yaptınız. Ama sizi aşağı yukarı bir yıldır tanıyoruz. Nereden çıktınız?
28 Şubat döneminde Aksiyon dergisinde çalışıyordum ve orada da böyle dosya haberler hazırlıyordum.
- O zaman hikayeyi başa saralım. Gazeteciliğe nasıl başladınız?
Erzurum’da oturuyorduk, liseyi orada okudum. Bir gazeteci komşumuz vardı. Bir gün arkadaşıyla şakalaşırken kör kurşuna hedef oldu ve öldü. Bu olay beni çok etkiledi. Gazeteci olmaya karar verdim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni kazanıp İstanbul’a geldim. Okulla birlikte çalışmaya başladım. AKŞAM’da staj yaptım. Ama Ilıcaklar’la olmadı. Gazete el değiştirecekti vs. Aksiyon dergisine girdim. 97’nin sonları. 2000’e kadar çalıştım. Orada değil de bir gazetede çalışmış olsaydım ismim o zamandan duyulurdu.
- Nasıl haberler yaptınız Aksiyon’da?
Sadettin Tantan’ın Bufalo, Balina operasyonlarını hatırlayın. Bunların yarısını ben Aksiyon’da, Tantan operasyonları yapmadan yazdım. Ama maalesef dergiler okunmuyor. Hele o dönem hiç okunmuyordu. Çıplak kadınlarla dergi satılmaya çalışılıyordu.
- Henüz üniversite öğrencisiydiniz. Öyle kritik haberleri nasıl yapabiliyordunuz?
Bu ilişkilerle ilgili bir şey. Mesela gümrük kaçakçılığı ile ilgili haberler yaptım. İlk haberden sonra zaten ihbarlar gelmeye başlıyor, takip ediliyorsun. Gün Sazak döneminde örneğin, Uğur Mumcu’nun silah kaçakçılığıyla ilgili kitabında çok yararlandığı birisiyle konuştum. Yaşım yirmiydi ama o dönem beni Gümrük Bakanı Rıfat Serdaroğlu dışarıda karşılıyordu, çünkü yolsuzluklarını çok yazdım.
-Bu kadar parlak haberlerle neden bir gazeteye geçmediniz?
O dönem beni Milliyet transfer edecekti. Mehmet Yılmaz olmasaydı!
- Mehmet Yılmaz neden set koydu size?
O gün Milliyet’te operasyon oldu. Benim anlaştığım haber müdürü, Yılmaz gelince ayrıldı. Benim iş de kaldı. Aksiyon 212 basın kadromu yapmayınca oradan mahkemelik olarak ayrıldım. Tazminatımı hâlâ alabilmiş değilim.
- Aksiyon’dan sonra ne yaptınız?
2000’de ayrıldım ve Yalçın Bayer’in yanına gittim. O dönem üç-dört kez beni yazmıştı. Köşesinde benimle röportaj yapmıştı. Bir dönem ona yardım ettim. Birlikte bir kitap hazırlıyorduk. Sonra maalesef kitabı çıkaramadık.
- O sıralarda da size haber servis ediliyor iddiaları var mıydı?
Ben bu iddialara sadece gülüyorum. Hayır yoktu. Siz yolsuzluklarla ilgili dosya yazarsanız size dosya gelir. Bu kadar basit. Mesela Emin Çölaşan’ın Minik Kuş’u yok muydu? Ya da Uğur Dündar’a Arena’da telefonla ihbar gelmiyor muydu? Onlara neden servis ediliyor diye ses çıkarmadılar?
YILIN GAZETECİSİ
- Bu yılın Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’nü aldınız. Pek çok köşe yazarı, yayın yönetmeni sizi tebrik etti. Ne hisssettiniz?
Öyle garip bir ülke ki burası! Ödül aldım diye bile üzerime geliyorlar. Tek bir şey söyleyeyim: O ödülü açık ara farkla aldım. Beni cemiyetten aradılar ve “Toplantı çok kısa sürdü” dediler.
- Abdullah Öcalan üzerine bir dosya hazırlığınız mı var?
Hayır öyle bir dosya üzerinde çalışmıyorum. Şu sıra bir kitap üzerinde çalışıyorum. Yaptığım haberlerle ilgili. Yakında çıkacak.
KÜRDÜM AMA PKK'DAN NEFRET EDİYORUM
- Taraf’tan önce Güneydoğu ile ilgili haberler yaptınız mı?
Aksiyon’dayken Güneydoğu’da operasyonlara katılıp haberler yapıyordum. Kuzey Irak’a kimsenin gidemediği dönemlerde gitmiştim.
- PKK’ya karşı haberler yapıyordunuz yani?
Tabii, bakın benim ailem Kafkas cephesinde 70’in üzerinde şehit vermiş bir aile. Ben Kürt’üm ama bir MHP’linin nefret ettiğinden daha çok PKK ve DTP’den nefret ediyorum. Bizim köy Ardahan’ın bir köyü. Köyümüz çok sefer PKK baskınına uğramıştır. Birçok yakınımı yol taramalarında kaybettim. DTP bizden oy alamaz.
- Taraf’ın zaman zaman örgütü sempatik gösteren çizgisinden rahatsızlık duyuyor musunuz?
Bazen PKK ile ilgili tutumlarından dolayı Taraf’ı eleştiriyorum. Şemdinli’de bir polis balığa giderken şehit oldu mesela. Bence bu haber manşet olmalıydı. En az Tokat kadar hassasiyet gösterilmeliydi. Gerçi son günlerde sert bir duruşları var. İyi bir noktaya geldi son 15 günde Taraf. Zaten bu nedenle PKK ‘Türk basınını okumayın’ diye açıklama yaptı. Türk basını dediği biziz!
ÇOCUĞUMUZ ABD'DE YAŞADIĞIMIZ İÇİN ORADA DOĞDU
- Sizinle ilgili iddialar biraz da hem son dönemde Taraf’ın tartışmalı çizgisinden hem de sizin cemaatle ilişkili olduğunuz inancından kaynaklanıyor. Bu ilişkiyi de Aksiyon’da çalışmanıza ve daha sonra ABD’ye gitmenize bağlıyorlar. Nedir bu ABD hikayesi?
Ben üniversiteden sonra Marmara İletişim’de master’a başladım. Çocuk cinayetleri üzerine çalışıyordum. ABD’de de çok çocuk cinayeti oluyordu o sıra. Orada akademik çalışma yapıp, tezimi öyle hazırlamaya karar verdim.
- ABD’ye master sonlarına doğru gitmenizde askere gitmeme isteği de rol oynamış olabilir mi?
Hayır, hiç. Ben askere geçen sene en zor dönemde gittim. Öyle olsa asıl o zaman gitmezdim. Biliyorsunuz artık 35’e kadar erteletebiliyorsunuz.
- ABD hikayesine dönersek... Nasıl finanse ettiniz gidişi?
1998’de babam emekli olunca o paranın üzerine biraz da ben koydum ve Başakşehir’den ev aldım. O evi ipotek ettirerek gittim ABD’ye. Önce evlendim, 10 gün sonra eşimle beraber gittik New York’a. Orada eşim de ben de çalışıyorduk. Kasiyerlik yaptık. Bir yandan da dil kursuna gidiyorduk. Sonra çocuğumuz doğdu.
- ABD’de mi?
Evet, şimdi bunu da dillerine dolarlar. ABD’de doğduğu için Amerikan vatandaşı. Ama biz zaten orada yaşıyorduk. Bazılarının karılarını, sevgililerini doğum için ABD’ye gönderme planlarını hatırlıyorum mesela. Uğur Dündar gibi. Ufuk Güldemir Habertürk’te yazmıştı da utanıp gidememişlerdi. Bizimki öyle değil.
- Master tezine ne oldu?
Orada başta Columbia olmak üzere çeşitli üniversitelerde dersler aldım, kütüphanelerinden yararlandım ama tezi buraya verecektim. Sonra buradaki hocam tek bir imza için çağırdı. Büyük masraftı. Gidemedim. Dolayısıyla master’ı bitiremedim. Nasılsa af çıkar sonra bitiririm dedim.
- Neden döndünüz ABD’den?
Zaten kalıcı gitmemiştik. Sonuçta ABD’de iyi para biriktirdik, evin ipoteğini kaldırdık ve döndük.
ASKERDE SORGUYA ÇEKİLDİM
- Taraf’taki haberler nasıl başladı?
‘Üsteğmeni Dağda Unuttular’ diye haber yaptım. Şırnak’tan tanıdığım biri aradı ve olanları anlattı. Araştırdım doğru, gazete de haberi bastı. O güne kadar asker eksenli hiçbir haber girmiyordu Türkiye’de. İlk budur. O askerin hikayesi çok etkileyiciydi. Adamı dağda unutuyorlar sonra da firar etti diyorlar. Aradan üç ay geçince de şehit ilan ediyorlar. Hani firar etmişti? Ben yaptığım her haberi yaşarım. Bu haberi de yaşadım. O askerin bir kızı vardı. Yarın öbür gün o kıza babasıyla ilgili ne diyeceksiniz açıklayın dedim. Ailesi belki mezarında Fatiha okuyacak, bulun onu diye yazdım.
- Bir de çok konuşulan Dağlıca haberi var...
O haber bana sızmadı, kendim buldum ve yaptım. Olayla ilgili gizlilik kararı vardı. Gittim erlerin avukatlarını teker teker buldum. Dosyaları onlardan aldık. Baktık ki inanılmaz şeyler var. Bir çocuğun üzerine yıkmışlar, ölmediler diye askerleri vatan haini ilan etmişler.
- Tam ordu ile ilgili böyle kritik haberleri yaparken askere gittiniz...
Haziranda gittim askere. Gitmesem yakalanıp hapis cezası çekecektim. İskenderun’da acemiliği yaptım, Çanakkale’de usta birliğine katıldım. Ben askeriyede sorgulandım. Tanımadığım iki kişi bir gün gelip beni Çanakkale adliyesine götürdü. Küfrettiler.
- Ne sordular?
Gazetedeki yazılara atıfta bulundular. “Nereden alıyorsun? Kimden alıyorsun?” Ama iki gün önce tanıdığım bir asker beni uyarmıştı. Ben de aileme haber vermiştim bir şey olabilir diye. Beni sorgulayanlara dedim ki: Sizin geleceğinizi biliyordum. Bana bu bilgiyi verenler sizin kim olduğunuzu bilirler. Kurtuluşunuz yok. Bunun üzerine ortam değişti. Beni bıraktılar.
YAŞ’TAN ÖNCE BELGENİN ASLI ÇIKAR DİYORDUM
-“İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı nasıl ele geçirdiniz?
Bir haber kaynağından aldım. Ergenekon’u izleyen diğer gazeteciler nasıl belgeler alıyorsa ben de bunu aldım ve güvendiğim kaynaklara doğrulattım. Aslı kayıp deniyordu ama ben 30 Ağustos’tan önce çıkmasını bekliyordum.
- Bekliyorsanız neden yazmadınız?
Nasıl yazayım? Ben hep belgeli yazıyorum. Şimdiye kadar hiç duyum haber yazmadım. Kendini çok büyük gazeteci zannedenler duyum yazıyorlar ama ben yazmam.
- Türkiye’yi sarsan haberlere imza atarken arada bir NTV haberi yaptınız ki... Trajikomik bir duruma düştü Taraf. Pişman mısınız?
Evet, o bana kaderin bir cilvesi oldu. İrtica eylem planının orijinal belgesi çıktığı gün NTV’nin saatinin GMT olduğu ortaya çıktı. Burada benim hatam oldu, özür de diledim ama sonuçta savcılığa yanlış kayıtlar gitmiş.