Yücel Kemendi
Biraz hava, biraz su
Birçok okurum geçen haftaki yazdıklarımın doğru olup olmadığını soruyordu.
İnsanlarımız o kadar samimi, o kadar saf ve temiz ki, her şeyi kendileri gibi zannediyor, yazılanlarda onlara çok garip geliyor tabi.
O tür soru soran okurlarıma cevabımdır, Yazdıklarım yazmak istediklerimin yarısı bile değildir bunu bilmenizi isterim.
Peki bugün ne yazmalıyım?
Bugün havadan - sudan yazmak istiyorum.
DSİ verilerine göre ülkemizdeki su kaynakları, bugünkü hoyratça kullanım devam ederse ve gerekli önlemler alınmazsa 2048’de bitecekmiş!
Peki, bunu bilmemize ve yetkililerin açıklamasına rağmen, bu hoyratça su tüketimi ve duyarsızlık neden?
Bilenler mi bilmezlikten mi geliyor. İşi ehline mi bırakmıyoruz, Eğitimsiz ve bilinçsiz bir toplum muyuz?
Hani millet olarak bilime, eğitime çok değer verdiğimizi söyleriz. Ufacık İşyerlerinde çalıştırdığımız mühendislerle, teknisyenlerle hava atarız ya. Peki gerçekte bunlar yalan mı?
Hayır bunlar doğru, Ancak bu çalışanlar kendi alanlarında hak ettikleri ücretle mi çalışıyor? Yoksa bunlar asgari ücretle her işte çalışan elemanlar mı? Yada hısım ve akraba, cemaat-cemiyet mensuplarımı? İşi ehline teslim ediyor muyuz, bunlara bakmak lazım.
Türkiye”nin su kaynakları bitmek üzere, denizlerimiz, göllerimiz, tehdit altında yer altı sularımız nerdeyse 10 yıl öncesine göre 50 metre çekilmiş durumda, tüm sularımız kirlilik, iklim değişikliği, aşırı avlanma gibi nedenlerle çökme noktasında.
Peki; 15 bin mezun su ürünleri mühendislerinden yada 20 binin üzerindeki Çevre mühendislerimizden neden gık yok dersiniz.
Çünkü hepsi alanları dışında çalışıyorlar, taksi şoförleri Fabrikada, inşaatlarda kendi işlerinin dışında her işi yapanlar bunlar.
Birde bunlara devletin kendi çıkardığı kanunlarla (Su Ürünleri Kanunu ile Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu) su ürünleri mühendisleri yetkisiz bırakılmış oda işin başka bir yönü,
Bu yazdıklarım bilerek gerçekleştirdiğimiz saçmalıklar. birde çok bilmişlikten kaynaklanan yada çok para kazanmak düşüncesiyle yaptıklarımız var ki bunlarda evlere şenlik.
Konya da yağış miktarı belli, Konya tarihte tahıl ambarı olmuş bir il olmasına rağmen, günümüzde tarımda aşırı su tüketen bitkileri ekmeyi marifet sayan bir anlayışı kabul etmek neyin nesidir? Onu da anlamak mümkün görülmüyor
Çok su tüketen bitki leri teşvik eden devlet cehaleti de neyin nesidir. Kısacası ülkemizde Su tarım ilişkisi tamamen plansız bizde onun esiriyiz galiba.
Tablo gerçekten vahim
Ülkemizdeki su kaynakları, bugünkü hoyratça kullanım devam ederse ve gerekli önlemler alınmazsa 2048’de bitecek! Her yıl 30 milyon ton inorganik madde, 900 bin ton üzerinde petrol, 950 milyon metreküp evsel atık denizlerimize dökülüyor. Yine denizlerimizde yada göllerimizde Aşırı avlanma ve yanlış balık yetiştirilmesi sonucu balıklarımızda sürekli bir azalma görülüyor.
Bu korkunç gidişatı engelleyebilecek, kontrol altına alabilecek insan kaynağımız varken neden yetkililer elleri kolları bağlı oturuyor?
Gıda Tarım ve Hayvancılık, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları, hem taşra hem müsteşarlık düzeyinde yetişmiş elemanlardan yararlanmak için daha ne kadar bekleyecekler acaba?
Balıklar tükenip, denizler çamur, akarsular ve göller kuruyunca mı, yoksa Konya ovası Çöl olunca mı uyanacaklar?
Bugünde bunları merak ettim.