Yücel Kemendi
Çanakkale savaşıyla ilgili yalanlar ve gerçekler
Bugün Çanakkale savaşların yazacağım. Bugün yıllarca ders kitaplarında, bugünde köşe yazılarında Çanakkale savaşını yazarken, bilerek ya da bilmeyerek yapılan yanlışlıkları ve yalanları yazacağım.
Kısaca dün bir şey yazmayanlar bugün hep Çanakkale”yi yazıyor, methiyeler düzüyorlar, bu yazdıklarının çoğunun yalan yanlış şeyler olduğunu söylemek için yazacağım.
Öncelikle Ders kitaplarımızda Çanakkale muharebeleri ile Mustafa Kemal ismi nasıl özdeşleş ondan bahsedelim.
“Türk kuvvetleri karadan atılmadıkça Boğazların geçilemeyeceğini anlayan İngilizler karşılarında Mustafa Kemal'i buldular. Mustafa Kemal emrindeki askerlerle savaş tarihine örnek zaferler ekledi. Çanakkale Savaşları, üstün düşman kuvvetleri karşısında Mustafa Kemal'in dünya çapında büyük bir komutan olduğunu ve Türk askerinin yenilmeyeceğini bütün dünyaya göstermiştir.”
Bu ifadelerle Arıburnu ve Anafartalar cephelerindeki başarı öyle bir abartılmış ki, Mustafa Kemal”in hiç alakası olmadığı halde 18 Mart deniz savaşında bile 'tek kahraman' olarak ortaya çıkarılmakla ne yapılmak istenmiştir gerçekten anlamakta çok güçlük çekiyorum
Bu savaşlarda Seyit Onbaşı veya Yahya Çavuş gibi alt rutbeli kahramanlarımızın isimlerden bahsedilirken bu bölgenin gerçek kahramanları diğer Osmanlı komutanlarından hiç bahsedilmemektedir.
Çanakkale muharebeleriyle ilgili sadece bu şekilde yanlış ve eksik bilgiler aktarılmamıştır. Mustafa Kemalin burada olanlarla ilgili söyledikleri de ya değiştirilmiş yada kesilip biçilerek bir kuşa benzetilmiştir.
İşte bu yazdıklarıma bir örnek;
Mustafa Kemal Paşa 1918 Mart'ında Ruşen Eşref'e bir mülakat verir. Mülakatın Cumhuriyet devrindeki ilk baskısı 1930'da çıkar. Şimdi ilk yayınındaki şu cümleyi beraberce okuyalım:
“Binaenaleyh zabitlerimiz, askerlerimiz hissiyat-ı vatanperverane ve dindaraneleriyle, şecaat-i mahsusa-i milliyeleri bu derece kuvvetli bir düşmana karşı Darü'l-Hilafe ve Saltanat kapılarını muhafaza etmekle cidden şayan-ı iftihar bir mevki kazanmışlardır.”
Metnin 1930 baskısında bakın neler yazılmıştır;
“Binaenaleyh zabitlerimiz, askerlerimiz hissiyat-ı vatanperverane ve diniyeleriyle, şecaat-i mahsusa-i milliyeleriyle bu derece kuvvetli bir düşmana karşı payitaht kapılarını muhafaza etmekle cidden şayan-ı iftihar bir mevki kazanmışlardır.”
Bu iki yazıda ne farklıdır buna neden ihtiyaç duyulmuştu kısaca ondanda bahsedelim 1918'de, Hilafet ayaktadır Onun için o yıllarda dindarlık duygularıyla Hilafet ve Saltanatın Merkezi olan İstanbul'u koruduklarını söylerken 12 yıl sonra laiklik dayatmasından çekinerek aynı konuşmayı yeniden yayınlarmış gibi yapacak ve Hilafet ve Saltanat Merkezi (Darü'l-Hilafe ve Saltanat) kelimelerini keserek yerine başkent anlamındaki payitaht kelimesini yazılmıştır.
Bu değişikliklerle Kemalistler hiç yüzleri kızarmadan uydurdukları tarihi bize gerçek tarih gibi yutturmuşladır.
Birde Mustafa Kemalin hayatında iki tane önemli 19 Mayıs vardır. Biri Samsun'a çıkışı, öbürü ise Çanakkale'deki 19 Mayıs harekâtı.
Malum şahsiyetler 19 Mayıs günü Mustafa Kemal”in 19.Tümen Komutanı olarak giriştiği taarruzdaki rolünden bahsederken 19 Mayıs taarruzunda kendi cephesinde mühim önemli olaylar olmamış gibi gösterilmişlerdir
Ben burada ders kitaplarına girmeyen köşe yazılarında yazılmayan 19 Mayıs”tan bahsetmek istiyorum.
Bakın 19 Mayısla ilgili o yıllardaki olay, Genelkurmay arşivlerinde nasıl yazılmıştır.
“19 Mayıs sabahı saat 3,30'da Yarbay Mustafa Kemal'in başında bulunduğu 19. Tümen Arıburnu cephesinde taarruza geçmiş, 5,30'da bir sonuç alınamamış, 7,00'da Tümenin sağ kanadına düşman karşı taarruz düzenlemiştir. 10'da ise Kuzey Grubu Komutanlığı taarruzu durdurmuştur”.Genelkurmay'ın Çanakkale Tarihi (cilt V, 3. kitap) ile İngiliz Deniz Harekatları Tarihi'ne (c. III, s. 25)
Bir başka abartıdan daha bahsetmeden geçemeyeceğim
Biz Çanakkale 19 Mayıs Taarruzunda Anzak”lara dünyayı dar ettik tamamına yakın Anzak”ı öldürdük diye yazarken,
Avustralyalı tarihçi Robin Prior bu olayı şöyle yazar: “Mustafa Kemal'in en iyi saatleri olmayan 19 Mayıs'taki feci karşı saldırının başında olduğunu ve burada ölen Türklerin sayısınında anlatılanların çok üstünde olduğunu belirtmektedir.
Prior'a göre 19 Mayıs taarruzu bütün Çanakkale Savaşı'nda Türklerin yaşadığı en büyük felaket oldu. 30 veya 42 bin Türk askerinden 10 bini kaybedilmişti. Ölü sayısı 3,500'dü. Peki Anzakların kaybı 'ağır' mıydı? Prior'a göre Anzakların sadece 160 ölü, 486 yaralısı vardır! 3 bin şehide karşılık 160 ölü diye yazmaktadır
Hangisi doğru bunu da iyi değerlendirmemiz lazım
Hocam bizim tarihi bilgilerimize inanmanız gerekirken ta Avusturalyalı tarihçiye inanıyorsunuz diyenlere vereceğim cevap, birde bizden birinden bahsetmek olacaktır tabi, Kuşa çevrilerek basılabilen Esad Paşa'nın hatıratı da Robin Prior un yazdıklarını doğrular türdendir. Peki bu konuyla ilgili cephede Mustafa Kemal'in yanında bulunan ve İstiklal Savaşı komutanlarından Fahreddin Altay'ın hatıraları ne diyor? Birde ona bakalım
“Safha safha devam eden bu saldırı sırasında Mustafa Kemal sol yanındaki 13. Alay'ın bu saldırıya katılması için emir vermiş, fakat saldırı sırasında alayın YARIDAN FAZLASININ eriyip gittiğini gözlerimle görmüştüm.” (s. 97)
Ben burada birilerini karalamak için bunları yazmadım. Çanakkale şavaşlarını sadece bir kişiye mal etmenin yanlış olduğunu yazmak istedim. bu savaşın Osmanlı Devletinin kahraman komutan ve askerleri tarafından kazanıldığını bu payeninde onlara verilmesi gerektiğini anlatmak için yazdım.
Biz birinci dünya savaşında Çanakkale cephesinde olduğu gibi birçok cephede büyük zaferler kazandık bu cephede Mustafa Kemal vardı diye diğer cepheleri görmemezlikten gelmemiz kanıma dokunuyor onu için yazmak istedim,
O kadar…