CHP kendi baharını mı yaşıyor?

CHP kendi baharını mı yaşıyor?

Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür, köşesinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin “sol”u daha iyi temsil etmek için yaptığı hazırlıkları değerlendirdi

Kurulduğu yıldan bu yana hep bir devlet partisi hüviyetiyle hareket eden CHP’nin artık değişime ihtiyacı olduğu için yenilik hazırlıkları yaptığını anlatan Sabah Yazarı Mahmut Övür, bu hazırlıkların neden hüsranla sonuçlandığını yazdı.

İşte Mahmut Övür’ün “CHP kendi baharını mı yaşıyor?” başlıklı yazısı

CHP'nin cumhuriyetle yaşıt tarihinin önemli bir bölümü devlet partisinden halkın partisine geçiş sancısıyla geçti.
1959'daki "İlk Hedefler Beyannamesi" de 1966'da ortanın solu yaklaşımı da hatta Ecevit'in 70'lerdeki sosyal demokrat çıkışı da bunu başarmaya yetmedi.
Deniz Baykal'ın "yeni sol" arayışları ise ölü doğduğu için hiçbir etkisi olmadı. Ve CHP, 2002'deki AK Parti iktidarıyla eskisini aratmayacak kadar "devlet partisi" imajına büründü.
Son iki yıldır, 22 Mayıs 2010'dan bu yana Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte derin bir altüst oluş yaşıyor. Vesayet sisteminin "Biraz değişim" arayışının bir ürünü olarak devreye sokuldu ama geldiğimiz noktada 1930'ların "6 oku" ile CHP'nin, Türkiye toplumuyla buluşamayacağı görüldü. Bunda vesayet sistemini gerileten 12 Eylül 2010 referandumunun etkisi büyük.
O referandum, siyasete kurumların desteğini kaldırmış, halktan oy almanın önünü açmıştı.
"Yeni CHP" bu zeminde siyaset yapacaktı ve bu nedenle mevcut siyasetini gözden geçirmeliydi. Son iki yıllık iç iktidar kavgası bittiği için CHP, önümüzdeki hafta 17-18 Temmuz'da yapılacak 34'üncü Olağan Kurultayı'na yeni siyaset arayışıyla gidiyor.
Dün ortaya çıkan "CHP'de 4 eğilim" arayışı bu çabanın bir ürünü. Biraz rahmetli Turgut Özal'ın Anavatan'ını hatırlatsa da CHP açısından yeni bir durum... En azından içindeki farklılıkların adını koyması bile yeni bir hamle.
Böylece CHP içinde, sosyal demokratların, sosyal liberallerin, sosyalistler ve Kemalistlerin olduğu gerçeğini kabul ederek "tek yapı"nın hakimiyetinde olmadığını topluma deklare ediyor.
Daha önce bu köşede birkaç kez yazdık, CHP kurucu parti olması nedeniyle "tek parti" döneminin siyasi yaklaşımını yeniçağa uyarlamada etkili olamadı.
Bunda toplumdaki oy oranı yüzde 5-10'u geçmeyen Kemalizm'in çok etkisi var.
CHP'nin sorunu bunu değiştirip değiştiremeyeceği... Kemalizm gömleğini değiştirmese bile sosyal demokrasiyle bir senteze varıp "Neo Kemalizm" adıyla yoluna devam edebilir. Çünkü parti yönetimi de, tek tek siyasi aktörler de yüzde 20-25 arasına sıkışan bir CHP'nin iktidar olamayacağını biliyor.
4 eğilimli CHP, bu arayışın bir ürünü... Bir anlamda iç iktidarı 4'e bölerek partinin nefes alması hedefleniyor.
Tüzük kurultayının yapıldığı 26 Şubat öncesi Ankara Çukurambar'da aralarında CHP yönetiminden bazı isimlerin de bulunduğu bir grupla buluşmuş ve bir CHP'linin şu sözlerini yazmıştık:
"CHP daha çok demokrasi, daha çok özgürlük ve adaleti savunmak zorunda... Ama bunu bugüne kadar parti içinde yüksek sesle savunamadık. Liboş ve Amerikancı damgası yemekten korktuk, sustuk." Bir parti "Demokrasiyi, özgürlüğü ve adaleti" sadece "liboş" olmak kaygısıyla savunamıyorsa toplumla buluşabilir mi?
Anlaşılan daha önce yazdığımız şu tespitin gereği biraz geç de olsa yapılıyor:
"Şimdi, Arap Baharı benzeri bir CHP baharından söz edebiliriz."
Kurultay, "Bir adım ileri iki adım geri"ye esir olmazsa ve CHP yeni kadrolarla takviye edilirse, bu baharın başlangıcı olabilir.