yazar-64
Cırcır Böcekleri ve Emma
Recaizade Mahmud Ekrem’in bir tarafında olduğu “abes/muktebes” tartışmasından bu yana şiir ve kulağın arasındaki gizli aşk, sanat dünyasının en muteber dedikodusudur. Onları birbirine bağlayan sevginin adının musiki olduğunu biz en şumullü şekliyle Yahya Kemal’den duyduk. O yüzden sözle musiki adeta birbiri için yapılmış, bir bütünün ayrı parçaları gibidir.
***
Hatırlanacak olursa “Helena Paparizou – 1” başlıklı yazımda Paparizou’nun 2005 Eurovision şarkı yarışmasında İngilizce şarkısı ile kendi dilinde (Yunanca) söylediği şarkı arasında subjektif bir mukayese yoluna gitmiş ve şunları söylemiştim: “Yarışmanın birincisi yine İngilizce bir şarkı oldu şarkıyı birinci yapan bu sefer Yunanistanlı bir sanatçı Helena Paparizou olmuştu. Oysa ben sanatçının kendi dilinde söylediği “I Agapi Sou Den Menei Pia Edo” isimli eserini daha çok beğenmiştim. Grek dilinin “s” aliterasyonları ile şarkının ezgisi ve sanatçının güzel sesi bir araya gelince etkilenmemek mümkün değildi.”
O zaman ben bu bahsedilen şarkının bendeki tesirini Grek dilinin bir özelliği ile de alakalı olan “s”lere yormuştum. Ancak işin sadece bir dildeki sese ve yapı özelliğine dayanmadığı, işin biraz da o şarkının güftesini yazan o dile mensup, söz yazarıyla yine şarkıyı okuduğu dile mensup sanatçıyla bağlantılı olduğu kanaati bende İngiliz sanatçı Emma Bunton’u dinledikten sonra hasıl oldu. Emma’ya geçmeden önce yukarıdaki düşüncelerimi biraz daha genişletme sadedinde birkaç şey daha söylemek istiyorum:
Konu sanatçının sadece kendi dilindeki şarkıyı söylemesi ile alakalı olmasa gerek İş sözü yazanın da, bestesini yapanın da şarkıyı söyleyenin de ait olduğu dilin ortaklığına dayanıyor. Şunu diyebilirim ki İngiliz bir sanatçıdan İngilizce bir şarkıyı tekrar tekrar kendimi vererek dinlemeden önce İngilizce şarkıların bestelenirken baya bir çaba sarf edildiğine ama buna rağmen bu durumun bu dilin müziğin estetiğinden mahrumiyetini kapatmaya yetmediğini düşünürdüm. Oysa şimdi öyle inanıyorum ki dünyada şarkı söylenmeyecek bir dil yok yeter ki onu söyleyecek o dilin gerçek mensupları olsun.
Benim bu ifadem akıllara şöyle bir soruyu getirebilir: Peki bizim dilimizde söylenen bunca şarkılar neden güz mevsiminde savrulan yapraklar misali savrulup gidiyor? Ben de derim ki o zaman üç ihtimal:
Birisi, başka dillere özenti ki, kendi dilinde söylediği şarkıyı şarkıyı bile hayran olunan dilin aksanında söylettirir/yazdırır/bestelettirir.
Birisi, eğitimsizlik, o hususta fikir beyan etmek konservatuar hocaları dururken, bana düşmez…
Bir diğeri, biraz da birinci ihtimalle alakalı olarak, her zaman belden aşağı vurma ve –onlara yakışır bir incelikle ifade etmek gerekirse- hayvani dürtülere hizmet etmektir ki bu da mahallisinden popuna varana kadar organize bir gayenin ürünüdür. Bunu da dejenerasyonla izah etmek yeterli olur kanaatindeyim.
CIRCIR BÖCEĞİ KIVRAKLIĞINDA BİR ŞARKI
Emma Bunton’u cırcır böcekliği kıvraklığında bestelenmiş ve kendisiyle de özdeş bir sevimlilikteki “Crickets For Anna Maria” isimli şarkısıyla tanıdım. Şarkı adeta tatlı bir telaşı ve sevimli bir kaçamağı saklıyordu bağrında… O yüzden yolda yürürken bu şarkıyı her dinlediğimde kendimi bu kaçamağın ve telaşın içinde bulur, bir yerlerden bir şeyler kaçırma, bir yerlere bir şeyler yetiştirme makamında görürüm. Görürüm de o ritme uygun hızla atmaya başlarım adımlarımı… Şarkının mısralarındaki kısalık da bir yerlere kısa sürede bir şeyler bırakmak veya yetişmek için ve daha çabuk söylenmek için kısa yazılmış adeta…
Hey Maria Papa said
You better go to bed
Maria Mama said
You better go to bed
And little sister said
You better go to bed
The older brother said
You heard what Papa said
You better say goodnight
You better shut the light
And Papa told you no
You can't go out tonight
But Papa didn't know
Maria had a date
And couldn't let him wait
So in a little while
She waited till the lights were low
She went out the window to her beau, and so
There's a lot of huggin' then
A lot of kissin' then
A lot of huggin' him
A lot of kissin' him
A lot of happy talk
A lot of moon above
But very little time
But very little time
To make a lot of love
To make a lot of love
Which is a normal thing
To make a lot of love
For it was summertime
When all the crickets sing
And in the summertime
When anyone's in love
The crickets sing a happy song
But they didn't do their repetoire for long
Suddenly the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the uncle came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you this
It was a dirty shame
Because the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the cousin came
And even dozencame
And I can tell you this
Do-do-do-do
When anyone's in love
The crickets sing a happy song
But they didn't do their repetoire for long
Suddenly the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the uncle came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you this
It was a dirty shame
Because the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you
Suddenly the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the uncle came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you this
It was a dirty shame
Because the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you
Suddenly the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the uncle came
And then the cousin came
An even dozen came
And I can tell you this
It was a dirty shame
Because the Papa came
And then the Mama came
And then the sister came
And then the brother came
And then the cousin came
Bir sonraki yazımızda Emma’dan ve şarkıları üzerinde daha ayrıntılı olarak duracağız. Esen kalınız.