'Çölaşan Doğan'dan şantajla para cukkaladı!'

'Çölaşan Doğan'dan şantajla para cukkaladı!'

Çölaşan oturmuş, karşısında yüzüne battaniye sarılmış 'hayali ihracatçı'. İşin esası başka oysa. Çölaşan soruyor, Çölaşan yanıtlıyor.

- Nagehan Alçı, Akşam gazetesindeki köşesinde Emin Çölaşan'a yüklenmeye devam etti. "Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili tek şey yazamaz ya da bu yazdıklarıma dair tek dava açamaz. Açsın da görelim... " diyen Alçı yazısında öyle sözler yazdı ki, Çölaşan'dan dava kesin gibi görünüyor.

İşte Alçı'nın yazdıkları:

"Cumartesi günkü yazımda hayatı boyunca kendini 'namus timsali' olarak sunan Emin Çölaşan'ın nasıl 'ahlaklı' işler yaptığını yazdım. Şunları sordum: 'Uzan-Doğan kavgasının en keskin günlerinde patronu Aydın Doğan'a gidip 'Uzan, 500 bin dolar öneriyor, n'apayım?' diyen, adeta kendi patronuna 'Bana bu kadar parayı vermezsen Uzan'ın adamı olur, senin aleyhine yazarım' diye şantaj yapan bu 'namus timsali' Çölaşan değil miydi?
'Bana şu kadar yüz bin dolar vermezsen Uzan'a gider, onun adamı olurum' diye kaç defa Aydın Doğan'ı şantajla tehdit etti?
'Her türlü yolsuzluğu cesurca yazarım' deyip de, Uzan'a dair eline gelen onlarca yolsuzluk belgesini masa altına sakladı mı, saklamadı mı? Niye kalem oynatmadı o konuda?
Bu soruları yönelttim ve 'Namustan, şereften, haysiyetten en son söz etmesi gereken insanların 'namus timsali' diye kendilerini pazarlaması karşısında insanın kahkaha atası geliyor' dedim.

ÇÖLAŞAN BU YAZDIKLARIMA DAVA AÇAMAZ

Çölaşan bu yazdıklarımla ilgili tek şey yazamaz ya da bu yazdıklarıma dair tek dava açamaz. Açsın da görelim... Açarsa mahkemenin talebiyle banka dekontları, şahitler, belgeler önüne çıkar ve daha çok rezil olur. Haydi bakalım, Çölaşan şantaj yapmadığını, böyle tehditlerle Aydın Doğan'dan -kendi tabiriyle- para cukkalamadığını söylesin... Tek laf edemez bu konuda! Ama darbecilerin emriyle, Özel Harp Dairesi yöntemleriyle saldırmayı ve birilerine organize saldırtmayı bilir. (...)

HAYALİ İHRACATÇIYLA HAYALİ SÖYLEŞİ

Çölaşan'ın 'namus'unu sergilediği böyle çok örnek var. Hepsine yerim yetmez ama yeri gelmişken bir tanesini daha hatırlatayım: 80'lerin ortaları. Milliyet'te koskoca bir röportaj. 'Hayali ihracatçıyla söyleşi' başlıklı. Çölaşan oturmuş, karşısında yüzüne battaniye sarılmış 'hayali ihracatçı'. İşin esası başka oysa. Çölaşan soruyor, Çölaşan yanıtlıyor. Hayali ihracat değil, 'hayali röportaj' anlayacağınız!