Cumhuriyet neyi başardı?

Cumhuriyet neyi başardı?

Bugün Gazetesi Yazarı Vedat Bilgin, Mustafa Kemal'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin bazı ulusalcı cenah tarafından çelişik cümlelerle savunulduğunu köşesinde yazdı

"Tehlikenin farkında değil misiniz, cumhuriyet elden gidiyor" diyen bir söylemin ve bu söylemi üreten kesimlerin en büyük çelişkilerinin cumhuriyetin başarılarını görmemek ve cumhuriyete güven duymamak olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet esas itibariyle monarşik rejimin zıttı olan, meşruiyetini halktan alan insanların yönettiği eşit yurttaşlar topluluğunun adıdır. Burada soy ve asalete dayanan aristokratik ayrıcalıklar olmadığı gibi dini bir zümreye yani teokrasiye dayanan imtiyazlar da söz konusu değildir. Cumhuriyette aynı siyasi topluluğun eşit üyeleri ve meşruiyetini bunlardan alan bir yönetim söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti de bu idealler üzerine kurulmuş bir cumhuriyettir. Kuruluş şartlarının çok büyük zorluklar altında gerçekleştiği dolayısıyla cumhuriyet idealine giden yolun zor olduğu bilinen bir hakikattir. Her şeye rağmen cumhuriyet geçen 89 yılda her yıl bir öncesinden daha hızlı olarak ileriye doğru gitmektedir. Bunu anlamak için üç alandaki gelişmelere kısaca bir göz atmak yeterli olabilir. Toplumsal olarak cumhuriyetin başardıklarına bakıldığında katedilen mesafenin baş döndürücü olduğu görülecektir. Cumhuriyet kurulduğunda yoksul, asgari sağlık imkânlarından mahrum 13 milyonluk Türkiye'nin, bugün 75 milyonluk sağlıklı bir demografik yapıya ulaşması az şey değildir. Toplumsal gelişmenin en önemli göstergelerinden biri olan kentleşme oranlarına bakıldığında, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda geri bir tarımsal toplum manzarası gösteren Türkiye'nin bugün nasıl değiştiği açıkça görülecektir. 1920'lerin Türkiye'sinde yüzde 15 civarında olan kentleşme oranının bile gerçeği yansıtmadığı o yıllarda, kent denilen yerlerin "idari taksimata" göre belirlendiği dikkate alınırsa, bugün yüzde 80'lere yaklaşan kentleşme oranı tam anlamıyla bir toplumsal devrim yaşandığını ortaya koyacaktır. Kentin pazar, üretim, mesleki farklılaşma, eğitim, kültürel üretim, sınıflaşma, bireyleşme gibi dinamikleri içinde barındırdığı düşünülürse, bugünkü toplumsal yapının sahip olduğu kuvvet daha iyi anlaşılacaktır. Nitekim bugünkü toplumsal dinamizmin en önemli kadroları, eğitilmiş nitelikli işgücü ve dünyanın her bir köşesinde yaptığı işlerle kendini gösteren girişimciler toplumsal bakımdan cumhuriyetin açtığı yolun ortaya koyduğu eserlerdir.