Esat Çoğal
Dünyanın 7 harikası
Sevgili nitelikli okurlarım, bu hafta sizlerle dünyanın 7 harikası bir çocuk gözüyle neymiş onu paylaşayım istedim.
Bir grup öğrenciye dünyanın şu an bulunan 7 harikasını sıralamaları söylendi. En çok oylananlar seçildi, sonuçlar bilindiği gibiydi ama bir anlaşmazlık vardı !
1. Mısır'daki Büyük Piramit
2. Tac Mahal
3. Büyük Kanyon
4.
5.
6. St. Peter's Basilica
7. Çin Seddi
Öğretmen oylamaları alırken öğrencilerden birinin kağıdını henüz bitirmemiş olduğuu farketti. Ve öğrenciye bir sorun olup olmadığını sordu.
Öğrenci; “Ben hepsini kafamda tasarlayamadım çünkü çok fazla harika var” diye cevapladı.
Öğretmen; “iyi o zaman bize aklındakileri söyle belki yardım edebiliriz” dedi.
"Öğrenci utandı, sonra okumaya başladı:
"Bence Dünyanın 7 Harikası .....
1. Görebilmek...
2. Duyabilmek...
3. Dokunabilmek...
4. Tadabilmek...
5. Hissedebilmek...
6. Gülebilmek...
7. Sevebilmek."
Sınıf yere iğne düşse sesini duyabilecek kadar sessizdi. Bizim gözlerimizle ördüklerimiz, basit sıradan şeyler ve onları biz harika yapıyoruz.
Nazik bir hatırlatma:
Hayattaki en kıymetli şeyler elle yapılamaz veya insan tarafından yaratılamaz.
Gerçekler bizim görebildiğimiz kadar basit değildir !!!
Hoşça, sağlıcakla kalın. Ama en önemlisi adam gibi adam kalın.
+++
HAFTANIN ÖYKÜSÜ:
İNANMAK VE GÜVENMEK.
İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu. Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı.
Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu. 'Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden bir şey olduğu belli… Benimle paylaşmak ister misin?' diye sordu yaşlı adam. İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da, 'Sana yardım edebilirim' dedi. Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi: 'Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi. Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.
İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500 bin dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller'e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına. 'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü. John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu. Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri doğurdu. Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti.
Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi. Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı. Hemşire 'Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir' dedi. 'Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor' diye ekledi. Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.
İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı. Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı.
Birden, hayatının akışının değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.
Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı.
Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.
++++
BİRAZ DA GÜLELİM:
DOLMUŞ MUHABBETLERİ
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...
Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim
Yolcu: - Abi Heykel'e çıkıyo mu?
Şoför:-Yok abi, yanından geçiyo.
Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte
Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı
aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs
geldi. Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp,
- Bir Monte Carlo' dedim!
Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi!
İşte o an benim ve şoförün bittiği andı.
- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle birlikte
güler söylediğine şoför kadını indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz?
Şoför: - Niye sen mi kullancan???
- Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri
Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
Bizim şoför olaya hakim:
- Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi...
İstanbul'dayız... Dolmuşa bindik, dolmuş doldu, tam kalkıcak,
elemanın biri açtı kapıyı. İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3
kişi arkada 4 ... Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı?
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım
Yolcu: Şoför bey müsait bi yerde inebilir miyim?
Şoför: Bi dene bakalım inebilir misin?
Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o
anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse
bindi. Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri
şoföre parayı uzattı:
-Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?