Haşim Akın
Eğittik mi öğüttük mü?
Eğitim fakültelerinde eğitimin tarifinde “istendik davranışların değiştirilmesi” diye bitti eğitimin tanımı… Bir mekâna sizin arzunuzla alınan veya hapsedilen, sizin hazırladığınız ve doğru bulduğunuz plana göre eğitim uyguladığınız insanları değiştirdiğinizi düşüneceksiniz değil mi? Gerçekten değiştiler… Bunu inkâr etmek zor… Nesi değişti biliyor musunuz? İnsanlık anlayışı ve fıtratları değişti.
Zaman içinde gördüğümüz örnekler, iyiye doğru değiştirebildiğimizi göstermedi. Önce samimi olmadık / olamadık... Kime neyi öğreteceğimiz konusunda kafalarımız ciddi olarak karışık kaldı. Aileler çocukları için sadece iyi bir meslek ve bol maaşlı bir iş planladı. Çocuklarının okulda geçirdiği zamanı önemsedi. Bunu onların ahlaki ve bilişsel gelişimi için değil de başından gürültüsü gitti için yaptı. Ben yaz tatilinin başında “Hocam bu okullar niçin tatil oluyor? Şimdi ben üç ay bu çocuğa nasıl sahip olacağım? Okulda olması ve nerede ve kimin kontrolünde olduğunu bilmem daha iyiydi…” diyen velileri bilirim. Devlet erki, çarkı döndürecek yeterli elemanı bekledi. Fabrikalar, iyi iş gücü olmalı dedi… Ama sadece iyi iş gücü de yetmezdi ve bol tüketime alışmış nesli arzu etti…
Veliler, öğretmenler, eğitim politikasını belirleyecek yetkililer geleceğin inşasında rol alacak yürekli aslanları yetiştirmeyi hedeflemedi. Her birinin diğerinden daha farklı hedefleri vardı ve bunlar yarıştı. Sonrada canavara dönüşmüş bir nesil karşımıza çıktı.
Neredeyse gün geçmiyor ki bir okul ve cinayet haberi gelmesin. Arkadaşını vuranlar, öğretmeni bıçaklayanlar… Şimdi iş üniversiteye kadar sıçradı. Biz hep pansuman tedavilerle uğraşıyoruz. Kitapları yeniledik. Her yıl yeni kitaplar sisteme dâhil oluyor. Ama sonuç daha iyiye gitmedi. Lise eğitimini tamamlamış ve dört yıl da üniversite okumuş birisi, hocasını önce bıçaklayacak sonrada tabancayla vuracaksa… Burada kimi suçlamalı… Bakanlık veya üniversite teşkilatı buna ne diyecek? Bu konuda acil eylem planları konuşuldu mu? Bir adım atıldı mı? Yoksa ölenin yanına kar mı kalacak?
Biz tüm bu eğitim serüveninde İnsana saygıyı öğretemedik. Sadece kendini düşünen ve kendisinden başkasının hayatına saygı duymayan bencil nesil; uzaydan gelmedi. Bunlar bu toplumun çocukları... Bizim 20-30 sene önce yetiştirdiğimiz öğrencilerin evlatları. “Oğlum okulda dayak yemeden gel. Şayet birisiyle kavga yapacak olursan mutlaka onu döven sen ol!” diye öğüt veren babayı bu eğitim sistemi yetiştirmedi mi?
Biz yıllar önce dini argümanları kullanmayan, İslami referanslardan şiddetle kaçan bir eğitim sistemi ve modelinin varlığını bilir ve bundan şikâyet ederdik. Tamamen materyalist bir kafayla donattık çocukları. Acımayı bir zaaf olarak tanıttık. Sonra filim ve dizilerimiz buna destek oldular. On yılın üzerinde devam eden dizilerde mafyalar tarafından öldürülen adam sayısını yönetmenlerin de bileceğini sanmam. Bırakın figüran rolünü oynayanları, önemli karakterlerin bile sayısı kayıp. Orada kazanmak ve hayatta kalmak için mutlaka başkasını öldürmek gerekti. Hatta bunun için mahkemeye ve adalete de ihtiyaç yoktu. Kişi kendisi duyar, düşünür ve suçlu olduğuna karar verirdi. Sonrada infazını gerçekleştirir. Peki, bugün neyi ne kadar değiştirdik? Eleştirdiğimiz hususlar düzeldi mi?
Türkiye’de SEKAM adlı sosyal araştırmalar yapan bir şirket var. Bunların 2016 yılı raporunda gençlerin %35’i babama bile güvenmem diyor. %20 oranında bir genç ise bu konuda kararsız. Yani güvenemeyecek babasına… Böyle bir toplumun arkadaşına ve öğretmenine güvenmesini beklemek beyhude olur.
Buraya nasıl geldiğimizi iyi düşünmek ve sebeplerini bulmak lazım... Başkası bizim için düşünecek ve çözüm bulacak değil. Güzel binalar, akıllı tahtalar, dijital oyuncaklar, her yıl bedava dağıtılan kitaplar iyi evlat ve nesil yetiştirmiyor. İnsan, insanın gölgesinde yetişir. Güzel örnek olacak numuneler yok oldu. Başkaları parlatıldı. Sonra da durum malum… İnsan fıtratını bozmadan, insanın yaratıcısıyla ilişkisini yok etmeden, tarihi dokuyu koruyarak, başkalarına çok da özenmeden oluşturulacak bir sistem ve anlayışa ihtiyaç var.
Değilse bu deryada hep birlikte boğulacağız. Allah muhafaza…