EML'nin 1985'den sonrası

1985 yılında Konya Endüstri Meslek Lisesi metal işleri bölümünü bitirdim. O gün bu gündür okulun yanı başından bile geçmek nasip olmamıştı.  Hafta sonu yapılan KPSS için eski adı ile Gazi Lisesi yeni adı ile Konya Lisesi’ndeydik. Bu sefer sınava giren çocuğumdu. Sabahın erken saatlerinde Seydişehir’den yola çıktık. Seydişehir’deki otobüs ve dolmuşlarda yer yoktu. Bu nedenle yüzlerce insan kendi özel araçları ile yola çıkmışlardı. 

Sınav günü olması münasebetiyle saat sabahın 08.30’unda bile müthiş derecede yoğun bir trafik akışı vardı. Stadyuma dönülecek kavşaktaki kırmızı ışık dört defa yanıp sönmesine rağmen beşinci defada ancak geçebildik.

Gazi Lisesi’ne vardıktan sonra gördük ki; öğrenciler sıraya geçmiş, aileler heyecanlı bir şekilde onları izliyorlar… Görüntü itibarı ile had safhada güvenlik tedbirleri alınmıştı. Kız öğrencilerin saç tokalarına kadar didik didik arama yapılması dikkat çekiciydi. Kısaca geçtiğimiz günlerdeki kopya olaylarından ders alınmış ve “yoğurdu üfleyerek yiyorlardı.” 

Sınav başladıktan sonra iki saat gibi boş bir vaktimiz vardı. Eşime döndüm ve “gel şu benim lise yıllarımın geçtiği okula gidip gezelim ve eski günlerimi birlikte yâd edelim” dedim ve yavaş adımlarla yola koyulduk. Sabahın bu erken saatlerinde önce Macur (Muhacir) Pazarı’nı şöyle bir turladık. Gördüm ki Pazar; 1980’li yıllardan bugüne ürün itibariyle çok fazla bir değişikliğe uğramamış. Yani tezgâhtaki ürünlerin büyük bir kısmını sebzeler, geri kalanlarını da yine meyveler süsülüyordu. Bu geçen sürede pazarın üstü kapatılmış ama alanı da oldukça küçültülmüştü.

Sebze Pazarının hemen yanı başındaki Balık Pazarı ülkemizdeki ender güzellikteki balık pazarlarından birisi olmuş. Balık pazarları; alışveriş yapmasam bile hep uğradığım mekânlardır. Oralara karşı başka türlü bir zafiyetim vardır.  Benim için Seydişehir Balık Pazarında bulunmayan çok değişik balık türlerini görmek ayrı bir zevkti.

Balık pazarındaki güzellikleri geride bırakarak, okullar güzergâhına doğru ilerlerken yaşlı bir kadının sağına soluna bakmadan yola atlaması ve karşıdan gelen aracın acı fren sesi ile çevredeki vatandaşların irkilmesi bir oldu. Allah’tan sürücünün dikkatli davranması, üzücü bir kazaya neden olmadı. 

Meram Endüstri Meslek Lisesi’nin önüne varınca moralimi bozan bir olayla karşılaştım. Bir bayanı okulun bahçe duvarına oturmuş hıçkırarak ağlarken gördüm. Annesi, sınavlara giremediğini ve kızının bu yüzden ağladığını söyledi. Hangi nedenle sınava giremediğini bilemiyorum. Bu üzüntü veren bir olaydı.

1980–1983 yılları arası üç yılımın geçtiği okula vasıl olduk. Meram Endüstri Meslek Lisesi’ne, o zamanlarda Bozkır İlçemize bağlı olan Ahırlı Ortaokulu’ndan gelmiştim. Deyim yerinde ise damlada yüzerken denize atlamıştım. Büyüklerim, benim hakkımda böyle karar vermişler ve bunu da uygulamışlardı.

Saraçoğlu Mahallesi’nde ablamın evi vardı. Oradan otobüse binip Kayalı Park’a, oradan da yürüyerek Kız Ortaokulu, Gazi Lisesi, Stadyum güzergâhından okula ulaşıyorduk.

Yeni ortama alışmam uzun sürmedi. İlk bir iki haftaki zorluklardan sonra öğrencilerin ekseri çoğunluğunun benim gibi taşradan gelen öğrenciler olması kaynaşmamızı kolaylaştıran bir unsurdu. Kısa sürede samimiyet kurduğum arkadaşlarım oldu.  O zaman okulun müdürü Kâzım Özipek Hoca’ydı. Disiplinli bir insandı. Onun çevre düzenine ve temizliğine verdiği önem hâlâ gözümün önündedir. Onu sadece pazartesi sabahları ve cuma akşamları görsek de okulun etrafı her zaman pırıl pırıl olurdu. 

Ben şu an; 1983’ten bu yana yani 27 yıl sonra, sadece anılarımı tazelemek üzere; eski adı Konya Endüstri Meslek Lisesi, şimdiki adı ile Meram Endüstri Meslek Lisesi olan okulumda bulunmaktayım. Ne yalan söyleyeyim; gördüğüm manzara beni hayretler içinde bıraktı. Okulun fiziki yapısı, 27 yıl öncesine göre daha kötüydü. Okulun arka kısmı, deyim yerindeyse çöplük gibiydi. O bizim top oynadığımız güzelim alan, yani atölyeler kısmına ne olduğu belirsiz bir yapı inşa edilmiş ve kırık dökük ne varsa oraya atılmış, orası sanki bir hurdalık halini almıştı. Kısa bir süre öncesine kadar ülkemize yetişmiş elaman kazandıran ne yazık ki bir takım ideolojik mülahazalarla yanlış olarak uygulanan eğitim politikaları nedeniyle hak ettiği önemi alamayan okulumuz, terk edilmiş bir görüntü içerisine, işe yaramaz bir fabrika durumuna düşürülmüştü.

Fabrika gibi çalışan Endüstri Meslek Liselerinin kaynak problemleri ta o zamandan çözüme kavuşturulmuştu. Biz o zamanlar Tümosan’a parça malzeme üretimi yapıyorduk. Kamyon kamyon ham malzeme geliyor ve mamul ürün halinde geri gidiyordu.

Şimdiki okul yönetimini ve okul müdürünü hiç tanımıyorum. Biraz gıyaplarında konuşmuş gibi olacak ama şu bir tek cümleyi de sarf etmeden rahat edemeyeceğim.1983 yılında mezun olduğum okulumu bu şekilde görmek beni ziyadesiyle üzmüştür.

Sadece bu cümle yeterli mi? Hayır, yeterli değil elbette. Bir sitem cümlesi de şehir yönetimine göndermek istiyorum.Okul ziyaretimden sonra Atatürk Stadyumu’nun önünden geçtim. Stadyumun çevresindeki çirkin görüntüler; Konya’nın imajıyla ilgili olarak Konya kamuoyu ve diğer şehirlerden gelenlerden duyduğum oldukça olumlu düşünce ve övgülere ters düşer mahiyetteydi. O görüntüler Konya’nın olumlu imajını neredeyse sıfırlar nitelikteydi.

Konya’mızı tanımayan birisi Konya’yı tanıma gezisine Stadın etrafından başlasa, gördüğü manzara karşısında raporunu hazırlar ve sanırım şöyle bir kanıya varırdı:“Konya’yı tanıma ve tanıtma gezimi ileri bir tarihe erteliyorum. Çünkü şu an temizlik görevlileri grevdeler.”

Hoşçakal Konya.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.