Esed’i savunanlara cevap verdi

Esed’i savunanlara cevap verdi

Davutoğlu, “Zalim Müslümansa masum mu göreceğiz? Miloseviç'in yaptıklarını Esed yapınca masum mu göreceğiz? Adı Esedoviç değil diye sessiz mi kalacağız? Benim vicdanım rahat” diyerek Esed’i savunanlara tepki gösterdi


Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirip katliamcı Esed'e sahip çıkanlara sert cevap verdi: Bizi “Envercilik'le suçlayanlar, bilmiyorlar mı Suriye Baasçılığı İttihat Terakki'den esinlenmiştir. Zalim Müslümansa masum mu göreceğiz? Miloseviç'in yaptıklarını Esed yapınca masum mu göreceğiz? Adı Esedoviç değil diye sessiz mi kalacağız?'Benim vicdanım rahat.”

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ali Bayramoğlu, köşesinde şu ifadeleri kullandı:
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'yla Paris'teyiz. Bakan'ı hocalık günlerinden tanırım. Sohbetini, sistematik bakışını ve samimiyetini severim. Aynı zamanda, AK Parti'yle birlikte, siyaset sahnesinde, basın, sivil örgütler ve üniversitelerde ortaya çıkan ve öne geçmeye başlayan yeni bir elit profilinin tam modelini oluşturduğuna da bilirim.

Özgüvenli, iradesini hayata geçirme, inşa etme açısından iştahlı, yerel hassasiyetler ve ulusal çıkarlar ile ve evrensel değer, bilgiyi iç içe sokan bir elit profilidir bu.

Türkiye'nin dış politikasında yaşanan büyük değişim, yani iç sorunlara endeksli, içe kapalı, edilgin konumdan uzaklaşma, bunun yerine açık rejimleri (genel olarak) destekleyen, bölgesinde iddialı, uluslararası yaşam ve etki alanını genişletmeye çalışan bir politikayı benimseme, bu elitin ürünü olmuştur

AK Parti'nin politikası, bir "büyük politika", " iddialı bir politika"...

İddialı politikalar sorunlu olur, özellikle söz konusu olan dış siyasi saha ise... Zira farklı ulusal ve uluslararası çıkarların ve egemenlik arayışlarının karşılaşmaları irade ve ilke kadar, güç unsurunun devrede kalmasını gerektirir. Güce fiilen ya da dil veya bakış olarak başvurular kaçınılmaz olabilir.

Nitekim böyle bir dönemden geçiyoruz.

Oysa öykü farklı başlamıştı.

Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar ve İran'a yönelik, "komşularla sıfır sorun, yumuşak, barışçı güç ve açık sınırlar" stratejisi ve söylemi uzun süre bu iddialı politikanın ana manivelası oldu. Konjonktür, bölgedeki ve etrafımızdaki değişim dalgası ve arzusu bu manivelayı anlamlı ve önemli kıldı.

Ancak koşulların değişmesi önce Mavi Marmara, Gazze krizi ve İsrail ilişkileri, şimdilerde Suriye meselesi manivelayı değiştirdi.

Güç referansı yüksek, gerginlik içinde seyreden, risklere açık bir dönem başladı.

İç politik mülahazalar dış politik eleştiri ve okumalar iyice yansımaya yüz tuttu ve Davutoğlu, okların hedefine oturdu.

Son günlerde Türkiye'nin Suriye politikası üzerinden sert eleştirilere uğruyor. Osmanlıcılık, sünnicilik yapmakla, büyük denizlere açılmakla, Enver Paşa gibi davranmakla suçlanıyor. 

Bu eleştirilere bakanın cevabı ne? Suriye konusundaki son gelişmeler neler?

Fransa-Türkiye ilişkilerinin önemi ve seyri nasıl? Bu çerçevede, Ermeni sorunu tekrar gündeme gelir mi? Ya da 1915'in yüzüncü yılına doğru Türkiye nasıl bir strateji izliyor?

Paris yolunda Star gazetesiden Mustafa Karaalioğlu, Milliyet gazetesiden Aslı Aydıntaşbaş'la birlikte dinledik bakanı...

Şimdi sözü ona bırakalım:

Sarkozy dönemi bir karabasandı.

"İki boyutlu bir gezideyiz. İlk boyut Fransa'yla ilgili, ikincisi Suriye'yle. Suriye Dostları toplantısından bir gün önce Fransız Dışişleri Bakanı'yla buluşacağım. Yeni ve önemli bir başlangıç yapıyoruz. Bizim için Fransa'yla ilişkiler çok önemli. Malum, son bir yıl içinde bu ilişkilerde büyük bir türbülans yaşandı. Ancak krizi iyi yönettik. Bugün ilişkiler tekrar rayına giriyorsa, bu, Ermeni yasa tasarısı sırasında kararlı, ama ölçülü tepki vermemiz sayesindedir.

Fransa tarih boyunca Avrupa'daki en köklü ilişkimiz. Aslında Avrupa'nın en eski ve köklü ilişkilerinden birisi. İlginçtir ki, klasik çağda, Osmanlı ve Fransa şimdikinin tersine Avusturya Macaristan, Rusya Roma Germen imparatorluğuna karşı bir eksen oluşturuyordu. Avrupa içinde belirleyici unsur oluyordu. 1789'dan sonra ise modern merkezi yönetimi Fransa'dan aldık. Her iki toplum da devlet yapısı, siyasi refleksler bakımından birbirine yakındır.

Buna rağmen, siyasal ilişkiler yakın dönemde istediğimiz gibi olmadı. Sarkozy dönemi bir karabasandı. İdare etmeye çalıştık. Onun danışmanı Levite ile ben, o sırada başbakanlık baş danışmanıydım, görevlendirildik ve bir centilmenlik anlaşması yaptık. Krizin yükseltilmemesi, Fransa'nın Ermeni yasa tasarısına el atmaması, AB sürecini tümüyle engellememesi gibi hususlarda anlaştık. Kriz dönemini böyle atlattık. Ancak seçim ortamında Sarkozy bu anlaşmayı ortadan kaldırdı.

Şimdi yeni bir başlangıç yapıyoruz. Fransa da vizenin, Schengen vizesinin kaldırılması konusunda olumlu bir tavır aldı. Biz de yaptırımları fiilen kaldırdık, bunu yarın (bugün) açıklayacağız. Bunlardan birisi de ikili siyasi temaslardı. Yarın (bugün) Fransız Dışişleri Bakanıyla yapacağım görüşmeyle bu da son bulacak

Suriye: Ben rahat uyuyorum...

Bana dönük eleştiriler hep oldu. Saldırılması en kolay insandım başdanışmanken. Hamas, eksen kayması, benzeri tartışmalarda hep ben suçlandım. Bakan olduktan sonra da devam etti, bu.

Son dönemde ise bu ciddi bir kampanyaya dönüştü. Suriye krizi aslında, bir turnasol kağıdı. Eleştiriler bazen İslami, bazen liberal, bazen ulusalcı kesimden geliyor. Bunlar Türkiye'de siyasi kültürü etkileyen üç akım.

Eleştirilere kulak veriyor, kendime bakan olmasaydım da ne refleks verirdim, sorusunu soruyorum. Bir aydın olarak yapıyorum bu sorgulamayı. Ben gece yattığımda bu muhasebeyi yapıyorum ve kendimle barışığım. İlkeliyim. ABD'nin İran yaptırımlarına hayır derken de ilkelerden yola çıktık, Suriye'de de ilkeli davranıyoruz. Üç ilkem var.

Liberallere ve solculara yanıt...

Önce neye bakarım insan olarak? İnsanlık onuruna ve özgürlüğe, evrensel değerlere... Peki, buradan hareketle bizi tenkit edenler, Suriye rejimiyle nasıl aynı çizgide olabiliyorlar? Bu ülkede 27 işkence merkezi var. 20 bin kişi öldü. Bu, Türkiye ölçeğinde 80 bin kişinin ölmesi demek. Bu nasıl liberallik, bu nasıl solculuk? Ben kendi adıma gece rahat uyuyorum.

Siz rahat uyuyor musunuz?

Bizi Envercilikle suçlayanlar, bilmiyorlar mı, Suriye Baasçılığı İttihat Terakki'den esinlenmiştir.

İslamcılara yanıt...

Sonra neye bakarım? Bölgeye ve medeniyet değerlerimize bakarım... Müslüman çoğunluğu olan bölgeyle olan ilişkilerimiz ve o coğrafyadaki değerler. Ben Müslüman olarak bu kültürden geliyorum. Buradaki temel kavram adalettir. Siyasi felsefe de öyle. Suriye yönetimin yaptıklarını adalet adına hoş görebilir mi? Zalim Müslümansa masum mu göreceğiz? Miloseviç'in yaptıklarını Esad yapınca masum mu göreceğiz. Adı Esadoviç değil diye sessiz mi kalacağız? Mısır'da Han Halili'de dolaştım. Suriyeli, Mısırlı sarıldı. Suriye'de bu politikayı takip etmeseydik sokakta yürüyemezdim. Kabil konferansından gelirken İmam Rıza türbesine 2 saate gidebildim, İranlılar kucakladı.

Ulusalcılara yanıt...

Üçüncü pusulam vatanperverliktir. Bana kimse bir şey empoze edemez. Ben bu ülkenin insanlarını korurum. Irkçılığa varmadığı sürece bu önemlidir. Ulusalcılar neredeyse Esad'ın uçağı neden düşürdüğünün mazeretini oluşturdular. İki pilotumuz kayboluyor. Bunun acısını yaşarken, bir taraftan kriz yönetiyoruz, Genelkurmay, Dışişleriyle görüşüyor, bilgilendirme yapıyoruz. Ama bunlar değil, kaynağı belirsiz bir gazetenin haberi dikkate alınıyor, manşet yapılıyor. Anlamak mümkün değil.

Ben neden 48 saat bekledim?

Cumartesi günü 7 saat MİT'le, Genelkurmay'la bir doktora tezi inceler gibi elimizdeki bütün verileri inceledim. Rusya bir şey diyor, ona inanıyorlar. Ana muhalefet lideri, dünyadan bilgi istesin dedi. Ne demek istesin, ben zaten istedim. Rusya, ABD, İngiltere, NATO hepsine elinizde ne varsa verin dedik. Telefonda söyledim. Paylaşın dedim. Kimse bir şey vermedi. Verilenler de doğru çıkmadı. 2 uçak var dendi, doğru değil. Örneğin şehitlerimizin bulunduğu yer, bizim verdiğimiz koordinatların yanı başı, sadece 0,4 mil sapmayla, tam orası. Bir başka üçüncü kaynağın, dost bir kaynağın verdiği bilgide ise 10 mil sapma var

Ak Parti alerjisi

Beni bir Türk aydını olarak üzen, insanlık onuru, özgürlük ve adalet adına karşı çıktığımız bir rejime karşı çıkıyoruz diye eleştirilmemiz. Basın serbest. İsteyen Esad'la konuşur. Bir çok kişi bunu övüyor. Peki bir Suriyeli gazeteci sayın başbakan ya da benimle konuşup Şam'da bunu aynen basıp görüşleri aynen paylaşabilir miydi? Bu tavrın ana nedeni AK Parti alerjisi... İstiyorlar ki başbakanın karizması çizilsin.

Özgürlükçü aydınlar özgürlükçü olsunlar. Bölgeyi Müslümanları önemseyenler her yeri önemsesinler...."

İşte Dışişileri Bakanı'nın söyledikleri...

1915'in 100. yılıyla ilgili son derece önemli ve dikkat çekici sözler de söyledi Davutoğlu...

Yarına...