Fahri Kubilay
Esnaf sendeliyor
Seydişehir esnafı son yıların en durgun günlerini yaşıyor. Esnafın sıkıntısından ancak esnaf anlayabiliyor. Nasrettin Hoca’nın “damdan düşenin halinden damdan düşen anlar” hikayesi gibi bir durum. Önümüzdeki günlerinde çok iç açıcı olduğu söylenemez.
Dünyada gelişen ekonomik sisteme entegre olamamaktan kaynaklanan problemler ve bankaların geleceği ipotek altına alması bana göre en büyük etkenler...
Bir tarafta her gün yeni şubelerin açılışı yapılan ve iğneden ipliğe, kitaptan beyaz eşyaya, elektronikten dijitale kadar aklınıza gelen her şeyi içinde barındıran büyük alışveriş merkezleri, diğer tarafta da can çekişen küçük esnaf...
Pekâlâ, bunun çıkış yolu ne diye soracak olursak yüzlerce cevap almamız mümkün. Buradan bir fikir jimnastiği yapıp bazı şeyleri paylaşalım. Bu fikirleri destekleyebilir ya da beğenmeyebilirsiniz. Bu benim düşüncelerim. Farklı fikirleri olan da varsa buyursun yorum bölümüne. Her insan kendine göre düşünce üretebilir saygılı olmak lazım, ama gerçekleri de hiçbir zaman göz ardı etmemek doğru olur. Teşhisi iyi koyamazsanız tedaviyi gerçekleştiremezsiniz. Demek istediğim odur ki! birilerini suçlamak birilerine kızmak ne sorunu çözer ne de bizlere bir faydası olur. Şimdiye kadar kızmakla meseleler çözülse idi Seydişehir’de neler olmazdı ki!
Seydişehir’deki ticaretin iyi gitmemesinin bana göre dış unsurları var. Bir de iç unsurları... İç unsurlarını aşağı yukarı herkes biliyor. Nasıl mı? Önceden de buradan belirttiğim üzere her meslek grubundan normalin beş katı denecek kadar esnaf var. Her mesleğin enflasyonu var. Bunların hepsi de aynı işi yapınca sonucun böyle olması kaçınılmaz hale geliyor. Bu Seydişehir için başlı başına büyük bir sorun. Uzun yıllar da sorun olmaya devam eder kanısındayım. Bir örnekle kısaca açıklayıp geçeceğim. Avrupa’dan gelen bir dostum “Almanya’da bir işyeri açarken o şehrin nüfusuna ve işyeri sayısına göre ruhsat verirler veya vermezler” dedi. Bana oldukça mantıklı bir uygulama olarak geldi. Bizim yaşadığımız sorunda bu değil mi zaten… Bu uygulamanın ülkemizde uygulanması kaçınılmaz olacak. Aksi halde bitiveren işyerleri bir müddet sonra el değiştirmeye başlayacak bu süreç devam edip gidecek üç beş kuruş parası olan veya kredi çekerek iş kurmaya çalışanlar arasında devam edip gidecek bu değişim. Arkası ise bağlar gazeli. Batan batana…
Paranın ilçe dışına transferi en önemli olumsuzluklardandır. Hemen bir soru ile başlayarak sorduğumuz sorunun cevabını yine kendimiz verelim. Sorum şu: Seydişehir de günlük ticarette dönen paranın yüzde kaçı Seydişehir de kalıyor? Ne kadarı akşam olunca Seydişehir dışına çıkıyor? Veya soruyu değiştirip şöyle soralım: Alış veriş sonucu harcadığımız paralar tekrar Seydişehir’e yatırım olarak geri mi dönüyor, yoksa paramız başka yerlere mi yatırım amaçlı aktarılıyor? Bu konuda verilecek cevapların hiç de o kadar iyimser olmayacağı kanaatindeyim.
-Adımbaşı alış veriş merkezleri…
-Seydişehir Konya hattınının yakınlığı…
-Dışarıdan gelen satıcıların kapı kapı dolaşarak doğrudan satış yöntemi ile müşteriye ulaşması…
-Sokak satıcılarının çokluğu
-One line alışveriş sisteminin gittikçe yaygınlaşması
-Bazı meslek gruplarında peşin fiyatına taksitli satışların çoğalması bir tabagın bile 12 taksitle satılması.
-Büyük firmaların sürekli hale getirdiği promosyonlu satış ve çekilişler….
Bunların hepsi dışarıya transferin güçlü kaleleri..
Yolunuz düşerse bir kargoya nakliye aracı gelince şöyle bir göz atın; nerelerden hangi internet alışveriş sitelerinden ürünler geliyor. Vay be demekten kendinizi alamazsınız...
Bunun gibi yüzlerce örnek var.
Netice itibarı ile esnaf ödeme yapamaz hale geliyor.
Sonrası ne? Sonrası malum kredi, krediyi kredi ile ödeme….