Etyen Mahçupyan: Bu ayıp hepimize yeter
Zaman'ın Ermeni kökenli yazarı o pankarta çok kızdı. ERMENİ MİLLİYETÇİSİ inkarcı bir TÜRK MİLLİYETÇİSİ kadar AHLAKSIZDIR
Taksim'deki Hocalı Katliamı protestosunu köşesine taşıyan Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, sert bir yazı kaleme aldı. Mitinge katılıp bir de konuşma yapan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e tepki gösteren Mahçupyan, 'Bu ayıp hepimize yeter' başlıklı yazısında bir okuyucu yorumuna da yer verdi. O yorumda en dikkat çeken ifadeler ise şunlardı: 'Bir Ermeni milliyetçisinin en azından inkârcı bir Türk milliyetçisi kadar ahlaksız olduğunu düşünüyorum...'
İşte Mahçupyan'ın o sözleri:
Herhalde Türkiye'ye uluslararası düzlemde diz çöktürmeyi siyasi amaç edinmiş olan Ermeni milliyetçileri geçen pazar en 'keyifli' günlerinden birini geçirdiler.
TEDİRGİNLİK YARATACAK BİR GELİŞME
Onları en fazla rahatsız eden, hatırlamak istemedikleri Hocalı Katliamı Türkiye'de de anıldı... Bu tedirginlik yaratabilecek bir gelişmeydi, çünkü eğer Hocalı vakur bir eda ile, hakiki ve samimi bir insani duyarlılığı taşısaydı, Ermeni milliyetçiler bu katliama ilişkin bir yüzleşmeye doğru zorlanacaklardı.
ERMENİLERE 'PİÇ' SIFATINI YAKIŞTIRAN KARTONLAR
Dolayısıyla onların en büyük umudu, Türkiye'deki Hocalı anmasının olabildiğince milliyetçi ve ırkçı temalar üzerinden yürümesi ve böylece olayın kendisinden ziyade, olayı anmakta olanların zihniyetini dünya aleme göstermesiydi. Doğrusu sonuç tam da onların istediği gibi oldu... Yürüyüşe halisane duygularla ve dayanışma için gidenlerin bile nasılsa yadırgamadığı apaçık ırkçı pankartlar taşındı, sloganlar atıldı ve Ermenilere 'piç' sıfatını yakıştıran kartonlarla nefret söylemi sıradanlaştırıldı. Üstelik ertesi gün gazetelere tam sayfa teşekkür ilanı veren tertip heyetinin kimlerden oluştuğu da kamuoyunca belirsizdi. Devlet ise bir yandan Diyanet'in hutbeleriyle, öte yandan İçişleri Bakanı'nın varlığı ve konuşmasıyla bu gösteriye sahip çıktı.
AYNI İÇİŞLERİ BAKANI DERSİM'İ ANLATMAKTAYDI
İçişleri Bakanı, her zamanki gibi, Türklerin ne denli yüce varlıklar olduğunu, 'tarihimizde' böyle olayların yaşanmadığını, 'geçmişimizin' temiz olduğunu söyledi... Bunun popülizmin sınırlarını epeyce aşan bir söylem olduğunun altını çizmekte yarar var. Dünyanın her yanında siyasetçiler popülizm yaparlar ama genellikle apaçık yanlışlanma ihtimali olmayan bir dil kullanırlar. Oysa İttihatçılık ve onun devamında Cumhuriyet dönemi, benzer insanlık ihlallerini defalarca yapmış bir rejime tekabül ediyor. Daha geçenlerde aynı İçişleri Bakanı'nın Başbakanı Dersim'i anlatmaktaydı... Acaba Dersim, Hocalı'dan çok mu farklı? Hocalı'daki insanlık dışı, vahşice işkenceleri mazur görmek mümkün değil, ama Dersim'de insanların mağaraya doldurulup boğulmaları, küçük çocukların bile vahşi hayvan avı misali kovalanıp, yakalanıp biçilmeleri normal mi? Hocalı, iki ordunun savaşı sırasında bir ordu mensuplarının karşı tarafın sivillerine uyguladığı, bilerek yapılmış ama spontane bir katliamdı. Oysa Dersim'deki devletin bizzat kendi vatandaşına yönelik, önceden kararlaştırılmış, planlanmış ve gururla taşınmış bir katliam...
MİLLİYETÇİ KELİMESİ ÇOK HAFİF KALIR
Ama bu bile İçişleri Bakanı'nı durdurmaya yetmiyor. Dünyanın gözü önünde, kimsenin siyaseten ciddiye almayacağı, ancak ideolojik açıdan ciddiye alarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti hakkında kanaat oluşturacağı bir konuşma yapıyor. Söz konusu kanaat için 'milliyetçi' kelimesinin çok hafif kaçacağına ise kuşku yok...
Ermeni milliyetçiler muhakkak ki bu tablodan ziyadesiyle memnun oldular. Çünkü onların tek derdi 'Türklerin' hepsinin birbirine benzediğini, değişemeyeceklerini, esas olarak ırkçı olduklarını ve yeni suçların işlenmesini ima eden eğilimler taşıdıklarını savunmak. Bu savunmanın kendisi de ırkçı...
İKİ IRKÇI TAVIR VAR
Yani aslında karşılıklı olarak iki ırkçı tavır var. Böylece olay kimin kime koz verdiğine dönüşüyor ve bu son Hocalı anması, bu kez Ermeni tarafına kullanılabilir bir malzeme sundu. Anma toplantısının görüntülerini, yapılan konuşmaları uluslararası basın kuruluşlarına yorumsuz olarak servis etmeniz bile yeterli. Çünkü bunları değerlendiren herkesin ortak kanaati, hükümeti de içine alacak şekilde 'Türklerin' en azından bir bölümünün henüz olgunlaşmamış, çiğ bir ideolojik tavırdan çıkamadıkları olacaktır. Kötü niyetliler ise zaten 'Türklerin' bu tavırdan çıkmasının beklenmemesini ekleyeceklerdir...
BU AYIP HEPİMİZE YETER
O nedenle bu olayın ardından diyecek fazla bir şey de yok... Bu ayıp hepimize yeter. Ama ne Türkler ne de Azeriler veya Ermeniler bütünüyle bu çiğliğin parçası değiller. Nitekim Türkiye Sosyalist Azerbaycanlılar Birliği de Hocalı Katliamı'nın 20. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen basın açıklamasında şöyle dedi: "Türkiye'nin Ermenistan sınırını kapalı tutması için baskı yapan, Türkiye'nin bir iç ve vicdan meselesi olan kendi geçmişi ve Ermeni olaylarıyla yüzleşmesine müdahale etmeye çalışan Azerbaycanlı milliyetçilerle Hocalı Katliamı'nı siyaset malzemesi olarak kullanan Türkiyeli milliyetçiler bu iki ülke arasında söz söylemeyi neredeyse bloke etmiş durumdalar." Açıklama hiçbir katliamın diğerinin bahanesi olamayacağını vurgulayarak Hocalı Katliamı'nın 1915 Ermeni olaylarıyla kıyaslanmasına, Ermeni trajedisini inkâr etmek için malzeme olarak kullanılmasına itiraz etmekteydi.
BİR ERMENİ MİLLİYETÇİSİ İNKARCI BİR TÜRK MİLLİYETÇİSİ KADAR AHLAKSIZ
Bir Ermeni okuyucum ise şöyle yazdı: Ermeni soykırımının tarihsel gerçekliğini, kabul edilmesini, tazminat talep edilmesini savunan tüm Ermeniler konu Hocalı'ya geldiğinde kıvırmaya başlar. Ermeni soykırımının bir yalan olduğunu, savaş sırasında böyle katliamların yaşanabileceğini iddia eden Türkler ise söz konusu Hocalı olduğunda birer insan hakları ve soykırım hukukçusu havalarına girerler... Bir Ermeni milliyetçisinin en azından inkârcı bir Türk milliyetçisi kadar ahlaksız olduğunu düşünüyorum...
Galiba iki tür 'millet' var... Özür dileyebilenler ve özür dileyemeyenler. 'Bizler' henüz yeterince insan olmayı becerebilmiş değiliz.