Memleketi Kurtaran Adam
Faizsiz ve vade farksız bedava kredi
Faizsiz ve vade farksız bedava kredi
Televizyonunuzun sol alt köşesinde sürekli yeşille gösterilen ve yukarı doğru ilerleyen dolar ve euro aslında insanın moralini bozan başka bir gerçeği akıllara getirdi...
Borç almak-vermek...
Dövizin artması YTL olarak borç verenin moralini bozuyor, borcu döviz olarak değil de YTL olarak alanları ise sevindiriyor. Niyeyse? Böyle bir kazanç onun değil, kendisine o yardımı yapanın olmalı, ama haksızlığa kader kılıfı giydirmekte çok mahiriz...
Güzel adetlerimizden olan elden borç almak-vermek, yardımlaşma duygusunun tezahürü olarak özellikle milletimiz tarafından sıkça kullanılır. Başı sıkışan, dara giren ilk olarak bankaya gidip kredi almayı değil, eşinden dostundan borç istemeyi düşünür. Eskiden borç alan-veren günümüze göre daha çoktu, ama kapitalist düzen bu âdetimizin de yavaş yavaş tükenmesine yol açtı...
Her şeye rağmen borç veren de alan da çok toplumumuzda...
Örneğin benim ödemem gereken el borcum var. Ama ben en azından değer kaybı yaşamasın bana iyilik eden dostum diye döviz olarak aldım ve döviz olarak vereceğim. Aradaki artış aleyhime görünüyor, ama lehime de olabilir di...
Peki, Türk parasıyla borç verdiyseniz ne olacak?
Bir ehbabım, yakında umreye gideceğini ve bu yüzden de düşükken aylar önceden bir miktar euro alıp cebine koyduğunu söyledi. Fakat aynı ehbap alacaklarını gününde alamadığı için çıkartıp cebindeki euroları bozdurmuş ve başka yere söz verdiği ödemeyi yapmış. Ama...
İyilik yapıp YTL olarak verdiği para erirken, alacağını gününde geriye alamadığı için döviz bozdurarak bir kez daha zarara uğramış. Şimdi söyleyin bana bu adam bir kez daha borç vermeyi, iyilik yapmayı düşünür mü? Düşünmez...
...
Ebu Said el-Hudrî şöyle anlatıyor: Bir bedevi Hz. Peygamber'e gelerek Peygamber'de bulunan alacağını istedi. Hatta Peygamber'i haddinden fazla sıkıştırdı ve “Ben alacağımı alıncaya kadar sana sıkıntı veririm” dedi. Bunun üzerine sahabîler adama çıkışarak “Azap olasıca, sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?” dediler. Adam “Ben hakkımı istiyorum” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ashaba “Siz neden hak sahibiyle beraber olmadınız?” dedikten sonra Havle bintu Kays'a şöyle haber gönderdi: “Eğer yanında hurma varsa, bize borç ver. Bize hurma geldiğinde senin alacağını veririm.” Havle “Anam-babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasûlü, yanımda hurma var” dedi. Ravi şöyle diyor: Ben giderek hurmaları Peygamber'in hesabına aldım. Hz. Peygamber, bedeviye hakkını verdi, ona yemek yedirdi. Bedevi, Hz. Peygamber'e hitaben “Sen hakkımı ödedin, Allah da senin için ödesin” dedi. Rasûlullah da şöyle buyurdu: “Hak sahiplerine hakkını verenler insanların en hayırlısıdırlar. Zayıflardan, hakkını eziyet etmeksizin almayan bir ümmet mukaddes olamaz.”