Fatıma Nur Mücevher
Farkında kalmak…
Bu günlerde fazla açım. Acılarımın açlığı hiç dinmiyor. Ağrılarımın açlığı, hüznümün açlığı… Ne doymak bilmeyen bir iç çekişim var…
Bir bilet alıp gitmek istiyorum. Şu şehirlerin kalabalığından, şu yorgunluğun bağrından çıkıp gitmek. Hani diyor ya Tarık TUFAN ağabey “Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.”
Sahi nereye kadar gidebiliriz ki? İçimizde taşıdığımız sürece acıyı hangi deniz kabul eder bizi yada hangi gökyüzü kucak açar bize? Öyle zamanlar geliyor ki toprağa basarken titriyor insan, şu bastığım toprak benden davacı olursa halim ne olur… Ya şu bulutlar derse “ben onu gölgemle serinlettim, o bana bir teşekkürü unuttu…”
Hayat dediğimiz zaman uzun bir sükût düşüyor payıma. Uzun uzun sükûtlar biriktiriyorum kısa kısa cümlelerin yanına… Bunu kimse anlamıyor. Yanlış ifade ettim, bazen kimse anlamasın beni istiyorum, yanlış anlayacaklarına…
Bir yolculuğa çıkmak geçiyor içimden, içimden bir yolculuğa. Yani kaldırmadan bedeni, yük etmeden dünyalıkları öylesi gitmek. Sanırım büyük gidişler adımlarla değil düşünceler ve fikirlerle oluyor…
Ne tuhaf değil mi? Bir gün hakikaten hesap etmeden gideceğimizi bildiğimiz halde duruyor olmamız. Hep aynı yerde, hep aynı sayıklanmalarımızla…
Bu günlerde fazla açım, açlığımı acımdan tanırım. Mevsimin rengi düşer, zaman farklı telden çalar ki buna rağmen hep hep buradayım, sen hep buradasın ve biz hep buracıktayız.
Keşkelerin kıskacında bir ömrün bilmem kaçıncı yarısında… Hepimiz buradayız. Zamanı hunharca kullanıp, mekânın bir köşesinde kıvranarak yaşıyoruz.
Yaşamak sancılı bir acıya dönüşüyor işte tamda burada şifayı hekimde aramak yerine hekimlik yapanlarda aramamız yok mu? Kaybetmemiz bu yüzden… Hep unutsak da derdimizde biz gibi Allah’ın himayesinde.
Yaşamın, hicretin ve amacımızın farkında kalmak için “O (Allah'a yönele)nler, iman eden ve Allah'ı anmakla kalpleri huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d_28) bu ayet-i kerim’e de burada kalsın.
Selam ve dua ile…