Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
GENÇLİK VE GELECEK
İnsan hayatı; çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere belirli ve sınırlı bir zaman diliminden ibarettir. Bu dört dönem içinde gençlik, insan hayatının en kritik ve en problemli dönemini oluşturur. İnsan geleceğini ya bu dönemde kazanır ya da kaybeder. Onun için sûfiler “ibnu’l-vakt” olmayı tavsiye ederler. Hani Hz. Mevlânâ’nın sözünde olduğu gibi; “düne ait ne kadar söz varsa dünle birlikte gitti cancağızım/şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Dün zaten geçmiştir. Geri sarmamız mümkün değildir. Gelecekse, meçhuldür. O halde şimdiyi, anı değerlendirmek gerekir. Bu sebeple Hz. Peygamber, gençliğin önemini şöyle vurgulamışlardır: “Ölüm gelmeden hayatın kıymetini, ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini, meşguliyet gelmeden boş vaktin kıymetini bil.” İşte gençlik, insan hayatının baharı gibidir. O da zamanla kayıtlı olduğu için gelir-geçer.
Gençlik, biyolojik ve psikolojik açıdan çocukluğun sonu ve toplum hayatında sorumluluk alma dönemi olan 12–24 arasında kalan yaş grubu diye tanımlanır. Bu dönem gencin; fizyolojik, ruhsal, duygusal, ahlaki, dini, estetik vb. gibi yönlerden gelişim, değişim ve etkileşim dönemini teşkil etmektedir. Gençler, gerçek kimliğini ve şahsiyetini bu zaman diliminde elde eder. Aynı zamanda bu dönem, eğitim-öğretim dönemidir. Onun için zaman çok iyi değerlendirilmelidir.
12 yaş, kız ve erkeklerde ergenlik başta olmak üzere, dini sorumluluk ve yükümlülüğün de başladığı bir dönemdir. Dolayısıyla dini kimliğin sağlam bir şekilde oluşması için din eğitimi, asla göz ardı edilmemelidir. Bu zaman dilimi, ergenliğin verdiği psikolojik etkilerden dolayı, asi ve fırtınalı bir nitelik de taşıyabilir. Bu dönemin en kolay ve az hasarlı bir şekilde atlatılabilmesi için, dini hayatın iyileştirici ve dengeleyici rolünden istifade etmek gerekir. İbadet duygusuyla yetişen gençler, gençlik dönemlerini en sıkıntısız bir şekilde geçirmekle kalmazlar ve geleceklerine de olumlu yönde istikamet çizerler. Bilindiği gibi İslam’da “Allah’a ibadetle yetişen gençler” övülmüştür.
Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin yetişmesi için manevi ve ahlaki alanda büyük yatırımlar yapılmalıdır. Bunun için gençliğimizin önüne iyi örnek rol modeller konulmalıdır. Kur’an’da örnek olarak Hz. İbrahim’in gençlik döneminin sunulması, iffet ve sabır modeli olarak Hz. Yusuf’un gösterilmesi, Hz. Meryem’in teslimiyet örneği olarak takdim edilmesi ve ashab-ı kehf gençliğinin tevhid yolunda imtihanı hep gençlerimiz için anlatılmaktadır.
Yaşadığımız modern dönemlerin seküler hayatı, sanki bir günah galerisini andırmaktadır. Gençlerimizi ahlaki ve dini alanda dejenerasyona uğratacak her türlü ortam mevcuttur. Mesela; şiddet içerikli filimler, toplumun önünde bulunan ve rol model konumunda olan kimselerin evlilik dışı birlikte yaşam adını verdikleri nikâhsız hayatları, müstehcen neşriyat, zararlı ve bölücü kökü dışarıda bulunan bir takım ideolojik akımlar ve onların tuzakları sayılabilir. Gençlerimizin bütün bu olumsuz badireleri kolay bir şekilde atlatabilmeleri için helal ve haram duyarlılığına uygun bir şekilde yetiştirilmeleri gerekmektedir. Salt seküler eğitim yeterli değildir. Maalesef içinde yaşadığımız toplumda terör çıkaranlar, banka soyanlar ve cinayet işleyenlerin büyük bir kesimi ya lise ya da üniversite mezunlarıdır. Bu sebeple nasıl bir eğitim? sorusu üzerinde yeniden düşünerek projeler üretilmelidir. Maalesef bu milleti kendi medeniyet köklerinden koparmak için harıl harıl çalışmalar yapılmaktadır. Kimileri yaptıkları dizi filmlerde dini değerleri aşağılamakta ve bu milletin manevi değerleriyle alay etmektedirler. Bir sinema sanatçısının sürekli oynadığı filmde “Hoca camide” lafını tekrarlaması, “bu beden bana aittir istediğim gibi kullanabilirim”, bir bayan sanatçının “ben ömür boyu bir erkeğe ait olamam”, bir erkek sanatçının, “ben bir ömür boyu bir kadının kahrını çekemem” gibi meşru aile yapımızı yıkmaya yönelik görüş ve düşünceleri bunlardan birkaçıdır. Ayrıca, yabancı film ve dizilerde Hıristiyan değerlerin öne çıkarılması gençliğimizin yabancı hayranlığı eşliğinde bu milletin değerlerine yabancılaştırılarak köksüz yetiştirilmeleri istenmektedir. Bir İslam âliminin ifade ettiği gibi, “batılı tasvir, zihinleri idlal eder.” Hergün televizyon ekranlarında cinayet haberlerinin okunması, haksız kazanç sağlayanlarla ilgili haberlerin sık sık tekrarlanması, lüks hayat ve tüketime yönelik arzu ve istekleri artırmak adına reklâmcılığın alabildiğine yaygınlaştırılması ailelerimizi parçalamakla kalmıyor, gençliğimizin geleceğini de çalıyor. Gitgide aile yapımızın toplumsal destek sistemlerini kaybetmesi, gençliğin bunalımlarını daha da derinleştiriyor.
Öte yandan çocuklar ve gençler üzerinde fonksiyon icra etmeyen duyarsız, sorumsuz ve pasif aile yapıları ekran altı gençlerimizin adedini artırmakla kalmıyor, şefkat ve ilgisizlikten yoksun yetişen gençlerin organize suç örgütlerinin pembe vaatleri karşısında kaybedilmelerine yol açıyor.
Çare; gençliğimizin arkadaş çevresine dikkat edelim, eğitim-öğretim sorunlarıyla yakından ilgilenelim. Gençliğimizi tehdit eden sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanma gibi zararlı alışkanlıklar karşısında millet olarak duyarlılık gösterelim. Gençliğimizi bu milletin manevi değerleriyle donatmak ve yarınlara hazırlamak için gençlik teşkilatlarına büyük önem verelim. Unutmayalım ki her türlü yoksulluğun kuşattığı beyinler, ins ve cin şeytanlarının faaliyette bulunması için verimli imkânlar oluşturur.