yazar-28
Genelkurmay Başkanlığı’na atama...
Başbakan İKÖ toplantısına katılmak üzere Endonezya'ya giderken "Biz güdülen bir hükümet değiliz" dedi. Eniştenin öpücüğü gibi bayrama denk gelmeyen bu konuşmanın arkasında neler vardı. Yeni yeni aydınlanmaya başlıyor.
Ankara'da dedikodular artık modern teknolojilerle yayılıyor. Gidip oralarda kulak kabartmaktansa internette birkaç siteye üye olmak yeterli. Ne var ne yoksa adrese teslim hemen elinizde. Genelkurmay Başkanlığı’na atamanın şekli arka planını merak ettirecek tarzdaydı. Ne var diye biraz araştırmak yetiyor. O zaman güdülen lafının da ne manaya geldiğini anlıyorsunuz. Şimdi internette dolaşan bir bilgiyi paylaşacağım.
Tarih: 31 Temmuz 2006
Yer: Ankara
Vakit: Öğleden sonrası...
Bakanlar Kurulu, Eş Başbakan Erdoğan'ın başkanlığında toplantı halindeler.
Genelkurmay'a, "acil" kodu ile Erdoğan'ın, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ü emekli edeceği bilgisi ulaşıyor. Yani, öncesinde yapılan tüm telkinlere rağmen, Erdoğan'ın, TSK'yı bir oldu-bitti ile yüz yüze bırakma konusunda ısrarlı olduğu anlaşılır.
Bunun üzerine komutanlar, hemen toplanırlar. Böylece, 2006 YAŞ'ı, bir gün öncesinden başlamış olur. Tüm "komutanlar"ın ortak kararı ile...
Genelkurmay Başkanı Özkök'ün istifa etmesine gerek kalmadan, jet hızıyla, Büyükanıt'ın "Genelkurmay Başkanlığı"na atanmasına karar verilir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa aynı anda iki Genelkurmay Başkanı birden olur. Hemen, Cumhurbaşkanı Sezer gelişmelerden haberdar edilir. Ardından, alınan karar "Bakanlar Kurulu"na tebliğ edilir. Bakanlar Kurulu'nun jet onayının ardından, kararname hızla Köşk'e gönderilir.
Cumhurbaşkanı Sezer de, devletin zirvesinde, ikinci bir "anayasa kitapçığı" krizine meydan vermeden; "jet hızı" ile Büyükanıt'ın, Genelkurmay Başkanlığı'na atama kararnamesini onaylar.
Orgeneral Özkök, 2006 YAŞ'ını hızlı davranıp, bir gün önceye çekmemiş olsaydı, kendisiyle birlikte, şu anda Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Yaşar Büyükanıt emekli edilmiş olacaktı.
Herkesin merak ettiği Başkent Ankara'daki "jet atama"nın perde arkasında, bu sıcak gelişmeler var.
Daha öncede bir yazımda anlatmıştım. O zaman olması istenen senaryo da buna benzerdi. Özkök Paşa bir hafta geç emekli olacağım dese, Büyükanıt Paşanın süresi dolduğundan otomatik olarak emekli olacak ve İlker Başbuğ Paşa yeni Genelkurmay Başkanı olacaktı. Bu işlerin içinde sakın İlker Başbuğ Paşa’nın eli olduğunu sanmayın. O böyle bir ‘oldu bitti’yi kabul etmeyecek kadar ordu geleneklerine bağlıdır. Hatta böyle bir teklif yapıldığında şiddetle ret ettiği de anlatılmaktaydı.
Siyasette risk her zaman olması gereken bir faktördür. Turgut Özal’ın kefenlik hikayesi hep bu risk anlatmak içindi. Ama bir de oyunu kurallarına göre oynamak diye bir şey var. Eğer kurallara göre oynayamazsan hiç oynama daha iyi. Şimdi olduğu gibi.
Bu operasyon ile, Erdoğan'ın "sıcak para" kartı üzerinden hem TSK'yı köşeye sıkıştırması önlenmiş, yani şantaja boyun eğilmemiş; hem de olası bir ekonomik krizin çıkmasına tedbirli davranılarak imkan verilmemiştir. Şimdi bu iki olay arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz diyecek olursanız. İşte hikayenin devamı.
Bu sorunun cevabı, 28 Temmuz 2006 tarihli Dünya Gazetesi'nde yayınlanan bir haberin içinde saklı. Merkez Bankası eski Başkanı ve TEPAV İstikrar Enstitüsü Direktörü Süreyya Serdengeçti şöyle diyor: "Türkiye'ye özellikle 2001 krizinden sonra giriş yapan sıcak para 'yabancı' değildir; bal gibi de yerlidir. 2001'de çıktı, şimdi geri geliyor."
Sık sık, Türk finans piyasalarındaki "sıcak para"ya atıf yapıp, başta "Genelkurmay" olmak üzere, her kesimi huzuru bozmakla, kriz çıkartmakla tehdit/itham eden Erdoğan'ın iktidarının perde arkasındaki "güç"ün "yüz"ü, bu ve benzeri ifşaatlar ile gün ışığına çıkmaya başlamış oldu.
TSK’nın son uygulaması "kriz yönetimi" bağlamında, "case study" olarak okutulacak, başarı ile yönetilmiş örnek bir vakadır.