Fahri Kubilay
Gezi yazısı..Anamas zirveden gündoğumu izlemek
Mayıs ayı gelince içimde bir kıpırtı başlar.
Kısa adı ETUDOSD olan Eğirdir Turizm Tanıtma Ve Doğa Sporları Derneği Dağcılık Kulübü’nün, bu yıl 21 inci kez düzenlendiği ve benim de kesintisiz beşinci sefer katıldığım Anamas Dağcılık Şenliği var. Acaba bu yıl da katılabilecek miyim?
Bu yıl yüzyılın kışını yaşadık. Mayıs ayı geldi ve hala soba yakanlarımız var.Bu yılki şenlik,Ramazan ayının başlaması nedeni ile öne alınmış. Seydişehir’de 1750 rakımlı bölgelerin kuzeylerinde bile hala kar var. Varın siz 3000 m yükseklikteki Anamas Dağlarını düşünün.
Etkinlik öncesi sürekli olarak hava raporuna bakıyorum. Devamlı surette yağış veriyor. Sıcaklık;gündüz 17 geceleri ise 3 derece gösteriyor. Konya’daki yeğenlerimle birlikte aylar öncesinden plan yaptık. Bu yılki Anamas şenliklerine ailecek gitmeye karar verdik.
Şenlik günü yaklaştıkça hafiften hazırlanmaya başladık. (19 Mayıs geliyor, havasoğuk ve yağışlı, ertesi gün de yağışlı ve soğuk ama gitmekte kararlıyız.
Hazırlıkları yapıp son kontrollerden sonra yağmur altındave soğuk havada yola koyuluyoruz.Yolda karşılaştığımız ekip arkadaşları Seydişehir’den kuru odun götürüyorlar. Bunu görünce hemen GülKonaktan Mehmet Ali Emmi’nin çayını içtikten sonra iki poşet kuru odun alıp yola devam ediyoruz.
Ve yolda muhteşem görüntüler… Dağların üstünde dolaşan sislerin altında yemyeşil orman, kapalı havada muhteşem Pınargözü Mağarası… Hızlıca göz atıp gezdikten sonra Melikler Yaylası ..Yağan yağmura aldırış etmeden, doğaseverler akşama hazırlık yapıyorlar.
Kendimize uygun bir kamp alanı bulduktan sonra, araçtan inip çevreyi dolaşıyoruz. Toprağa bastığım andaki temiz hava ve kekik kokusu beni buralara daha uzun seneler çekeceğe benziyor. Ciğerlerime doyasıya temiz hava çekiyorum ve üzerimdeki tüm negatif enerji yok oluyor.
Yağmurun altında indiğimiz Melikler Yaylasında bir saat sonra yağmur duruyor. Yerini güneşli bir hava alıyor. Muhteşem yeşillikler içinde bulutlar… Çok merak ettiğim Anamas dağına bakıyorum. Gece yağan kardan kuzeyi tamamen karla kaplanmış. Kısa bir süre sonra gece yağan kar eriyiveriyor.Ancak eski kar buzullanmış gibi duruyor. Hava sıcaklığı şimdilik idare eder ama geceye hazırlanmak lazım. Zaten ormanın içindeyiz. Şöyle kısa bir yürüyüşten sonra kışın o metrelerce karına dayanamayıp kırılan ağaçlardan yerde yatan bir tanesini gözümüze kestirip parçaladıktan sonra kamp alanına getiriyoruz.
Daha sonra çadırı kurup, kuru odunlar alta koyup üstüne de kütükleri yerleştirerek ateşi yakıyorum. Kara çaydanlığı ilk oluşan gözün üstüne oturtuveriyorum…
Hava kararmadan şöyle kamp alanının bir daha dolaşıyorum. Etkinliğe katılan herkesin sanki siniri alınmış ve yüzleri gülüyor… Herkes pozitif enerji dolu. Yardımsever ve mutlu insanlar görmek beni fazlası ile memnun ediyor..Akşam ateşin karşısında anılardan koyu bir sohbeti bitirip, erkenden yatmalıyız. Zira tırmanış başlangıç zamanı olarak saat 03:30’u olarak kararlaştırdık. Kamp alanında devam eden eğlence 23.00 sularında son buldu ve sessizliği bozan kendini bilmez, kuralsızların bağırması kampın en olumsuz yönü oluveriyor.
Büyük çoğunluğu tırmanış için gelen insanların, sabah yapacakları zorlu tırmanış için enerji toplaması gerektiğini bilmeyen ve sırf eğlence olsun diye oraya gelip sabaha kadar gürültü yapanları kınıyorum.
Ve hiç uyumadan sabah 03.00 oluyor. Akşamdan hazırladığımız çantamıza, hala yanmakta olan ateşte ısıttığımız suları koyup yola düşüyoruz. Kamp alanından uzaklaştıkça keskin bir ayaz, değdiği yeri kesiyor neredeyse.
Derken sabahki enerjik ve dinamiklikle hızla ilerliyoruz. Şafak atmaya başlıyor. Harika bir gündoğumunu izlemek için için biraz daha hızlanıp 2500m’ye ulaşmaya çalışıyoruz. Hedeflediğimiz noktaya çıkınca bolca fotoğraf çekiyoruz. 2500m yükseklikte gün doğumunu izlerken soğuğu falan unutup o anın tadını çıkarıyoruz. 10 dakika içinde gün doğup yükseliyor. “Keşke bu an biraz daha uzun sürseydi” diye hayıflanıyoruz. Çünkü bir yıldır bu anın hayali ile yaşadık. Sırf bu an için onca zahmete ve soğuğa katlandık.
Gün doğumunun tadını çıkardıktan sonra dönüşe başlıyoruz ve “gelirken biz buradan mı geçtik?” şaşkınlığı içinde güzellikleri doyasıya seyrederek iniyoruz.
Saat 09.00’da kamp alanına geliyoruz ama yorgunluktan bitap düşmüş bir halde… son adımlar neredeyse gerigidiyor.
Sıcak çayı içerken gözler kapanıveriyor. Beş-On kestirmemiz dinlendiriveriyor bizi.Giderken yağmurdan gezemediğimiz o güzellikleri gezip bir dahaki senenin hayali ile mutlu ve huzurlu bir şekilde dönerken, Rabbimize şükrediyoruz.
Onca nimeti bize bahşettiği için Elhamdülillah.