yazar-70
“Gubuzluk ve Tevazu?..”
Hani söyleyen nede güzel söylemiş “Malda yalan, mülkte yalan. Var birazda sen oyalan.” Geçen hafta içerisinde Konya Valiliği ve S.Ü. Rektörlüğünün birlikte yaptığı bir davete katıldım. Ağustosun kavurucu sıcağında bir akşam yemeğine nasıl bir kıyafetle gidilmesi gerekir, bu konuda bir araştırma yapmadım ama ben de kendi doğrularımca normal mesai kıyafetimle, gazeteden bir yazar arkadaşımla birlikte katıldım. Aman Allah’ım o ne? Rektörlüğün bahçesinden ilk adım attığım dakikadan, program bitim saatine kadarki geçen yaklaşık 3-4 saatte gördüklerim ve duyduklarım, inanın bende şok etkisi yaptı desem, isabet olur. Orada bulunan davetli topluluğunun ortalamasında gördüğüm ve bana bu satırları yazdıran konu şu. Misafirler; kıyafetlerine ve şekli görünümlerine öylesine abartılı bir itina göstermişleridi ki. O sıcakta janjanlı kumaştan, fosforlu renklerde takım elbiseler, kol düğmeleri, sivri burnu gökyüzünü gösteren ayakkabılar v.s. Ben kendimi o topluluğun içerisinde, sosyete partisindeki kenar mahallenin taşralı saf delikanlısı gibi hissettim. O sahte kahkahalar, insanların birbirlerine karşı sahte tebessümleri ve vıcık vıcık yağ yakmaları tamgaz ve gırla gidiyordu. Biraz önce arkasından en büyük hakaretleri sıraladığı insanların yüzüne yapılan o abartılı iltifat ve samimiyet maskeleri öyle sırıtıyordu ki anlatamam. Kısacası ben rüyada değildim ve herşey gerçekti; ama yaşananların yüzde 99’u sahte ve yalandı... Bir köşeden topluluğa şöyle bir bakarak düşündüm de, bu davetteki yaşanılan şu ortamdaki insanlar için söylenebilecek tek bir kelime olan, Konya tabiri ile “gubuzluk” en uç seviyede ve resmen bağırıyordu.
Bir açıdan değerlendirildiği zaman bu davranış biçimi; toplumumuzda bir hastalık halinde giderek yaygınlaşmakta ve toplumda kutuplaşmalara yol açacak bir virüs olarak dikkatimi çekti. Duyarlılık ve hassasiyet gösterip bu konuyu birde kendi açımdan sizlerle paylaşmak istedim. Araştırdığım kadarıyla “Mütevazilik; övünecek bir şeyiniz olmadığında takınamayacağınız tavrın adıdır. Kişinin toplum içerisinde; hak ettiğinden ve layık olduğundan fazlasında gözünün olmaması, hatta daha azına, razı ve kanaatkâr olması anlamına gelir. Önemli işlere imza attığı halde ve Önemli sayılabilecek imkân ve değerler sahip olduğu halde bunu her fırsatta öne çıkarmayan kişilere mütevazı denir.” Bunun tersi olan Konya deyimi ile “Gubuzluk; gereksiz derecede abartılı şekilde hava atan, kendisini olduğundan farklı olarak, olmayı arzuladığı gibi göstermeye çalışan, gösteriş meraklısı ama bunu beceremeyen kişilere denir.”
Lafta; kime sorarsanız sorun bu konuda kendisinin kesinlikle gubuz olmadığını iddia eder. Ve hatta mütevazıyim diye tanımlayan insanımıza acaba toplumun genelinin kendisini ne gözle gördüğünü, bilip bilmediğini sormak gerekiyor. Aslın da her birimiz fert fert kendi kendimizi bu konuda bir teste tabi tutmalıyız. –Ben toplum içerisinde acaba nasıl tanınıyorum? Gubuz mu? Mütevazı mı? Fakat püf noktası şu olmalı. Sizin kendinizi nasıl yorumladığınız değil, toplumun sizi nasıl gördüğü olmalı. Çünkü bu iki sıfat kavramıda toplum içerisinde anlam kazanmaktadır. Yoksa dağ başındaki yalnız bir insan için bu tür sıfatların bir anlamı olamaz zaten.
Sahabîlerin anlattığına göre, Peygamber Efendimiz çevresindekilere öylesine candan davranırdı ki, hazırda olanların hepsi de Resulullahın yanında en değerli kimsenin, kendisi olduğu kanaatine varırdı. Peygamberimizi köleler, arpa ekmeğine bile davet etseler, genellikle davetlerine icabet eder, yemeklerini yerdi. Peygamberimiz birlikte oturduğu kimselerin seviyelerine göre her birinin halini hatırını sorar, onlara seviyeli iltifatlar ederdi. Kendisini onlardan ayırt etmez, farklı görmezdi. Onlarla beraber hareket eder, kendisi için ayrı yer seçmez, aralarına oturur, yapacakları işe iştirak eder, onlara yardımcı olur, katkıda bulunurdu.
Peki birde günümüzün mal mülk, makam mevkii sahiplerinin çevresindekilere yaklaşım şekline baktığımız zaman; aradaki uçurumu görmemek için kör olmakta yetmez. Oysa büyüklük ve üstünlük ancak ve ancak tevazu ile anlam kazanır. İnsan yükseldikçe, mütevazıleşmesi gerektiğini anlayamadığı sürece, toplum içinde işte böyle”gubuzluk” damgasını yer de haberi bile olmaz. Haberi olmaz çünkü onu anlayacak seviyeye bir türlü inemez ve aklı hep beş karış havada, ya hırsının ya da nefsinin esiri olmuştur. Herkes kendine yakışanı yaparmış…
ADAM GİBİ*************
Kendi kendine alçalamayan kimse,
Başkası yanında yükselemez.
***********HİKMETLİ SÖZLER