yazar-2
‘Sadaka yaparız, oy da bekleriz’
Seçim öncesi gazetelerin, seçmenin nabzını tutmak üzere köşe yazarlarını sokağa çıkartıp halkla buluşturmaları sonrasında gündeme gelmişti, yardımların nasıl ve ne amaçla yapıldığı…
Belediyelerin sadaka kültüründen bahsediyoruz…
Büyükşehirler başta olmak üzere birçok şehrimizde, özellikle yoksul semtlerde seçmenlerle sohbet eden ve ‘kime oy vereceksiniz?’ sorusuna buralarda “AK Parti” cevabını alan köşe yazarları, bu cevabın nedenini belediyelerin erzak ve kömür yardımı ile açıklama yolunu seçtiler. Oysa belediyeler; peynirden zeytine, çaydan şekere, kuru fasulyeden nohuda, makarnadan bulgura kadar erzak torbalarını yılda 5-6 kez ihtiyaç sahipleriyle buluşturuyordu ve yıllardan beri bu yardımlar devam ediyordu…
Belediyelerin çoğu AK Parti’de olunca da, seçim üzeri imalar ve suçlamalar ardı ardına geldi. Halbuki bu sadece Türkiye’de olan bir şey değildi… Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde de yoğun şekilde belediyeler eliyle organize edilen iyilik hareketleri vardı...
Burada popülist amaçlı yardımseverliği, sadaka ekonomisinden ayırmak gerekiyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sosyal devlet anlayışının gerçek anlamda oturmadığı ülkelerde ciddi ve planlı sosyal politikaların yerini günlük çözümlerle popülizm amaçlı faaliyetler alabiliyor. Belediyelerin kültürel faaliyetlerinde popülizm, daha açık hissedilebiliyor. Hafta sonu Adalet Parkı’nın açılışını Murat Başaran ve Dilan konserleriyle ‘renklendireceğini’ duyuran Karatay Belediyesi’nin kenar mahalleleri toparlamayı amaçlayan bu etkinliğinde de popülizmin izlerini görebilirdiniz. Kültürü açılış ve temel atma törenlerinin rengi olarak gören bazı belediyeler, kültürel savaşların toplum dinamiklerini nasıl tehdit ettiğini ne yazık ki umursamıyorlar…
Kısa vadeli kültürel politikalarda taşınan bu niyetin, sosyal yardımlarda olmaması en büyük temennimiz. Çünkü belediyelerin yardım geleneğinin altında popülizm değil, sadaka kültürümüzün etkileri var ve öyle de kalmalı. Seçim sürecinde gelen soruları, “yaptığımız her hizmetin oya dönmesini isteriz. Burada da tabiatıyla oy talep etme var” sözleriyle cevaplayan Cemil Çiçek, kendi belediyelerinin bile ‘çıkar’ amaçlı yardımlar yaptıklarını dolaylı olarak söyleyebilmişti.
Sadaka geleneğimizi çirkinleştiren bu yaklaşımın, bizim gibi belediye yöneticilerini de rahatsız ettiğine inanmak isteriz. Değilse söz konusu yardımlar, belli dönemlerde suiistimale hep açık olacaktır… “Hem sadaka yaparız, hem de oy bekleriz” zihniyeti ayrıca kurumsal olarak da olsa hayır-hasenat niyetiyle yapılan bütün eylemleri “salih” olmaktan çıkaracaktır… Belediyeler CHP’li de olsa aynı cümleleri kurmak mümkün.
AK Partili belediyelerin sadaka ekonomilerinin bir geçmişi, altyapısı var. Refah Partisi ‘emin eller’ sloganıyla Türkiye’yi kuşattığı 90’lı yıllardan itibaren belediyelerde rüşveti kaldırarak iş koyulmuş, daha sonra yoksullukla mücadele seferberliği başlatmıştı. İşte İslam’ın yardımlaşma esasına dayalı zekat ve sadaka kurumundan alınan bu model, bugün AK Partili belediyeler eliyle sürdürülüyor.
Konya merkez ve ilçe belediyelerinin sadaka kültürüne uygun, sahih niyet ve salih amelle yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırdıklarından kuşkumuz yok. Ancak bir buçuk yıl sonra yapılacak belediye seçimlerine doğru, yardım grafiğinin seyrinde bir değişiklik olursa; başkanlar ‘hem sadaka yapıp, hem de oy bekleyen’leri haklı çıkarmış, niyeti bozmakla da ecir ve sevabı ortadan kaldırmış olurlar. Şimdiden bu grafiği izlemekte fayda var…