Gülerce, Yılmaz Özdil'e fena çaktı

Gülerce, Yılmaz Özdil'e fena çaktı

Beyaz Tv'de "Gülerce İle Haftanın Yorumu" programına konuk olan Hüseyin Gülerce, Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in "Mevzubahis karpuzsa... Gerisi teferruattır" adlı köşe yazısını eleştirdi

Yılmaz Özdil’in TSK’ye bugüne kadar hiç kimsenin cüret edemeyeceği kadar hakaret ettiği kaydeden Hüseyin Gülerce “ Ve bunu güya TSK’yı koruma adına yaptı ve bunu sonunda şakaya başladı. Ben TSK’nın içinde Yılmaz Özdil’in bu hakaretleri sineye çekeceğini zannetmiyorum.” dedi.

BU YAZARLIK DEĞİL, TERBİYESİZLİK

Yılmaz Özdil’in yazısında bir bölüm okuyan Gülerce “ Şimdi bakınız bu yazarlık değil, bu terbiyesizlik. Bu gazetecilik değil, bu tahrik, kışkırtma, hakaret. Bunun fikir hürriyeti ve ifade özgürlüğü ile alakası yok. Fakat bu gibi yazarları ve bu gibi adamları öyle pohpohlayanlar var ki, bunlar dikkatlerden kaçırılıyor. Adam güya uyanıklık yapmış, arada sırada uyanıklığını İzmirliliğe bağlıyor. Bende Edirne Keşanlıyım. Onun ne demek istediğini ve Yılmaz Özdil gibi davrananların ne dendiğini biliyorum. Ama şimdi söylersem RTÜK’ün radarına girerim. Yazısının sonuna not düşmüş. Alınganlığa karşı not: Yazıda adı geçenlerin gerçekle alakası yoktur diye. Şimdi bu faslı burada kapatalım. Gerçek Silahlı Kuvvetler’e hakaret edenler kim, bilmeyenlerde bilsinler.” dedi.

 

İşte Hüseyin Gülerce'nin tepkisi çeken Yılmaz Özdil'in o yazısı;

"Daha karpuz kesecektik" manşetine kendine has uslübü ile eleştiren Yılmaz Özdil'in sivri dilinden iktidar partiside nasibini aldı.

İşte Yılmaz Özdil'in bugünkü köşe yazısı;

Mevzubahis karpuzsa… Gerisi teferruattır

Kadınlarımızın dramıdır.

Adam bi sene askerlik yapar.

Elli sene anlatır.

Tam teçhizatlı 80 kilometre koşardık, kaplumbağa yedim, çıngıraklı engereği sote yaptım, çarşı iznine tankla çıktım,220 bastım, Aksaz’dan atlayıp Rodos’a yüzdüm, denizaltıya mayın yapıştırdım, 33 gün uyumadığım zamanlar oldu, pilot yolda bayıldı mecburen F16’yı ben indirdim,

devre arkadaşımın paraşütü açılmadı, diklemesine süzülüp havada yakaladım filan.

Eskidendi tabii bunlar.

Şimdi artık şöyle olacak anılar…

Bi gün nöbetçi çavuşum, aylardan

gene böyle bi ağustos, belime kadar

kar var, baktım, tuğgeneral ağacın dibine çökmüş, düşünceli düşünceli oturuyor, efendi çocuktur, beni görünce fırladı

ayağa, tekmil verdi, hayrola koçum

dedim, üzgünsün, meğer terfisini

yemişler iyi mi… Aradım hemen AKP

ilçe başkanını, sen dedim doldur bi form, faksla, sonra kaldırdım telefonu genel merkeze, halledin şu işi dedim, mesai bitmeden tümgeneral oldu kerata…

Bi gün bastırmışım parayı, babam sağ olsun tugayında bedelliyim, ki, sağ olsun mebustur babam… Saat 11 gibi uyanıp geldim brança, garson 18 aylıklar esas duruşta ama, sofra hazır değil, kan beynime sıçradı, vurdum tekmeyi daldım alay komutanının odasına, yarbaylar binbaşılar toplanmış patates soyuyorlar, vay efendim 3-5 nöbeti tutmuşlar da, yetiştirememişler falan, çektim albayı kenara, dedim bak ararım pederi, yakarım askerliğinizi…

Bi gün onbaşıyım, imam hatipli asteğmenlerle sabah namazından geliyorum, kurmay subaylar mıntıka temizliği yapıyor… Artist bi yüzbaşı vardı, madalyalı mıymış neymiş, iki lafından biri Atatürk Matatürk, gıcığım herife, açığını kolluyorum, baktım şapkası yok kafasında, yatırdım alayını yere, istikamet Anıtkabir, sürünnn! Üstüne 250 şınav…Çağırdım sonra astsubayı, git bana bu tugaydan sorumlu olan nöbetçi AKP’li belediye başkanını bul dedim, öğlenamazına müteakip geldi başkan, zabıtaya söyleyin, bunlara iki ay çarşı izni yok dedim.

 

Bi gün sahur, içtima yapıyoruz, baktım üsteğmen gelmemiş… Nerde bu densiz? Sanki başka vakit kalmamış gibigece atışlı tatbikata çıkarmış bölüğü, belli ki inadına yapıyor. Aradım Emniyet Müdürü’nü, ki, ilahiyattan devre arkadaşımdır, çok sinirlendi, rica etti özel yetkili savcıdan,

bi tutanak, inzibatlar anında enseledi bunu eğitim alanında, doooğru diskoya… E ders oldu tabii, akşam ne görsembeğenirsin, kor’lar or’lar hepsi paşa paşa iftarda.

Bi gün Karpuzkaldıran’dayım, şafak yedi, nöbetten düşmüşüm, şezlonga uzanmış tadını çıkarıyorum, büyük devlet adamımız Egemen Bağış’ın söylediği gibi, karpuzun göbeğini yiyorum… Malum, mevzubahis karpuzsa, gerisi teferruattır… Baktım elinde havlu Genelkurmay Başkanı geçiyor, Necdeeet diye bağırdım, koştu geldi, topuk selamıverdi, şurdan eli yumuşak iki teğmen ayarla da Bali masajı yapsınlar dedim…

Alınganlığa karşı not:

Yazıda adı geçen kişi ve kurumların

gerçekle alakası yoktur… Karpuz hariç