Hangi "aydın"?

Türkiye’de her şey birbirine karışmaya başladı.

Özellikle de “aydın kimdir?” sorusuna cevap bulmakta gittikçe zorlanıyoruz.

Bizim bildiğimiz aydın,  muhaliftir, özellikle de statükoyu, ve iktidarı elinde bulunduranları eleştirmesiyle “aydın” vasfını ortaya koyar.

Günümüzde yaşananlara, ben “aydın”ım diye dolaşanlara bakınca ne görüyoruz?

Muhaliflik kimliğini yitirmiş, niye niçin karşı olduğunu, niye niçin taraf olduğunu anlayamadığımız insancıklarla karşı karşıyayız.

Hatta daha da acı olanı, mevcut statükonun her yaptığını pazarlayan bir aydın kesim var…

Bu aydınlar genelde “eski solcu”lardan oluşmuş ve gazetelerin köşelerini tutmuş, şimdinin liberalleri….

Eski fikirlerinin yanlış olduğunu düşünerek “dönmüş” olan aydınlar şimdi mevcut sistemin savunuculuğunu yapıyorlar.

Yarın bu savunduklarının da “yanlış” olduğunu söylemeyeceklerini kimse garanti edemez.

Peki halkın önüne çıkarak,  sürekli aynı minvalde konuşmalar yapan, “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramları ağzından düşürmeyen  gazetelerde, televizyonlarda boy gösteren   “aydın”lara ne diyebiliriz bu durumda?

Çünkü onlar daha dün Marksist manifestoyu savunuyorlardı.

“Devrim kanla yazılır” diyorlardı….

Daha dün, Mao’nun Çinini Türkiye’ye model olarak sunuyorlardı.

Stalin’e  güzellemeler yazıyorlardı.

İşin garibi aynı adamlar şimdi de mevcut statükoya aynı güzellemeleri yazıyorlar.

Peki hangisi doğrudur sizce.

Yine mevcut statükoyu savunan İslamcı aydınlara da göz attığımızda aynı şeyi görüyoruz.

Daha düne kadar demokrasi “Şeytan düzeni” diyen AB’yi Hıristiyan Kulübü olarak görenler,  Seyit Kutup’tan örnekler verenler, Mevdudi’den, Hasan El Benna’dan Türkiye’ye toplum modeli sunanlar, bugün mevcut statüko üzerinden demokrasi şampiyonluğuna soyunuyorlar, AB’de AB diyorlar, Jean Monnet’den örnekler vererek Avrupa Birliği vatandaşlığının en kutsal vatandaşlık olduğuna dair övgüler yağdırıyorlar, Konrad Hermann Josef Adenauer’un Derneklerinde liberalizm üzerine  methiyeler düzüyorlar.

Peki biz bu adamların hangi dediğine inanalım.

Hangisi doğru.

Leninist model mi, Adenauer modeli mi?

Mevdudi mi, Jean Monnet mi?

Yarın kendilerine başka bir “rol model” bulmayacaklarını kim garanti edebilir?

Yarın asılında demokrasi o kadar da iyi değilmiş, aslında faşizm, ya da diktatörlük de fena sayılmazmış derlerse, bu söylediklerine de mi inanıp, itibar edeceğiz.

Bu aydınlar sizce gerçek aydınlar mıdır, yoksa dönemin sözcülüğünü yapan, uydu aydınlar mıdır?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar