Hayrola? Kan uykusuna yatmamış mıydınız siz?

Hayrola? Kan uykusuna yatmamış mıydınız siz?

Star Yazarı Ahmet Kekeç, isim vermeden iki kişi hakkında sert bir yazı kaleme aldı.

Şemdinli’deki PKK kalkışmasını “büyük bir müjdeymiş gibi” duyuran beyefendiyle, “Kürtlerin haysiyet savaşı verdiğini” ileri süren hanımefendinin, yakın zamana kadar “Kürt düşmanlığı” yahut “Kürt nefreti” temelinde yazılar yazdığını biliyor muydunuz?

Bilin...

İlki, bir tür geç “Ertürk Yöndem” vakasıydı ve “kan uykusuna” yatırdığı paşasının görüngesinden bakardı Kürt meselesine; zaman zaman “faşist” suçlamalarına muhatap olurdu.

Malum “411 el kaosa kalktı” döneminde, kendini tutamayıp, “O 411 el gerçekte kaç kişiyi temsil ediyor? Göreceğiz... Söz bitmiştir. Kansız olmaz...” diyen bu beyefendidir.

Kimse çıkıp, “Ne kanı hemşerim? Kimi, hangi güçleri kan dökmeye çağırıyorsun?” diye sormadığı için, uzun süre “laikliğin koruyucusu bilge gazeteci” ayaklarında dolaştı ortalıkta.

Başörtüsü sorununu çözmeye kalkışan parlamentoyu, “Yanlış yaptınız. Mertçe, karşımıza çıkarak ‘Kemalizmi yıkacağız, manda olacağız...’ diyerek ve delikanlı gibi kan dökerek yapmadınız. Öte mahallenin itlerini arkanıza alıp kaçak güreştiniz. Şimdi adam seçiyorsunuz... Yanınızda üç tane Neo-İslamcı, dört tane eski solcu aydın... Karşınızda şahsiyetsiz bir muhalefet, üniformalarını hızla epriten bir üst yapı...” diye istiskal eden de aynı beyefendidir.

Bu beyefendi, tiran iktidarın baskılarına (!) karşı birdenbire “Kürt dostu” kesiliverdi... Kürtlerden “Arap baharı” istiyor.

Bu dönüşüm nasıl oldu, ne zaman oldu, niye oldu?

Bunu açıklama görevi kendisine düşüyor.

İkincisinin, yani hanımefendinin “Kürt sevmezliği” ise, nasıl derler, biraz “sınıfsallık” kokuyordu.

Hafif tertip konformist bir ablamızdı...

Kendisini “seçkin” ve “aristokratik” bir aidiyete yerleştirdiği için, Kürtlere bakışını, büyük ölçüde “köylülere bakış” belirliyordu. Tepkileri, daha çok, “Ayol geldiler, şehrimizi ve güzelim siyasetimizi kirlettiler” kaba sabalığındaydı.

Meraklısı arşive girip, hanımefendinin, bugün “haysiyet savaşı” verdiğini söylediği Kürtlerle ilgili vaktiyle ne düşündüğünü, Kürt siyasetçilerle arasına ne tür aşılmaz mesafeler koyduğunu okuyabilir.

Konu şu:

Bu beyefendiler ve hanımefendiler, son aylarda artan terör saldırılarıyla ilgili ne düşünüyor?

PKK’nın Şemdinli’ye el koyma girişimi, vaki“haysiyet savaşının” bir parçası ve uzantısı mıdır?

İktidar düşmanlığı temelinde birdenbire Kürt dostu kesilen bu beyefendiler ve hanımefendiler, Şemdinli’den güzel müjdeler vermek, BDP otobüsünde zafer işareti yapmak, “Türkiye Türklerindir” gazetesinin yazarlarıyla birlikte Mardin’de BDP’li düğününde halay çekmek dışında, bize hangi “barış seçeneğinden” sesleniyorlar?

PKK daha çok karakol basmalı, daha çok asker öldürmeli ve hükümet zor durumda mı kalmalı?

Böyle mi olmalı?

Kürt meselesinin çözümü konusunda inisiyatif alan ve “olağanüstü halin kaldırılması” dahil, “görülebilir”birçok iyileştirmeye imza atan siyaset kurumunun“çabalarına”, bu beyefendiler ve hanımefendiler hangi samimi katkıda bulunacaklar?

Efendim?

Tayyip gitsin de ne olursa olsun mu?

Hadi Tayyip gitti diyelim...

Ne koyacaksınız yerine?

Fetihçi zihniyete karşı savaşmakta “atıl” kalan ve “kan dökme” konusunda pek “gevşek” bulduğunuz birtakım üniformalıları mı?

Sivil vesayeti böyle böyle mi gerileteceksiniz?