Hayrunnisa Gül'ü çekemeyen yazar
Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Hayrunnisa Gül'ün kırmızı halıda yürümesini hazmedemediğini bugün köşesinde bakın nasıl itiraf etti...
Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gün'ün eşi Hayrunnisa Gül'ün ayakkabılarına taktı. Hayrunnisa Gül'ün kırmızı halıda yürümesi hala gündemde sıcaklığını korurken yazarlardan da ilginç yorumlar gelmeye devam ediyor.
Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Gül'ün kırmızı halıda yürümesini hazmedemediğini bugün köşesinde dile getirdi. Hayrunnisa Gül'ün ayakkabılarını çok seksi ve kadınsı bulduğunu söyleyen Cerrahoğlu, Bayan Gül'e 'Altı kaval, üstü Şişhane' benzetmesinde bulundu.
Cerrahoğlu'nun yazısındaki ilgili bölüm...
“Biz ayrı dünyaların insanlarıyız. Sen; zengin bir fabrikatör kızı, ben gariban bir işçiyim…”
Yeşilçam filmlerinin klasik “imkânsız aşk” repliğidir...
Hayrünnisa Gül’le Bettina Wulff’un kırmızı halı üzerindeki resimlerini görünce, nedense aklıma bu replik geldi…
Fotoğraf tepeden tırnağa düşünülebilecek en garip ve uç tezatları bilhassa yan yana getirmek amacıyla sanki özel olarak tasarlanarak çekilmiş…
Resmin baş ve gövde bölümlerini kapatıp sade ayaklara baktığınızda o tezat duygusundan gene kurtulamıyorsunuz…
Bir yanda gayet kadınsı -resmi bir tören için fazla- seksi ve frapan topuklu pabuçlar var…
Diğerinde düz, sade, rahat ve ağırbaşlı babetler…
Fotoğrafı hiç görmemiş birine, sadece bu minik kesiti gösterip, “Kim hangi ayakkabının sahibi? Hangi ayakkabının üzerinde türban var? Hangi kadının başı açık” diye sorsanız…
Şaşırabilir.
Dekolte pabuçların üzerinde insanın gözünün önüne çünkü Azerbaycan first lady’sini çağrıştıran -nasıl desem?- “hükümet” gibi.. bir kadın geliyor.
Ama o da ne? O iddialı ayakkabıların üzerini açtığınızda, karşınıza Hayrünnisa Hanım çıkıyor!
Farklılık yalnız “türban”dan ibaret değil; “tezatlar” ayakkabı örneğinde görüldüğü üzere tepeden tırnağa doludizgin bir “çelişkiler yumağı” şeklinde ortalığa saçılmış...
Doğu’nun da Batı’nın da “first lady”leri arasında zira, Hayrünnisa Hanımın kılık kıyafetinin bir benzerine rastlamak mümkün olmuyor…
‘Taban tabana zıt first lady’ler…’
İslam ülkelerinde kadınlar genelde “eş kontenjanından” kamuya ya hiç çıkmıyorlar.. Çıkarlarsa ya “başları açık” oluyor ya da bu şekil örtünmüyorlar.
Suudi Arabistan, İran gibi “köktenci” ülkelerde “first lady” müessesesi mesela hiç yok.
Bu ülkelerde sorun -siz sağ, ben selamet!- iptal edilmiş.
“Çokeşliliğin geçerli olduğu yerlerde”, devlet başkanı eşleri “resmi şovlarda” yer almıyor.
“Modernleşme” arayışındaki Körfez’de durum farklı. Körfez şeyhlerinin zevceleri ortaya çıkıyor, ama devlet başkanlarını yan yana getiren uluslararası resmi tören ortamlarında.. böyle Hayrünnisa Hanım gibi -altı kaval, üstü Şişhane- “tesettür ikonalığına” soyunmuyorlar…
Sarkozy ile canciğer kuzu sarması dost olan Katar şeyhinin mankenlere taş çıkaran selvi boylu karısı Şahika örneğin… her daim; havalı, bol Armani pantolon takımlarla arzı endam ediyor. Başını da, önünde bir perçem saçı açık bırakacak şekilde, zarif bonelerle kapatıyor.
Suriye, Ürdün, Mısır, Pakistan devlet başkanları eşlerine gelince… Onlar harbiden “başları açık” geziyor.
Strasbourg’da Avrupa parlamenterleri önünde daha birkaç hafta önce “ortak Avrupa değerleri” ve “ortak Avrupa evimizden”(!) bahseden bizim “first lady”miz ise -hem ilk kez “tabuları kırmak adına”- alayıvala ile sahne aldığı bir resmi karşılama töreninde, boğum boğum kapalı tesettür kılığının altındaki o göz alıcı ayakkabılarıyla Doğu’ nun da Batı’nın da bilinen tüm “görgü”/“kültür” ölçülerinin dışına çıkıyor. Öyle ki insan bakarken -ister istemez- “Aa! Bu da ne?” demekten kendisini alıkoyamıyor. “