Fahri Kubilay
Her mevsim ayrı güzel Toroslar…
Kendi yaylalarını, asıl sahiplerinin bile ziyaret edemediği bir zamanda, bizlerin en çok ziyaret ettiği Toroslar…
Adeta, "inin cinin top oynadığı" bir zamanda bizler oralardayız. Canlı adına sadece üç beş kuştan başka bir şey göremedik ama mevsim karlı olunca izlerinden oralarda olduklarını da biliyorduk.
Konya sınırları içinde olup da Antalyalıların kullandığı yaylaları, zemheri soğuğun en şiddetli olduğu bir zamanda Seydişehir Antalya Yolu, Bozkır Sapağı'ndan giriş yapıp, aşarak hedefe doğru ilerliyoruz...
Kameram hep açık ve seride... Herhangi bir şey çıkar da kaçırırım diye seriye alıyorum. Gördüğüm an saydıracağım ama nafile. Yollar karlı ama çok da fazla değil. Issız yerlerde cep telefonu çekmiyor. Kaybolsan öylece kalakalırım. Güneş olunca hava gayet güzel. Gittiği anda buz kesiyor…
Hedef, ķış aylarında ulaşılması çok zor olan Dipsiz Göl.. Bu yılın kurak gitmesi ve kar yağışının az olması, bize bölgeye ulaşma imkanı sağlıyor.
Bölgede, ocak ayının ortalarında yağan kardan sonra metrelerce kar olması gereken ve ilkbahara kadar yolları kapalı olan bölgeye gidiyoruz. Ve hedefe ulaşıyoruz. Gökyüzünde bulutlar bir harika. Göl kısmen donmuş. Bizim için doğada olmanın temel kurallarından biri haline gelen kara çaydanlıkta çayımızı demleyip çayımızı içiyoruz. Doyasıya fotoğraf çekiyoruz…
Dipsiz Göl her mevsim harika bir yer, kışın ise daha bir güzel. Dipsiz Göl’ü ocak ayının sonunda görüntülemekten dolayı çok mutluyum. İnşallah bölgeye bundan sonra kar yağar ve böylece kuraklık yaşamayız.
Akdeniz-Antalya bölgesi insanı yaylalara karşı İç Anadolu insandan daha çok ilgili.
"Çok gezen bilir" misali Toros Dağları'na çıktığım zaman bunu rahatlıkla gördüğümü ifade etmek isterim.
İç Anadolu insanı olarak bizim yaylaya bakış açımız ve onların bakış açısı çok farklı.
Eskiden yaylalar, belki hayvan otlatmak, odun temin etmek için çıkılan yazlık, havadar, temiz havası, suyu ve teknolojiden uzak zahmetli bir yaşamın olduğu bölgeler idi. Şimdilerde tamamen de olmasa, büyük bir değişim yaşanarak yaylalar tatil mekânları, hafta sonları dinlenme hava alma mekanları oldu.
Eskiden eşekler, katılar ile saatlerce yürüyüşten sonra, zor gidilen yerler şimdilerde en lüks araçlar ile kısa sürede varılan yerler oldu.
Eskiden ön tarafta ocaklığı (şöminesi) ve toprak mesafesinde bir göz odadan, yanında avlusu olan, her bahar çatısının yenilendiği konargöçerlerin evleri idi.
Şimdilerde betonarme ve villa gibi çok odalı, yerden yüksek, modern evlerde, elektrik su güneş enerjisi uydu cihazı olan evler haline geldi.
Biz fotoğrafçı ve doğa tutkunları için en güzel yaylaların en güzel hali ilkbaharda çiğdemler açtığı zamandır. Sanki tohum saçılmış da çıkmışlar gibi her taraf sapsarı çiğdem ile dolu. Görenleri büyülen Yaylalar..
Dönüşe geçiyoruz ve geçmiş yılların görüntüleri gözümün önüne geliyor. Kış aylarında metrelerce yağan kardan sonra kaybolan evler ve çeşmeleri bulamadığımız o zamanlar gözümün önünden geçiyor..
Kış aylarındaki karı, ilkbaharda ve sonbaharda çiğdemleri, çiçekleri bir cazibe merkezi olan yaylalar her geçen yıl ziyaret edenden ve etmek isteyenlerden geçilmiyor.
Doğa tutkunları ve fotoğrafçıların, hafta sonları bölgeye gerçekleştirdikleri gezilerle hem spor yapıyor hem de zinde bir yaşamı sürdürmek için bölgeye geliyorlar.
Özelikle kış ve ilkbahar aylarında zorlu hava şartlarına rağmen güzel bir gezi gerçekleştirdik. Dağ, doğa ve fotoğraf tutkunları için, ilerleyen zamanlarda daha fazla insanın ilgi duyacağı bir güzelliğe sahiptir yaylalar ve Toroslar…
Dağlar ve yayları gezmek bizim için bir tutku...