Hilmi Özkök: Hay dilim kurusaydı

Hilmi Özkök: Hay dilim kurusaydı

Milliyet gazetesi köye yazarı Mehmet Tezkan, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün sarf ettiği "Kasaptaki ete soğan doğramam" sözünü hatırlatınca cevap geldi. Özkök "Hay dilim kurusaydı" dedi.

Mehmet Tezkan'ın köşe yazısı
 
Komutanlarla ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldığında dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ‘kasaptaki ete soğan doğramam’ demişti..
Dün bunu hatırlattı..
Ete soğan doğrama vakti geldi dedim.. Özkök açıklama gönderdi.. Özeti şu; ete soğan doğradım..
Birlikte okuyalım..
“Bugünkü makalenizdeki benden beklentinizi okudum. Yazınız teorik olarak sağlam temele oturuyor. Düşüncenize ben de katılıyorum. Ancak pratikte gözünüzden kaçmış bir nokta var. Ben ‘kasap-soğan’ andırışmasını (Analoji) 2008 yılının Temmuz ayında bir gazete muhabirinin, henüz gerçekleşmemiş bir durumun gerçekleşmesi halinde ne yapacağımı sorması üzerine yaptım. ‘Şimdiden bir şey söyleyemem’ anlamını mahalli bir deyimle belirtmek istedim. Hay dilim kurusaydı! (Soruşturma safhasının gizliliği nedeniyle, bir soruya ‘Yorum yok’ yerine ‘Var da diyemem, yok da diyemem’ demem de başıma ne işler açtı. Ama benim üslubum böyle) Bu tarihte Balyoz davası diye bir şey gündeme gelmemişti henüz.
Ergenekon davasının soruşturma safhasında İzmir adliyesinde savcılara 7 saat, muhakeme safhasında İstanbul’da yargıçlara 2 gün ‘Soğan doğradığımı’ ve zaman zaman yanlış anlamaları düzeltmek için gazetelere beyanda bulunduğumu değerlendirememiş olmanızı anlamakta zorlanıyorum. Şayet çağrılsa idim Balyoz davasında da tanıklığımı yapardım. Bunu defalarca ifade ettim.
‘İleride konuşacakmış’ ifadenizle kastettiğiniz söylemim, Balyoz davasından alınacak dersler konusundadır. Yargıtay, AYM safhaları sonuçlanmadan dersler çıkarmak takdir edersiniz ki bizi güdük sonuçlara götürür.
Şayet benden beklentiniz televizyonlara çıkıp, açık oturumlara katılıp ‘soğan doğramaksa’ bağışlayın, ben muhakemelerin mahkemelerde yapılması gerektiği inancındayım. Böyle yaparsam dönemin Genelkurmay Başkanı olmam nedeniyle yargıya müdahale suçu da işlemiş olmaz mıyım?”
 
 

Özal ailesini anlamadım!

Cumhurbaşkanı Özal’ın ani ölümü herkesi şaşırtmıştı.. 1990’ların Türkiye’sini hatırlayın..
1993’ün karanlık günlerini.. Acayip şeyler oluyordu..
Özal’ın ölümü de o acayip işlerden biri miydi? Kimi; Çankaya’dan inecekti, parti kuracaktı  dedi, kimi Kürt meselesini çözmek için formül açıklayacaktı dedi, kimi federasyonu zorlayacaktı açıklamasını yaptı..
Öldü mü öldürüldü mü tartışması hiç bitmedi..
Ailesi zehirlendiğini iddia etti.. Birileri Cumhurbaşkanı’nı zehirlemişti..
Bu konuda kim bilir kaç televizyon programı yapıldı.. Ailesi bu iddiasını 19 yıl boyunca ısrarla sürdürdü..
Vazgeçmedi, peşini bırakmadı..
Ortaya yeni iddialar da attılar.. Mesela Ahmet Özal babasının uçak kazası süsüyle öldürülmek istendiğini öne sürdü..
Neyse..
H
Devlet Denetleme Kurulu 19 yıl sonra Özal ailesinin iddiasını doğrulayan bir rapor yazdı..
Başsavcı da mezarı açılsın zehirlenip zehirlenmediği ortaya çıksın istedi..
Özal ailesi gerçeğin ortaya çıkacağı için sevineceğine üzüldü..
Mezarın açılmasına karşı çıktı?
Niyeymiş!
Mevta rahatsız olurmuş..
İyi de zehirlendiği ortaya çıkacak.. Türkiye’nin karanlık bir dönemi aydınlanacak.. Zehirlenmişse kimin zehirlediği bulunacak.. Bu sayede belki de uçak arızası da aydınlatılır, suikast girişimi de..
Aile istemiyoruz diyor!
Ne yapmak istediklerini anlamadım..
Zehirlediler iddiası boşa çıkarsa diye mi korkuyorlar? Bir daha televizyonlara çıkıp konuşamazlar diye mi? 18 yıl boyunca söyledikleri çöpe gider diye mi?