'İç savaş ya da barışa Kürtler karar verecek
PKK'nın son saldırılarla Kürtleri iç savaşa sürüklemek istediğini ileri süren Ahmet Altan, Kürt halkının önündeki büyük sınavı yazdı
Taraf gazetesi yazarı Ahmet Altan, terör örgütü PKK'nın son günlerde artan saldırılarının arka planını ele aldığı yazısında, PKK'nın barış istemediğini, aksine krallıkla yöneteceği bir toprak parçası peşinde olduğunu belirtti.
PKK'nın bu amaca ulaşmak için Kürt halkını iç savaşa sürüklemek istediğini vurgulayarak, iç savaş ya da barışa Kürt halkının karar vereceğini belirtti. Altan, "Bu savaşın bir “iç savaşa” dönüşüp dönüşmeyeceğine karar verecek olan ise Kürt halkı, Kürt halkından başka hiç kimse buna karar verecek bir güce sahip değil." ifadesini kullandı.
İşte Ahmet Altan'ın o yazısı...
İç savaş ve PKK
Doğrusunu isterseniz PKK’nın Siirt’te dört genç kızı öldürmesi bana ağır geldi.
Dünyanın en berbat işlerinden biri savaştır ama savaşın bile bir ahlakı vardır.
Savaş ahlakının dahi kabul edemeyeceği ölçüde alçakça bir saldırıyı yeryüzündeki hiçbir “kutsal” nedenle açıklayamazsınız.
Zaten ortada öyle bir “kutsal” neden bulunup bulunmadığı da artık çok kuşkulu.
Olayları şöyle bir hatırladığımızda tabloyu daha açık ve net görmek mümkün.
PKK-MİT müzakerelerinin kayıtları bilinmeyen birileri tarafından açıklandı, iki taraf da bu kayıtların gerçekliğini kabul etti.
Bu müzakerelerde devlet birçok öneride bulunuyordu.
Bana en çarpıcı gelen iki tanesi, “Apo’nun serbest bırakılmasıyla” öğretmenlerin “belediye başkanları” tarafından atanması böylece de “eğitimin” özerkleşmesiydi.
Kürtlerin en çok istediklerinin başında gelen “anadilde” eğitime bir çözüm bulunurken, özellikle PKK yandaşları için “vazgeçilmez” olduğu söylenen “Apo’nun serbest bırakılması” da gündeme alınıyordu.
Peki, devlet bu müzakerelerden vaz mı geçti?
Ya da söylediklerinden geri mi döndü?
Hayır.
Nerden biliyoruz bu ikisinin de olmadığını?
Apo’nun açıklamalarından biliyoruz.
Kandil’le yapılan müzakerelerin aynısını İmralı’da sürdüren Apo, “müzakerelerde anlaşmaya varıldığını ve savaşın durması gerektiğini” söyledi.
Müzakere konularını biliyoruz, bu müzakerelerde “anlaşmaya” varıldığını da Apo’nun açıklamalarından biliyoruz.
Kürt halkının “en kutsal” haklarının kabul gördüğü müzakerelerin “anlaşma noktasına” geldiği ve Apo’nun “savaşı durdurun” dediği sırada PKK’nın Kandil’deki yöneticileri ne yaptı?
Savaşı durdurmadılar, aksine hızlandırdılar.
Önce iki uzman çavuşu kaçırdılar, arkasından o çavuşları aramaya çıkan askerlerden on üçünü otların arasında uyurken yaktılar, ardından Çukurca’da bombalı tuzakla askerî aracı havaya uçurdular ve askerleri nasıl öldürdüklerini gösteren videoyu yayınladılar.
Niye yaptılar bunları?
Kürt halkının “hakları” için dövüştüğünü söyleyen bir örgüt, o hakların görüşüldüğü müzakerelerde “anlaşmaya” varıldığı sırada neden savaşı şiddetlendirir?
Neden “önderlik” dediği, “irademiz” dediği Apo’yu iradesiz bırakıp İmralı’ya gömer?
Var mı bu yapılanların Kürt halkının haklarıyla bir ilgisi?
Ben PKK’nın savaşı şiddetlendirmesiyle, Dersim’de maç seyreden kadını, Siirt’te gezmeye çıkan kadınları öldürecek kadar gözünün kararmasıyla “Kürt halkının hakları” arasında bir ilişki göremiyorum.
Türklerin yıllarca sürdürdüğü zulmün yarattığı acı ve nefretle “ırkçılığa” sürüklenmiş, “haklarla” değil sadece ve sadece kanlı bir intikamla ilgilenen Kürtlerin dışında kalan Kürtlerin de böyle bir ilişki görmediğinin tanığıyım.
Böyle nefret dolu bir ırkçılığın rüzgârını yelkenine doldurmaya çalışan PKK yönetimi neden savaşı tırmandırıyor, neden müzakereleri tıkıyor?
Ne istiyor?
Benim görebildiğim kadarıyla, PKK’nın yönetimi kendi yöneteceği bir “krallık” istiyor, seçimlerin yapılacağı, demokratik bağımsız bir Kürdistan bile istemiyor, seçimin olmayacağı, doğrudan kendi yönetimine verilecek bir toprak parçası talep ediyor.
Bunu yapabileceğini sanarak Apo’yu da kenara itip son saldırıları başlattı, amacına ulaşamayacağını, Kürt halkından beklediği desteği bulamadığını görünce “Türk ırkçılarını” kışkırtmaya ve o ırkçıların göstereceği tepkilerle Kürt halkını topyekûn bir iç savaşa sürüklemeye çalışıyor.
Onun için saldırılar gittikçe savaş ahlakının bile kabul edemeyeceği bir sefilliğe doğru kayıyor.
Ne olacak?
Kendi arzuladığı “krallığı” bir iç savaşın sonucunda alabileceğini düşünen PKK yönetimiyle bu şartlarda bir anlaşma yapılabileceğini sanmıyorum açıkçası.
Ortadoğu’da bütün diktatörler yıkılırken Kürtlerin çoğunluğunun desteklemediği bir krallık kurmanın dünyanın gerçekleriyle uyuşmadığı açıkça görülüyor.
PKK’yla savaş sürer gider, bunu kabullenmek zorundayız.
Bu savaşın bir “iç savaşa” dönüşüp dönüşmeyeceğine karar verecek olan ise Kürt halkı, Kürt halkından başka hiç kimse buna karar verecek bir güce sahip değil.
Kürt halkı, “anlaşmaya varıyoruz, savaşı durdurun” diyen Apo’yu unutup PKK yönetiminin arkasında bir iç savaşa girerse, bu iç savaşı yaşarız.
Yok, Kürt halkı “savaşsız çözelim, bu imkânı kullanalım” derse, böyle kadınları vurmak türünden rezillikleri kınarsa, AKP hükümeti de son zamanlarda kapıldığı bu savaşçı ruh halinden kurtulup demokrat bir yapı oluşturursa, PKK cinayetlerini sürdürür ama Türkiye büyük bir savaşa yuvarlanmadan bu sorunun üstesinden gelir.
Ahmet ALTAN / TARAF