Fatıma Nur Mücevher
İlk Kıblemiz; Mescid-i Aksa’ya Yolculuk I.
İnleyen bir çocuk gibisin,
Hıçkırıklarını duymam için kulaklarıma gerek yok.
Gözyaşların kurumuş,
Belli ki unutulmuşsun.
Güneşten fazla yakıyor kimsesizlik değil mi?
Şimdi, beni burada yaktığı gibi.
Boynun kırılmış sağa.
Çünkü yok sağındakiler, solundakiler.
Kırgınsın değil mi, kırgınsın Alem’i İslam’a…!
Kirli postalların altında ezilen taşın, toprağın değil bilirim.
Kirli postallar altında ezilen izzetin, şerefin!
Unutulmak acı, bunu sende gördüm.
Sokaklarını hapishaneye çevirmiş postalların arasında gezerken,
Korkaklar esir almışken seni,
Korkakların karşısında korkan İslam Alemi’nin suskunluğundadır unutuluşun.
Unutmuşuz seni Ey Aksa!
Affet bizi!
Unutmamak için geldik!
İnancımızı tazelemek için geldik, geç kaldık affet bizi.
…
Bir şeyler eksik kalır deriz tamamlayacak bir şeyleri bulamadığımızda. Bir şeyler zaten hep eksiktir ve tamamlayamadığımız ne çok şey vardır.
Bir şeyi gerçekten istemeniz ona duyguduğunuz inançla aynı orantıdadır. İsterken samimi iseniz Allah onu mutlaka size verir. Verirse şükrü icab eder vermezse tevekkül…
İsterken samimi olmalıyız. Samimiyet günümüzde çok önemsenmese de Allah samimiyetimizi önemsiyor.
***
Birkaç hafta önce liseden kalma bir defterimi buldum. Matematik dersinde aldığım bazı notlar var. Mesela sayfanın sağ köşesine üst kısma yazmışım ‘dünyanın her yerini görmek istiyorum ama Allah’ım lütfen hepsinde seni göreyim.’ Sıralamışım birkaç şehir; Mekke, Medine, Kudüs, Endülüs, Buhara vs….
***
Kudüs.
Yolculuğun güzergâh noktalarından sıyrılıp Kudüs’e ulaştığım anı paylaşmak istiyorum.
Kudüs.
Şehre girdiğimde dünyadan sıyrılıp bir başka aleme geçmiş gibi bir his var. Şehir hem sevinçli hem mahsun. Bir yanı bahar diğer yanı savuran bir güz.
Sabah namazı için Mescid’i Aksa’ya geçiyoruz. 04.10 suları mescide giden ayaklar var ve tabii elleri tetikte duran ve en ufak harekette tetiğe basacak reflekse sahip İsrail askerleri. Yüzleri donuk, yüzlerinde korku var. Korku ile karışık işgal ettikleri toprakları hunharca ezen postallarından aldıkları manasız bir güç. Mescid bir bahçe gibi. Sabrın, teslimiyetin, aitlik hissinin kokuları geliyor.
Mescidi Aksa’ya girdiğimizde Mekke’deki hassasiyet (buralarda Peygamber(s.a.v.)’in ayak izleri var adımlarımız yumuşak olmalı ve yer bizden incinmemeli) oluşuyor. Toprağa basarken olabildiğince hassas dokunuyoruz. Zira tüm peygamberlerin uğradığı kadim Kudüs’teyiz.
Kıble mescidinde sabah namazımızı kılıyoruz. Mekke’deki gibi her renkten, her ülkeden çok kişi var diyemiyoruz. Diyemiyoruz çünkü Müslümanlar unuttu ilk kıblesini. İlk kıblesinin ezildiğini de unuttu, ezeni de unuttu.
Namazı kılıyoruz ve bir süre içeriye bakıyorum. Tarih var, yaralar var, hüzün var Kıble Mescidi’nde…Hüzün dediysem zalimin zulmünden değil, Müslümanların unutmasından. Beton duvarlar sıcacık. Bir beton bu kadar sıcak nasıl olur? Duvarlarda ağlamış belli ki, sıcaklığı bundan…
Mescid’i Aksa’yı izliyorum.
Şairin dediği:
“Varıp eşiğine alnımı koydum,
Sanki bir yer altı nehri kaynıyordu…”
Sanki ‘Nerede kaldınız?’ ‘Ben sizin izzetiniz, namusunuz değil miyim! Beni bir başıma neden bıraktınız! Diyor…
Yaşlı gözlerle izliyoruz Nebi(s.a.v.)’yi semaya ulaştıran aziz Aksa’yı… İçimizden dualar dökülüyor; Ey Rahman bize de aç kapılarını. Alem-i İslam’ı zafere ulaştır ve bizleri de bu minvalde malımızla, canımızla cihad edenlerden kıl. Amin.
Kudüs’ün sokakları dar ve uzun. Sokakta gezerken uzaktaki evleri göremezsiniz sadece semanızı görürsünüz. Bu şehirde şunu pek tabii hissediyorsunuz: Ey İnsanlar yüzünüzü bana dönün!
Kudüs’ün sokaklarında geçen her lahza imanımızı temizliyor. Gitmeden önce ne ile karşılaşacağımızı bilmemenin stresi, gerginliği varken; şehre ulaştığınızda size psikolojik baskı uygularcasına davranan İsrail askerlerini önemsemiyorsunuz. Alışıyorsunuz şehre ve buraya neler yapabilirim diye arayışa giriyorsunuz…
Dil ile değil gönül ile konuştuğumuz Kudüs’lü Müslümanların “Türkiye?” sorusuna evet diye başınızı salladığınızda sarılanlar ve ağlamalarımız.. Yer yüzünün en sıcak hali olmalı. “Elhamdülillah” demeleri ise başka güzel.
Kudüs bizi bekliyor, özlüyor, gözlüyor.
Kudüs bizi beklerken durmamız, durabilmemiz akla ziyan!
(Abdulhamid Han'ın İzinde Meram Atiyye-i Seniyye projesine katkı sağlayan güçlü kadroya ve bu projeyi programa çeviren Meram Belediye Başkanımız Sn. Fatma TORU ‘ya bu anlamlı program için teşekkür ediyorum.)
El Halil Şehrine gidiyoruz.
Bu şehir nasıl desem?
Bu şehir içinize atıldığınız kuyu gibi.
İçimize atmışlar bizi.
***
El Halil Şehrindeyiz…