İnce'den yine başörtülüye hakaret
Hürriyet'in ağzı bozuk militan yazarları, dini değerlere hakaret etmeye devam ediyor.
Hürriyet Gazetesi'nin ağzı bozuk yazarı Özdemir İnce yine "Başörtü" meselesine Daha önce bir yazısında "Türban fesadı" dediği için büyük tepki alan ve hakkında suç duyurusunda bulunulan Hürriyet yazarı Özdemir İnce, adeta meydan okuyarak bu hakaretini tekrarladı.
Özdemir İnce / Hürriyet
Arapların Büyük Travması’na giriş
TÜRBANLA ilgili “Modern Mahrem” yorumu artık iflas etmiştir. Sosyologlar türban sayesinde evlerinden dışarı çıkıp eğitim görebilen kızların toplumsal hayata karışarak dönüşeceğini iddia ediyordu.
Ama ev dışına türbansız çıkamayan reşit kızların bu tercihinin aile baskısının da kanıtı olduğunu görmezden geliyorlardı. Türban takmanın özerk bireyin bilinçli seçimi olmadığı gerçeği artık ortaya çıktı. Özgür birey ile özerk birey aynı şey değildir!
Şimdi aynı sosyologlar türbanın kentleşmenin göstergesi olduğunu da iddia ediyorlar. Oysa Türkiye’deki türban olgusu kökü dışarıda köktenci İslam hareketini bilmeden, kavramadan açıklanamaz. Aslında önce buna çalışmak zorundalar.
AWDA’NIN İDDİALARI DOĞRU
Mısır’ın en önde gelen stratejistlerinden ve iktidardaki Ulusal Demokratik Parti’nin en etkili isimlerinden Prof. Cihad Awda, AKP iktidarının Mısır’da neden ‘Müslüman Kardeşler’ çevresiyle işbirliği yaptığını soruyor (Zaman, 20.10.10). “Kıptilerle işbirliği yapan herhangi bir Türk organizasyonu ya da şirketi görmedim. Türkiye ile seküler organizasyonlar arasında bir işbirliği yok. Hep Müslümanlarla işbirliği var. Müslüman Kardeşler’le var” diyor.
Mısır’ın en önemli düşünürlerinden biri AKP hükümetinin ülkesiyle ilişkisinin ideolojik ve dinsel olduğunu ileri sürüyor. Oysa Hıristiyan Kıptiler Mısır’ın çok önemli bir öğesi.
Cihad Awda’nın iddiaları kesinlikle doğrudur!
MEHMET METİNER’İN KİTABI
Selefiye ve Vahabi akımlarını, Müslüman Kardeşler (İhvanü’l-Müslimin) hareketini bilmeden Türkiye’deki türban fesadını anlamak mümkün değil. Milli Görüş kuşağı bu akım ve hareketlerin etkisiyle büyüdü; kişilik ve kimlik edindi. Pakistanlı Mevdudi, İranlı Ali Şeriati (1933-1977) ve Mısırlı Müslüman Kardeşler’in (MK) lideri Prof. Seyyid Kutub’un (1906-1967) eserlerini okuyarak İslami formasyon kazandı.
Örnek aldıkları düşünürlerin tamamı “İslam’a Dönüş”ü, “Öze Dönüş”ü temsil ederler ve bir Kuran Nesli yaratmayı ülkü edinmişlerdir. Hedefledikleri İslami devlettir. Dolayısı ile demokrasi ile herhangi bir ortak alanları mevcut değildir.
Türkiye’deki Kuran Nesli’nin hal ve gidişini öğrenmek istiyorsanız Mehmet Metiner’in “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” adlı kitabını salık verebilirim.
ARAP TRAVMASININ VİRÜSÜ
Tunuslu yazar Abdalwahab Meddeb “İslam’ın Hastalığı” (Metis Yayınları) adlı kitabında “Katolikliğin hastalığı fanatizm, Almanya’nın hastalığı Nazizm olduysa, İslam’ın hastalığının da entegrizm olduğu kesindir” (s. 12) diye yazar. Bu kitabı da okumanızı hararetle tavsiye ederim.
Yarından itibaren, Abdalwahab Meddeb’in “İslam’ın Hastalığı” dediği olgunun tarihsel kökenlerini Amin Maalouf’un “Arapların Gözünden Haçlı Seferleri” (Yapı Kredi Yayınları, YKY) adlı kitabının sonuç bölümünü aktararak sergilemeye çalışacağım. Türban ülkemize Arap travmasının virüsü ile bulaşmıştır. İlkin bunu öğrenmek gerekiyor!